Ediz Hun ile sinema, çevre ve eğitim üzerine

‘Sanat, sevgi ve barışın simgesidir’ Yeşilcam’ın unutulmaz oyuncularından, aynı zamanda eğitimci kimliği ile öne çıkan Ediz Hun, İstanbul Kadıköy Lisesi öğrencilerine konuk oldu.

10 Temmuz 2013 - 10:42
 
Yeşilcam’ın unutulmaz oyuncularından, aynı zamanda eğitimci kimliği ile öne çıkan Ediz Hun, İstanbul Kadıköy Lisesi öğrencilerine konuk oldu. Okulun öğretmenlerinden Nusret Karaca da Ediz Hun’la yaptığı söyleşiyi Gazete Kadıköy okurları için yazdı.
Ediz Hun… Yılların eskitemediği yüzüyle Yeşilçamın yakışıklı delikanlısı... Çoğunlukla duygu yüklü filmlerin prensi… Aynı zamanda bir eğitimci... Çevre bilincini topluma yayma uğraşı veren bir idealist...
İstanbul Moda’daki Kadıköy Lisesi’ne belli aralıklarla iki kez konuğumuz olmuştu. Öğrencilerimle söyleşmiş, onlara adeta “çevre ve sanat” dolu özel bir gün armağan etmişti.
Her zamanki gibi kibar, centilmen bir İstanbul beyefendisini öğrencilerimle buluşturmanın keyfini yaşatmıştı bana.
Şimdi Kadıköy’de aramızda yaşayan bu usta sanatçıyla yaptığım söyleşiyi sizlerle paylaşmak istiyorum....
-Önce “Sanat hayatın yansımasıdır, yaşantının yüreğidir” sözünü açalım. Ne dersiniz bu söz için? Ve sinema bunun neresinde?
Çok anlamlı bir özdeyiş. Schopenhauer’in dediği gibi; “Sanat hayatın çölünde bağrı yananlar için bir vaha’dır”. Evrensel boyutta din, dil ve ırk gözetmez. Sevgi ve barışın simgesidir.
-Siyah beyaz Yeşilçam günleri ve bugünkü sinemamız... Sanatçılarımız… Fark nedir?
Fark her konuda olduğu gibi “Değişim”dir. Dünya’ya insanlar doğar, yaşar ve giderler. Kalıcı olan eserlerdir. Benim zamanımdan bugüne bir elin parmakları kadar az insan kaldı. Yeni nesil ile birlikte sinema da değişikliğe uğradı.
-Sanatçılar anılarını ve birikimlerini gelecek kuşaklara aktarmak için kitaplaştırıyor. Siz de “Yaşat ki Yaşayasın” adlı kitabınızda bunu mu amaçladınız?
Benim kitabım sanatla ilgili değil. Ben doğal değerlerin korunmasına yönelik, zihinlerimizde oluşan çeşitli sorulara yanıt veren bir kitap hazırladım. Herkesin rahatlıkla okuyabileceği, okuyucuya bilimsel konuları anlaşılabilir bir dille aktaran bir kitap, “Yaşat ki Yaşayasın”.
-Eğitim kurumlarına konuk oluyorsunuz. Eğitim kurumlarımızın sanatsal etkinliklere ilgisini nasıl buluyorsunuz?
Çeşitli eğitim kurumları beni davet ediyor. Vaktim olduğu müddetçe sevgili öğrencilerle biraraya geliyorum. Gerek sinema ve sanat konularında, gerekse çevrenin korunması hakkında konferanslar veriyorum. İlgi her geçen gün artıyor, pek tabii bunda değerli eğitmenlerimizin katkıları çok büyük.
-Çevre çalışmalarınızı çoğu kimse yakından izliyor. Bana göre çok önemli ve gerekli. Bu çalışmaların geri dönüşleri nasıl oluyor?
Çok müspet bir gelişme içinde olduğumuzu memnuniyetle ifade edebilirim. Birçok yönden gelişim sürecinde olan ülkemizde, halkımız çevre konusunda her geçen gün daha duyarlı oluyor. Bunda yazılı ve görsel basınımızın da katkıları çok büyük.
-Kadıköy’deki kültürel, sanatsal etkinlikler, ilçede yayımlanan kültür-sanat dergileri ve gazeteleri hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Kadıköy her yönüyle ülkemizin gurur kaynağı olan ilçelerinden biri. Doğduğum Cihangir semtinden buraya sekiz yıl önce taşındık. Memnunuz. Sadece İstanbul’un her yerinde olduğu gibi bu ilçenin de yeşil alanlarının azalıyor olması endişesini taşımaktayım.
-Yine sinema… Kaç film oldu? Diziler?
Onlar da iz bırakmıştı beyaz camda. Dizilerle ilgilenmiyorum.130 film oldu sanırım. Ama artık o dönem sona erdi. Sinema şimdi farklı kulvarlarda devam edebilme çabası içinde, sağlık olsun. Dönem değişti. Şimdilerde o filmleri çekiyor olsak, beklenen hasılatı ve beğeniyi göremeyiz gibi geliyor bana.
-Umarım sizi yine öğrencilerimle buluşturabilirim. Ne dersiniz?
Bu yıl biraz zor gözüküyor. Belki gelecek dönemde gerçekleştirebiliriz. Size ve sevgili öğrencilerimize sağlık, mutluluk ve başarı dileklerimi sunuyorum.
 


ARŞİV