Simge KANSU
Kadıköy Belediyesi ve Kadıköy Belediyesi İklim Elçileri tarafından düzenlenen “Toprağın Ayak İzi” seminerinde, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Kantarcı ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Doç. Dr. Çiğdem Coşkun Hepcan birer konuşma yaptı.
İlk sözü Prof. Dr. Doğan Kantarcı aldı. 3.Havalimanı ve Kanal İstanbul Projesi’nin, Kuzey Ormanları’nın büyük bir kısmını yok ettiğini belirten Kantarcı, “İstanbul’un nüfusunun sürekli artmasına bağlı olarak betonlaşma sorunuyla karşı karışayız. İstanbul bir beton çölüne döndü” dedi.
“BU BİR ÇED RAPORU DEĞİL”
Doğan Kantarcı ÇED raporu hakkında, “Biliyorsunuz ki ÇED Raporu, Çevresel Etki Değerlendirmesi anlamına geliyor. Bu bir proje ve bu projenin çevresel etki değerlendirmesi yok” dedi. Sözlerine devam eden Kantarcı, “Bu projenin Karadeniz’e, Boğaza, Marmara Denizi’ne etkisi ne olacak? Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden dolayı bu alanın durumu ne olacak? Ortada hiçbir şey yok.” ifadelerini kullandı.
Doğan Kantarcı, “3.Havalimanı, havaalanı olarak dünyanın en büyük havaalanı ama havalimanı olarak dünyanın en büyük havalimanı değil. Onu Çin yaptı. Neden dünyanın en büyük havaalanı diyorum, çünkü Kanal İstanbul Projesi ile birlikte bu alanda boğazlar kontrol altına alınmak isteniyor. Rusya’nın yumuşak karnı Karadeniz’dir. Bu proje bizler için değil, Rusya için yapılıyor.” değerlendirmesini yaptı ve konuşmasına şöyle devam etti: “Kanal İstanbul Projesi için, boğazdan geçen tankerleri buraya alacağız diyorlar. Böyle bir şey mümkün değil. Kanalın orta kısmı 317,5 metre, üst su sınırı 360 metre, alt su sınırı 275 metre ve derinliği 25 metre. Buradan 340 metre boyunda ve 48 metre genişliğinde bir yük gemisini geçiremezsiniz” dedi. Kanal İstanbul Projesi’nin bir başka sorunundan bahseden Kantarcı, “Boğazda herhangi bir kaza olursa yangından zarar görecek insanları kurtaracağız diyorlar, bu da mümkün değil. Tam tersine kanalın iki yanına uydu şehirler yapılıyor ve bu alana 2 milyon insan yerleştirilmesi planlanıyor. Havaalanı ve kanalın yakınlarında bulunan 279 hektarlık bir alana imar verildi. Peki, kanalda böyle bir kaza olursa ne olacak? Bunu kimse düşünmüyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Doğan Kantarcı, 3.Havalimanının problemlerini de dile getirdi. “Araziyi olduğu gibi kazıyıp altından miyosen killeri dediğimiz sıkışmış kil tabakasını çıkardılar ve havalimanını bu ıslak killerin üzerine oturttular. Üstünden bu kadar yükü kaldırdığınız zaman arazide kabarmalar meydana gelmesi kaçınılmaz.”
ISI ARTTI, BİTKİLER BOZULDU
Doç. Dr. Çiğdem Coşkun Hepcan, iklim değişikliğinin kent ekolojisini nasıl etkilediği hakkında bilgi verdi. “Karbondioksit seviyesinin yükselmesiyle birlikte yeryüzüne gelen güneş ışınları geri gidemiyorlar ve geri gidemedikçe dünyayı ısıtıyorlar.” diyen Hepcan, kentlerin ısınması sonucu bitkilerde davranış bozukluğu meydana geldiğini söyledi. Kentteki yeşil alanların arttırılması gerektiğinin altını çizen Hepcan, “Kentte yolların yeşillendirilmesi çok önemli” ifadelerini kullandı.
Kentlerde, mümkün olduğunca büyük formda ağaçları kullanmamız gerektiğini söyleyen Hepcan, “Bir ağaç ne kadar büyükse, bize sağladığı fayda o kadar büyük” dedi ve sözlerine ekosistemlerin yaşaması için çok önemli olan toprağı anlatarak devam etti: “Toprak yaşayan bir doğal kaynaktır. Hem altında hem üstünde onlarca canlıyı barındırıyor. Toprakta bulunan mantarlar, yabani ve istenmeyen bir bitki türü olarak tanımlanıyor fakat toprakta mantar varsa, bu o toprağın sağlıklı olduğu anlamına gelir.”
Yaprağın toprakla buluşmasının toprak için çok önemli bir besin kaynağı olduğunu söyleyen Hepcan, kurumuş yaprakların çöp veya kirlilik olarak görülmemesi gerektiğinin altını çizdi. “Kentlerde, bitki örtüsü olarak sıklıkla çim kullanılıyor fakat çim yerine daha doğal türler kullanmalıyız. Çim, ekolojik ve biyolojik bir çöl.” diyen Hepcan son olarak ekosistem sağlığının insan sağlığıyla doğrudan ilişkili olduğunu belirtti ve bu konuda farkındalığımızı arttırmamız gerektiğini vurguladı.
Seminer, katılımcılarla gerçekleşen soru cevap kısmıyla son buldu.