Bisikletli ulaşım...Neden olmasın?

Salgınla birlikte Avrupa ülkeleri, bisikletli ulaşımı teşvik etmeyi, bisiklet fiyatlarında ve vergilerde indirimle bisikleti cazip kılmayı tartışıyor. Sokak Bizim Derneği de bisiklet ve scooter gibi fosil yakıt tüketmeyen, çevre dostu ulaşımın mümkün olduğunu, harekete geçilmesi gerektiğini savunuyor

29 Mayıs 2020 - 10:30

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), İstanbul genelinde tedbirlerin kaldırılmaya başlandığı bu günlerde toplu taşıma yerine yaya veya bisikletli ulaşımın tercih edilmesi için harekete geçti. Konuyla ilgili olarak mevcut yolları yenileme, bakım işlemleri devam ederken bisikletlilerin yararlanabileceği geçici (pop-up) yolların yapımına da 16 Mayıs Cumartesi itibariyle başlandı.

KADIKÖY’DE 3 KİLOMETRELİK BİSİKLET YOLU

Kadıköy Göztepe Parkı’ndan Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’na uzanan 3 kilometrelik bisiklet yolu çalışmalarını yerinde izleyen İBB Ulaşım Daire Başkanı Utku Cihan, İstanbul’da altı farklı güzergahta 25 kilometrelik bisiklet yolu planladıklarını, ilk uygulamayı bitirdikten sonra, geri dönüşleri de analiz ederek önümüzdeki hafta da diğer güzergahlarda çalışmaya başlayacaklarını söyledi.

Pop-up olarak adlandırılan geçici bisiklet yolunun ne anlama geldiğini anlatan Cihan, şöyle konuştu: “Korona süresince hızlıca uygulama yapabileceğimiz, şu anda insanların ihtiyacı olan alanları belirleyip, mümkünse daha sonra kalıcı hale getirebileceğimiz alanları seçiyoruz. Kalıcı olup olmayacağına hep beraber karar vereceğiz. Süreç geçtikten sonra kaldırılabilir. Kalıcı olabilmesi için, bisiklet kullanım oranlarınI tespit edip değerlendireceğiz.”

Günümüz metropol kentlerinde olduğu gibi İstanbul’un da en büyük problemlerinden biri trafik. Trafiğe ve yoğunluğa çözüm olarak tüm ülkelerde artık bisiklet gibi farklı ulaşım yolları, araçları deneniyor. Sokak Bizim Derneği’nden şehir plancısı Ezgi Özer de yeni nesil kent içi ulaşımı mikro hareketliliği, şehirde artan e-scooter, bisiklet kullanımlarını, diğer ülkelerde ulaşım aracı olarak bisiklet kullanımını anlattı. 

Özer, “İstanbul’da kent içi ulaşımda bugün sorun, aslında ulaşamamak değil erişememekten kaynaklanıyor. Yani insanlar önemli akslarda yer alan metro, tramvay, tren gibi yolcu kapasitesi ve hızı yüksek ulaşım araçlarına erişemiyor. Çünkü çoğu zaman bu tür araçlara erişmek için bir başka araç daha kullanmak gerekiyor” diyor ve mikro hareketliliği şöyle tanımlıyor: “Bisiklet, elektrikli bisiklet ve elektrikli scooter paylaşım sistemleri ile gerçekleşen, yeni bir sürdürülebilir bireysel ulaşım biçimi diyebiliriz.”

“Bugün, motorlu araçların hegemonyasındaki şehirlerimizde bisikletliler ve yayalar olarak kendimize yer edinmekte çok güçlük çekiyoruz” diyen Özer, şöyle devam etti: “1964’te ‘beyaz bisikletler’ hareketi ile Amsterdam’da başlayan birinci nesil bisiklet paylaşım sistemi daha sonra şehirlerde nüfusun artması ile kilitleme, daha sonra kart sistemi gibi özelliklerin eklenmesi ile ikinci nesil ve üçüncü nesil olarak devam etmiş. Türkiye’de de yıllardır özellikle büyük şehirlerde yerel yönetimlerin hizmetleri ile kullanılıyor bu sistemler. Ancak son yıllarda farklılaşan şey, teknolojinin katkısı ile elektrikli serbest dolaşım bisikletlerinin yaygınlaşması oldu.  Bu da dördüncü nesil olarak adlandırılıyor. Yıllardır kullandığımız bisikletler teknolojiden yararlanılarak elektronik bir donanıma kavuştu. Navigasyon ve elektronik kilit sistemi sayesinde bu elektrikli bisikletler şirketler tarafından kontrol altında tutulabiliyor, gözlemlenebiliyor ve kullanıcılar da herhangi bir istasyona bağlamak zorunda olmaksızın, bir cep telefonu uygulaması üyeliği ile bisikletleri kullanabiliyor.”

E-SCOOTER KULLANIMINDA ARTIŞ

Bisikletle birlikte hayatımıza son birkaç yıldır e-scooter kavramı girdi. Türkiye’de de bir yerden bir yere giderken rahatlıkla kullanılabilecek, park sorunu olmayan, fosil yakıt tüketmeyen, çevre dostu scooter’lar Türkiye’de de mevcut ve birçok kişi tarafından kullanılıyor. 

Güvenlik bakımından İstanbul özelinden scooter kullanıcılarının tedirgin yolculuk ettiğine değinen Özer, “Çünkü insanlar, hangi bölgede güvenli, konforlu ve hızlı bir yolculuk olacağını tam olarak kestiremiyor. Kaldırımdan giderse yayalarla çarpışma riski var. Taşıt yolu ise kullanıcı için ölümle sonuçlanan kazalara sebebiyet verebiliyor” diyor.

“SALGIN, HASARI ONARMAK İÇİN ŞANS SUNUYOR”

Özer, ulaşım konusu, bisiklet kullanımının, farklı ulaşım araçlarının yaygınlaşmasının salgınla ilişkisi için “Tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçek var. Bundan sonra yaşam biçimlerimiz değişmek zorunda” derken şunları söylüyor: “Salgın döneminde Milano ve pek çok şehirle ‘ulaşım kurtarma’ programları üzerine çalışan, New York'un eski ulaşım komisyonu ve Bloomberg Associates müdürü Janette Sadik-Khan, ‘Salgın bize meydan okuyor, ama aynı zamanda yaşamı bir kez değiştirmek ve otomobil odaklı sokaklardan oluşan bir asırlık hasarı onarmak için bize bir şans sunuyor’ demişti. Tüm dünya, pandemi ile birlikte yeni bir ulaşım kurgusu yaratma eğiliminde, hatta harekete geçmiş durumda.”

BİZDE NEDEN OLMASIN?

Son olarak Avrupa ülkelerinin salgın sonrası dönemde bisiklet fiyatlarında kampanya yapmaya, vergi indirimleri ve devlet teşvikiyle bisiklet kullanımını arttırmaya çalışacağını söyleyen Özer, “Bizim ülkemizde neden olmasın? diye soruyor.

Sokak Bizim Derneği de yıllardır şehirlerde yaya odaklı hareketliliği savunan, toplu taşımayı, bisikletli ulaşımı önemseyen, teşvik eden bir dernek. Dünya Sağlık Örgütü, dahi birçok kurum da salgınla birlikte bisiklet kullanımının teşvik edilmesi gerektiğini söyleyen örgütlerden biri.


ARŞİV