“Dip canlıları daha çok zarar gördü”

Müsilaj Marmara Denizi'nden avlanan su ürünlerini nasıl ve ne kadar etkiledi? Bu ürünlerin tüketimi sağlık açısından risk barındırıyor mu? Ekibiyle birlikte bu sorunun cevaplarını araştıran Prof. Dr. Nuray Erkan ile konuştuk. Erkan, “Balık yumurta ve larvaları, stabil yaşayan veya daha az hareket kabiliyetleri olan dip canlıları en çok zarar görenler oldu” diyor

21 Ekim 2021 - 09:37

Balıkçılık sezonunun kapalı olduğu yaz döneminde ortaya çıkan ve aylarca deniz yüzeyini kaplayan müsilaj hem çevre hem de sağlık açısından birçok kaygıyı beraberinde getirdi. Balıkçılık sezonunun açılmasıyla birlikte balık pazarları hareketlendi. Ancak birçok kişi deniz ürünlerinin müsilajdan etkilenip etkilenmediğini merak ediyor. İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Bölümü Gıda Güvenliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuray Erkan ve ekibi, yürüttükleri TÜBİTAK projesi kapsamında müsilajın Marmara Denizi'ndeki su ürünlerinin insan sağlığına etkilerini araştırıyor. Erkan ile araştırmanın detaylarını ve şu ana kadar elde ettikleri bulguları konuştuk.

-Dokuz ay sürecek bu çalışmanın ilk bulgularını yorumlamanız mümkün mü? Nasıl sonuçlar elde ettiniz şimdiye kadar?

TÜBİTAK’ın Marmara Denizi’nde görülen müsilaj olayının araştırılması için açtığı özel çağrıya sunulan 157 proje içinde 37 proje desteklenmeye uygun görüldü. Müsilaj, bu aşırı çoğalma ile birlikte fitoplanktonların stres ürünü olarak çıkardıkları metabolik salgıdır. Balıkçılık sezonunun kapalı olduğu yaz döneminde ortaya çıkan ve aylarca deniz yüzeyini kaplayan müsilaj, haklı olarak denizden çıkan balık ürünlerinin tüketimi konusunda kaygılar ve tereddütler ortaya çıkardı. Marmara Denizi etrafında Türkiye nüfusunun dörtte birinden fazla bir nüfus ve ciddi bir sanayi yatırımı bulunuyor. Herkesin bildiği gibi ya hiç önlem alınmadan ya da yetersiz önlemlerle gerek evsel gerek endüstriyel ve tarımsal kirleticiler Marmara Denizi’ne veriliyor. Müsilajın esasen bir çevre kirliliği felaketinin buzdağının görünen yüzü olarak değerlendirilmesi doğrudur. Bahsettiğimiz bu yoğun kirlilik mevsim normallerinin üzerinde giden sıcaklık ile birlikte denizlerin birincil üreticisi dediğimiz fitoplanktonların aşırı üremesine neden oldu. Bu müsilaj oluşumu gıda güvenliğinin önemini ortaya koyarken, Marmara Denizi’nden gelen su ürünleri arz güvenliğinin dikkate alınması gerektiğini göstermektedir.

-Müsilaj denizdeki canlı yaşamını ve deniz canlılarını nasıl etkiledi? Siz müsilajın ortaya çıkmasından önce de çalışmalar yapıyordunuz. Bu durumda nasıl bir karşılaştırma yaparsınız?

Müsilaj, Marmara Denizi’ndeki tür çeşitliliğini ve balıkçılık yoluyla gelen su ürünleri arzını olumsuz etkileyen bir durum. Marmara Denizi Türkiye balıkçılığına yüzde 15-18 arasında katkı sağlayan bir denizimizdir. Müsilaj ile buradan çıkan balıkçılık ürünlerinin arz güvenliği sıkıntıya düştü. Müsilaj oluşumuna zemin hazırlayan kirlilik faktörleri gıda arz güvenliğini tehlikeye attığı gibi gıda güvenliğini de tehlikeye soktu. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde kişi başına düşen balık tüketim miktarı hem gıda arzı hem de ürün güvenliğindeki endişelerle tüketim miktarını olumsuz etkiliyor. Aşırı avcılık, sürdürülebilir olmayan balıkçılık faaliyetleri, kıyı dolgu alanları gibi pek çok faktör müsilaj olayında dolaylı etkiler olarak karşımıza çıksa da Marmara Denizi’ne kontrolsüz bir biçimde verilen kirleticiler öncelikle bu akuatik (sucul) sistem içindeki canlıların yaşamsal faaliyetlerini düzenleyen biyokimyalarını bozmakta, üreme ve beslenme özelliklerini olumsuz etkilemektedir. Su ürünlerinin güvenle tüketilmesi için hasat sonrası temiz ve hijyenik koşullarda satışa sunulması, hazırlanması, iyi pişirilmesi gibi gıda güvenliğinin temel kuralları risklerin düşürülmesi için oldukça önemlidir.

“GELECEK DÖNEMDE GÖRECEĞİZ”

-Hangi canlılar tehlikede? Bazı canlılar daha mı çok zarar gördü?

Evet, müsilaj özelikle dip ve dibe yakın yaşayan canlıları daha fazla etkilemiş görünüyor, yoğun bir müsilaj yığını ile kaplanan bu canlıların büyük çoğunluğu yaşam olanağını kaybetti. Yoğun müsilaja maruz kalan ve yaşamını kaybeden canlıların çürümesi ile oluşan mikrobiyal yük, müsilajın o yapışkan yapısı ile denizel ortamdaki mikrobiyal yükünü geniş alanlara dağıttı ve mikroorganizma çeşitliliğini artırdı. Balıkların derisini, solungaçlarına yapışarak kontamine (kirletti) etti. Deniz biyokimyası ve denizin doğal mikrobiyal florası bozuldu. Hem gıda güvenliği için önemli tehlikelerin risk oluşturma potansiyeli artmış oldu hem de bu canlıların sürdürülebilir varlığı tehlikeye girdi. Bu da daha yüksek bakteri yükü, daha düşük et ve daha düşük av verimi olarak tüketilen ürünlere yansıdı. Müsilajın çıktığı dönemde daha fazla tüketilen balıkların yumurta bırakma dönemiydi, balık yumurta ve larvalarının müsilajdan ne derece olumsuz etkilendiğini gelecek av sezonları bize daha net gösterecektir.

- “Müsilaj özelikle dip ve dibe yakın yaşayan canlıları daha fazla etkilemiş görünüyor” dediniz. Bunu biraz daha açar mısınız?

“Marmara Denizi’nden avlanan ürünlerin tüketimi ile ilgili bir sağlık riski ortaya çıkar mı?” sorusuna cevap aradığımız projede, avcılığa izin verilen bölgelerden toplanan pelajik (açık denizin sahil veya deniz tabanına yakın olmayan kısmı) dip balıkları, midye ve karides örneklerinde insan sağlığı için risk olabilecek mikrobiyolojik ve kimyasal parametreleri değerlendiriyoruz. Özellikle müsilajın dip balıkları ve kabuklular üzerinde daha olumsuz etki gösterdiğini ilk bulgularda gördük.

TÜKETMEK RİSKLİ Mİ?

-Neden bu canlılarda daha fazla olumsuz bulgu var?

Dip canlıları çok fazla hareket kabiliyetine sahip değiller. Su kolonunda yoğun olarak gözlenen müsilaj dip ve dibe yakın alanlarda daha yoğun kümelenmelere neden oldu. Burada yaşayan canlıların üzerlerini örttü, oksijensiz ve besinsiz bırakarak ya ölmelerine neden oldu ya da yeterince büyüme ve gelişme olanağı bulmalarını engelledi. Ayrıca yapışkan yapısı ile özellikle mikrobiyolojik kirlilik dediğimiz patojen çeşitliliğini artırdı. Popülasyonda azalmaya neden oldu. Et verimindeki düşüşün yanında gıda güvenliği bakımından risk dediğimiz patojen mikroorganizma yükünü de artırmış görünüyor.

-Özellikle dip balıklarında, stabil yaşayan karides, midye gibi canlılarda geçmişe göre mikrobiyal yükün arttığına işaret ediyorsunuz. Bu canlıların tüketilmemesi mi gerekir?

Bu ürünler müsilaj öncesinde de aynı tehlikeleri içeriyordu. Her zaman tüketilmesi daha riskli deniz ürünleri grubu olarak değerlendiriliyorlar. Beslenme şekilleri itibariyle suda bulunan olası kirliliği olduğu gibi bünyelerine alabilme özelliği olan midye gibi çift kabuklular bu bakımdan her zaman daha yüksek risk içerir. Mikrobiyal ve kimyasal parametreleri kabul edilebilir sulardan avlanan veya kültürü yapılan kabuklu deniz ürünlerinin tüketimi uygundur. 

Maalesef, avcılığa kapalı ama yoğun sanayi kirliliğine açık olan bölgelerden yasa dışı kaçak avcılık yapılıyor. Bunların tüketime sunulması uygun değil. Avcılık ve yetiştiricilik midye ürünlerinin güvenli tüketimi için hasattan sonra uygulanan depurasyon (çift kabuklu yumuşakçaları hastalık yapıcı mikroorganizmalardan arındırmak) işleminin önemi daha çok arttı. Temiz ve kaliteli suda mikrobiyal yükü etkili bir biçimde indirecek depurasyon işlemi, özellikle patojenlere bağlı sağlık risklerini azaltacaktır.

“KONTROL ALTINA ALINMALI”

-Türlerde bir azalma söz konusu mu?

Bu yıl türlerde bir azalma var mı bunu söylemek için daha erken. Balıkçılık sezonu yeni başladı ve sezonu bir bütün olarak değerlendirmek doğru olur. Her ay avlanan balıkların av miktarına göre geçmiş yıllarla bir kıyaslama yapmak mümkün olacaktır. Ancak yıllar içinde net bir şekilde gördüğümüz ve kayıtlara geçen verilere göre avcılığı yapılan balık miktarının azaldığıdır. Bu derece bir çevre felaketinin stoklara zarar vermemesi mümkün görünmüyor.

-Müsilajın uzun vadede deniz yaşamına olumsuz etkisi ne olur? Denizin bir anda kirlenmediğini dile getiriyorsunuz, etkisi de uzun süre sonra mı ortaya çıkacak?

Müsilajın oluşumuna neden olan evsel ve sanayi atıklarının denize verilmeden önce ciddi bir arıtımdan geçmesi, atık yönetiminin kontrol altına alınması ve tarımsal kirleticilerin kullanımın kontrol altına alınması gerekiyor. Kirlilik yükü kontrol altına alınmadığı ve azaltılmadığı müddetçe kendini belirgin şekilde hissettiren iklim değişikliğine bağlı olarak artan su sıcaklığı ve diğer faktörler müsilaja benzer olayları tekrarlayacaktır. Ve deniz ekosistemindeki olumsuz etki katlanarak devam edecektir.

Özellikle sanayi atıkları ve tarımsal kirleticilerin her biri, denizdeki tüm organizmalar üzerinde uzun vadede ortaya çıkan türlerin sürdürülebilir varlığını tehlikeye sokuyor. Müsilaj vb. yapılar ise bu yıl görüldüğü gibi yoğun bir şekilde ortaya çıktığında kitlesel zarar verdi. Özellikle yoğun yapı organizmaların üzerini örttü ve oksijensizliğe bağlı olarak denizel ekosistem içindeki canlıların yaşam faaliyetlerini zorladı. Balık yumurta ve larvaları, stabil yaşayan veya daha az hareket kabiliyetleri olan dip canlıları en çok zarar görenler oldu. Dil, mezgit, barbun, tekir gibi önemli ekonomik değeri olan dip balıkları ve karides gibi su ürünlerinin gıda arz güvenliği sıkıntıya girmiştir. Ayrıca mevcut kirleticilerle daha çok temas halinde olduklarından gıda güvenliği bakımında da tüketimleri bakımından riskleri artmıştır.  Kirleticilerin her biri bu canlıların yaşam ortamını, yaşam kalitesini ayrıca tehlikeye atmakta bu da karşımıza sürdürülebilir olmayan balıkçılık ürünleri olarak çıkmaktadır.


ARŞİV