Derelerin ekolojik krizi!

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Meryem Kayan, 1950’li yıllara kadar doğal yapısını koruyan derelerin, artan nüfus ve yapılaşma nedeniyle derelerin doğal yapılarının bozulduğunu söyledi

24 Temmuz 2019 - 09:27

“İstanbul’daki derelerin yüzde 85’i doğal vasfını işgaller, sanayi  ve evsel atık gibi nedenlerle kaybetmiş ya da kaybetmek üzere.” Bu ifadeler  Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Meryem Kayan’a ait. Tasarım Atölyesi Kadıköy’de düzenlenen İstanbul’u Kentsizleştirme Yaz Okulu’nun konuğu olan Kayan, İstanbul’un ekolojisi açısından büyük öneme sahip olan derelerin tarihsel ve güncel durumlarını anlattı. Kayan aynı zamanda derelerin doğaya kazandırılması için çözüm önerilerini de sıraladı.

DERELERİN SU KRİZİYLE İLİŞKİSİ

Kayan, 2600 yıllık bir geçmişe sahip olan İstanbul’da hem derelerin hem de karanın nadir türleri barındırdığını söyledi. İklim krizinin İstanbul’u önemli ölçüde etkilediğini söyleyen Kayan, İstanbul’daki asıl problemin su krizi olduğunu da ekledi. İstanbul’daki derelerin hem çevresel hem de tarihi-kültürel açıdan çok önemli olduğunu söyleyen Kayan, Bizans döneminden 1950’li yıllara kadar doğal yapısını koruyan derelerin, 1950 sonrası artan nüfus ve yapılaşma nedeniyle doğal yapılarının  bozulduğunu söyledi. Kayan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

SON 60 YILDA BÜYÜK DEĞİŞİM

“Cumhuriyet dönemi ve sonrasında kara yollarına verilen öncelik, 1970’li yıllardan sonra Anadolu ve Rumeli yakasını birbirine bağlayan köprüler kentin gelişim yönünü hızla değiştirdi. Bu değişimle birlikte kentin dere ve vadilerinin kent ve kentliyle olan arazi kullanım ilişkisini de değiştirdi.  İstanbul’un toplam nüfusu; 1950’de 983 bin, 1980’de 2 milyon, 1990’da 6 milyon, 2019’da ise 16 milyon. Aşırı nüfus artışı ve göç, barınma ve altyapı sorunlarını da beraberinde getirdi. Sadece konut değil hastane, okul ve köprü yapımı da hızlandı. Bütün bunlar derelerin üzerindeki fiziki baskıyı arttırdı. Geçmişte kaçak yapılaşma ve gecekondu yapımı şimdi de yasal inşaatların dere yataklarına inşa edilmesiyle devam ediyor. ”

“YÜZDE 85’İ VASFINI YİTİRDİ”

“İstanbul  derelerin yaklaşık yüzde 85’i doğal vasfını işgaller, sanayi evsel atık gibi nedenlerle kaybetmiş durumda. İstanbul genelinde derelerin yüzde 15’i çeşitli müdahalelerden uzak kalmayı başarmış ve doğal yapısını koruyabilmiş. Yerleşim yoğunluğunun azaldığı alanlarda bulunan dereler ise  kentte yaşayanlarla sağlıklı bir ilişkiler sürdürüyor.  Ancak ıslah çalışmalarında  dereler beton kesitin içine konuluyor. Bu yöntem taşkınların önüne geçmek için yapılıyor. Eğer insan müdahalesi söz konusu değilse doğal dereler taşma olaylarını kendi çözebilecek kapasiteye sahiptir. Dereler geri kazandırabilir, dünyada bunun örnekleri var. Eskişehir’deki Porsuk Çayı da bu örneklere dahil.”

DERELER VE PLAJLAR

Derelerin denize açıldığı yerlerde oluşan mansap bölgesi doğası gereği denize girilen kumsal ve küçük balıkçı teknelerin sığındığı koyları oluşturur. Geçmişte bu alanlar kentin denize girilen plaj alanlarıydı. Turşucu Deresi Suadiye plajını, İdealtepe Deresi’nin Süreyya plajını, Çamaşırcı Deresi’nin Bostancı plajını, Florya Deresi’nin  Florya plajını, Kurbağalıdere‘nin de Kalamış plajını oluşturan dereler oldukları biliniyor. Ancak bugün mansap bölgeleri yerleşim alanlarında kalmış durumda. Aynı zamanda kıyıların doldurulmasıyla koy ve kumsal özelliğini kaybetti. Kent içerisinde kalan derelerin çoğu denize ve göle açık ya da kapalı kanallarla bağlanıyor. Geçmişte membaları açık olan, ormanın ve su havzalarının alanında yer alan birçok dere günümüzde yerleşim alanında yer alıyor.”

“ATIK SU KARIŞIYOR”

“İSKİ’nin 2008 raporunda İstanbul’un neredeyse bütün derelerine atık su ve sanayi atıklarının karıştığı belirlenmişti. 2015 yılında ise TÜBİTAK yoğun şikayetler sonrasında Kurbağalıdere’den alınan çamur numuneleri üzerinde analiz yaptı. Analiz sonuçlarında oksijen miktarının 9,17 mg/lt olduğu bilgisi verilmişti. Aynı zamanda bu değerin risk taşımadığı belirtilmişti. Ancak Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğine göre birinci kalite sularda bu miktarın 8 mg/lt olması gerekiyor. Özetle TÜBİTAK’ın sonuçlarına göre Kurbağalıdere’de alabalıkların yaşaması gerekiyor. Ama böyle bir durum söz konusu değil. Kurbağalıdere’de sorunlar devam ediyor.Su krizi çok önemli ama bundan  ders çıkarılmıyor. Bunun sebeplerinden biri de derelerin korunamaması. Bir kentin kentleşme politikası neyse karşılığı da o oluyor. Betona ve ranta endeksli bir kent politikasının sonuçları da derelerin taşması ya da derelerin doğal yapısının bozulması oluyor. Oysa deniz, dere ve göl kıyılarında öncelikle kamu yararı gözetilir.”

Kayan, İstanbul’da doğal yapısını korumayan ve inşat faaliyetleri nedeniyle yok olan derelerden de örnekler verdi. Bu derelerin başında Kağıthane, Göksu, Ayamama ve Bayrampaşa dereleri geliyor.


ARŞİV