Geçmişten günümüze İstanbul’un yaban hayatı

İBB Kültür Yayınları tarafından çıkarılan “İstanbul’un Faunası: Yaban İstanbul”, geçmişten bugüne şehrin yaban hayatını anlatıyor

24 Eylül 2024 - 15:22

İstanbul’un gün geçtikçe beton yığını olduğunu düşünenler olsa da denizi, parkları, bahçeleri, gölleri ile dünyanın eşsiz şehirleri arasında. 16 milyonluk şehir aynı zamanda özgün bir yaban hayatına da ev sahipliği yapıyor.

İstanbul’un çok çeşitli ekosistemlerindeki yaban hayatını detaylı bir şekilde ele alan İstanbul’un Faunası: Yaban İstanbul, şehrin yaban hayatını anlatıyor. İBB Kültür Yayınları tarafından yayımlanan kitap arkeolojik bulgulardan yabancı seyyahların gözlemlerine varıncaya kadar geniş kaynaklardan yararlanılarak hazırlandı.

Eser, Marmara’nın ve Boğaz’ın yerleşik ve göçmen balıklarından, deniz memelilerine; şehir ve orman kuşlarından yarasalara, yaban memelilerinden sürüngenlere, böceklere kadar İstanbul’un faunasını derinlemesine inceliyor. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun önsözünü yazdığı kitapta İstanbul’un melez kedilerinden mutfaktaki Serengeti’ye yani evlerimizdeki yaban hayatının dinamiklerine kadar kentin yaban hayatına bütün yönleriyle mercek tutuyor.

Ahmet Emre Kütükçü, Altan Armutak, Cansu İlkılınç, Emrah Çoraman, Fatih Dikmen, Figen Esin Kayhan, Kadir Boğaç Kunt, Mehmet Tural, Mert Gökalp, Vedat Onar, Yasin Çağatay Seçkin, Yavuz Turan, Zeynel Arslangündoğdu, Geray Gençer’in yazılarından oluşan kitap 6 bölümden oluşuyor.

Dünden Bugüne İstanbul'un Faunası,  İstanbul'un Kırsalında ve Ormanlarında Yaban Hayatı, İstanbul Kentinde Yaban Hayatı ,İstanbul'un Sularında Yaban Hayatı,  Evde Yaban Hayatı, Şehirde Yaban Hayatının İdaresi bölümlerinden oluşan kitap geniş kapsamıyla insan ve doğa arasındaki dengenin ve kentsel alanlarda yaban hayatın korunmasının önemini anlatıyor.  

Kitaptan küçük bölümler derledik

DÜNDEN BUGÜNE İSTANBUL’UN FAUNASI

Stratejik konumu sebebiyle birçok imparatorluğa başkentlik yapmış, “Kentlerin Kraliçesi” olarak adlandırılmış İstanbul günümüzde de hem ülkenin hem de bölgenin en önemli şehirlerinden biri olmaya devam ediyor.

Peki, bu cazibeli yerleşim, yalnızca insanlar için mi bir çekim merkezi oldu? Bizans günlük yaşamında, insan- yaban hayatı ilişkinsin gösteren birçok yazılı anlatım söz konusudur. Bunlar genellikle avcılıkla ilgili metinler olmakla birlikte Konstantinopolis ve çevresindeki doğal yaşamı yansıtması açısından önem taşımaktadır.

Domuz, Konstantinopolis'te hem evcil hem de yabani olarak tüketimi olan bir hayvandı. Bizans döneminde, yaban domuzu ve domuz eti tüketimi oldukça yaygındı." Domuzların kent içi yaşamda önemli bir avantajı, geniş alanlarda otlatmaya gerek kalmadan mutfak atıklarından sağlanabilecek nispeten az miktarda besinle yaşamlarını sürdürebilmeleri olmuştur." Özellikle yavru domuzlar ızgara veya fırında kızartma şeklinde tüketilirdi. Evcil olanlar dışında yabani türlerin de avlanması ve tüketimi söz konusuydu.

Avcılıkta domuz dışında geyikler de tercih edilmekteydi. İmparator II. Romanos'un (MS 938-963) Hristiyanlıkta büyük perhiz ya da oruç diye ifade edilen dönemlerde geyik avlamak için ücra dağlara gittiği, ölümü hakkındaki yorumlarda kimi zaman bu aşırılıkların da etkisi olduğu ifade edilmektedir.

Romalıların aşina olduğu egzotik türler içerisinde deve kuşları da yer almaktadır. Kartalca, Leptiminus ve Konstantinopolis’te rastlanan tür, Akdeniz üzerinden imparatorluk içine girmekte ve genelde kraliyete hediye olarak sunulmaktaydı.

Yunusların, Roma döneminde besin olarak tüketildiğinden bahsedilmektedir.  Hatta Antik Roma döneminin en önemli hekimlerinden Galen, bir pasajında yunusların etlerinin pek sağlıklı olmadığını bu nedenle de tuzlanarak tüketildiğini bildirmektedir.

TARİH BOYUNCA İSTANBUL KÜLTÜRÜNDE HAYVANLARIN YERİ VE ÖNEMİ

KUŞLAR

İstanbul’un en sevilen göçmen kuşu leyleklerdir. Güneydeki Hicaz toprakları üzerinden İstanbul’a geldiği ve Kabe’yi gördüğü düşünüldüğünden genellikle “hacı leylek” olarak anılan bu kuşa, ayrı bir saygı gösterilir. Hacı leyleklerin, çatılara ve yuva kurduğu evlere uğur getireceğine inanılır.

Leyleklerin ve yuvalarının dokunulmazlığı vardır. Öyle ki her yıl aynı leyleğin aynı evin çatısına yuva yaptığı bilindiğinden, ev halkı mart ayı başından itibaren yazlık kiracısını dört gözle bekler. Leyleklerin İstanbul'a gelişi de ayrı bir şenliktir. Bu olay gazetelere bile haber olur. Herkes leyleği havada uçarken görmek ister. Çünkü bunun, o yıl çok gezileceğinin işareti olduğuna inanılır.

İstanbullular için bir başka üzüntü kaynağı da yaşlılığı, sakatlığı veya hastalığı nedeniyle uçamayan ve bu nedenle geri dönemeyip İstanbul'da kalan leyleklerdir. Kutsal topraklardan gelen leylekler, yine İstanbul'un en kutsal semti Eyüp Sultan'da bakılmak üzere halk tarafından toplanır. Osmanlı döneminde leyleklerin bakımlarıyla ilgili gelir sağlayan vakıflardan da söz edilir. Bazı leylekler yıllarca Eyüp semtinde bakılır.

Çaylak ve leylekten başka; kırlangıç, pelikan, gök güvercini, yaban kazı, yaban ördeği, atmaca, kartal ve doğan da İstanbul'un göçmen kuşları arasında sayılır. İstanbul’a has bir diğer kuş ise güvercinlerdir.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde İstanbul’da 17. Yüzyılda 50 kuşçu dükkanı bulunduğunu ve burada 600 kişinin çalıştığını aktarır.

Kuşlarla insanların dostluğunu içeren ve arka planını İstanbul'un oluşturduğu kuşaktan kuşağa anlatıla gelen gerçek öyküler vardır. Bir balıkçı, Anadolu'dan İstanbul'a gelirken memleketinden çok sevdiği Rodi adlı kazını da beraberinde getirir. Rodi ile önce tezgâhta balık satan balıkçının bir süre sonra işleri düzelir ve balıkçı tezgâhını bırakıp bir balık lokantası açar. Lokantada yaşamaya başlayan Rodi, kısa sürede Kadıköy çarşı esnafının gözbebeği olur. Sahibine düşkünlüğü ve zekâsı herkesi şaşırtır. Rodi, yıllarca her sabah sahibini karşılar, onunla konuşur ve gün boyu çarşıda dolaşır. Ancak balıkçı bir süre sonra hastalanır ve yapılan tüm tedavilere rağmen ölür. Rodi önce olayı anlayamaz ama zaman geçip de balıkçıyı göremeyince önce yemeden içmeden kesilir, sonra da çarşıda bir daha dolaşmaya çıkmaz. Herkes üzgündür. Veteriner hekimlerin tüm özenli çabalarına rağmen Rodi düzelmez ve kısa sürede ölür. Kadıköylülerin sevgili Rodi'si, balıkçı babasının mezarına, onun ayakucuna gömülür. Bu arada Rodi'nin bir heykeli Kadıköy çarşı içine dikilir.

ATLAR

İstanbul'da erkekler ata binerek, kadınlar ise daha çok at arabalarıyla yolculuk ederler. En çok kadınların, daha az olarak da bazı özel devlet görevlilerin bindiği ve “koçi” adı verilen atlı arabalarla çok uzun olmayan yolculuklar yapılır. Uzun yolculuklarda ise kadınlar "tahtırevan" (yürüyen koltuk) kullanırlar. Bu araç katırlarca çekilir. İstanbul'da Türk erkekler atlarına çok düşkündür. Maddi durumu biraz iyi olan bir erkeğin bir veya iki atı vardır. Büyük konaklarda 30-40 at beslenir.

KÖPEKLER

İstanbul'a köpeklerin ilk kez 1453'te Türklerle beraber geldiğine, Türklerin İç Asya'dan getirdiği bu köpekleri savaşlarda asker gibi kullandığına ve onlardan önce Bizans dönemi İstanbul'unda hiç köpek bulunmadığına inanan Batılı bilim insanları ve yazarlar vardır. Ancak son yapılan arkeolojik kazılarda, hiç de böyle olmadığı ve Bizans İstanbul'unda tıpkı günümüz İstanbul'unda olduğu gibi köpeklerin yaşadığı belirlenmiştir. İstanbul’a özgü bir köpek ırkı yoktur.

Sultan II. Mahmud’tan başlayarak bir çok padişah döneminde sokak köpeklerine şehrin ıssız bölgelerine ya da Marmara Denizi’ndeki adalara sürgün etme veya onları toplu öldürme gibi cezalar verilir. Halk ise masum köpeklerin acımazsıca öldürülmesinin uğursuzluk getireceğine inanmaktadır.

KEDİLER

Kedi beslemek, Osmanlı İstanbul’unda eski bir alışkanlıktır Mahalledeki yavru kediler annesiyle beraber alınıp bakılır. Köpeklere uygulanan sürgün, takip ve itlaf gibi acı veren önlemlerden kediler etkilenmez. Çünkü kediler sokakta yaşasalar dahi, sokak hayvanı olarak görülmezler.

İstanbul'da düz renkli, iki renkli, üç renkli ve tekir kediler karşımıza çıkar. Bunların renkleriyle kişilik özelliklerinin ilişkili olduğuna inanılır. Ancak İstanbul kedileri içinde genetik yapısı en güçlü, en uzun ömürlü ve en akıllı kediler tekir kediler olup bunlar, bir yerde İstanbul kedilerinin de sembolüdür. Kedilere insan ismi vermek günümüz İstanbul'unda moda olmuştur. İstanbul'da yaşamış ve yaşayan sanatçıların birçoğu kedileriyle anılır.

Ziverbeyde çok sevilen Tombili isimli kedinin öldükten sonra heykeli dikilir. Bu belki de ülkemizde heykeli dikilen ilk kedidir.

VAHŞİ HAYVANLAR

 İstanbul, tıpkı Roma İmparatorluğu'nda olduğu gibi sayısız vahşi hayvana ev sahipliği yapmış ve bu hayvanları bir güç ve kudret gösterisi olarak halkına sergilemiştir. Daha çok saray çevresinde bulunan fillerin, İstanbul dışında Çırpıcı Çayırı'nda, İstanbul içinde ise Ayasofya ve Gülhane yakınındaki "Aslanhane"lerde bakımı gerçekleştirilir. Burada, fillerin dışında arslan, kaplan, gergedan, zürafa gibi hayvanlar da bulunur. Ayrıca kafeslerin arkasında leopar, vahşi kedi, sırtlan, yaban eşeği, geyik, maymun ve papağanlara da rastlanılır.

İstanbul'daki maymunların sayısı ise Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethetmesinden sonra artmaya başlar. Bu maymunlar, gemi direklerine tırmanarak gözcülük yapmak ve keskin gözleriyle uzakları tarayarak karayı ya da başka bir gemiyi gördüklerini haber vermek gibi görevler üstlenir. Kısa süre içerisinde İstanbul'un Azapkapı ve Galata semtlerinde çok sayıda maymun satan dükkân açılır.

Bunların yanı sıra, zenginler hatta sıradan insanlar da evlerinde veya iş yerlerinde maymun beslemeye başlar. İstanbul'da bir maymun furyası başlar. Ancak Sultan III. Murad'ın tutucu din adamı Molla Abdülkerim Efendi, bu olanlardan büyük rahatsızlık duymaktadır. Bir cuma günü Fatih Camii'nde verdiği vaazda “kadınların maymunları fena işlerde kullandığını anlatır. Bu konuşma öyle etkili olur ki cuma namazı çıkışı öfkeli kalabalık başlarında Molla Abdülkerim Efendi ile Azapkapı ve Galata'daki maymun satan dükkânları basar. Bu dükkânlardaki maymunları birer birer yakalar ve İstanbul'daki ağaçların dallarında onları idam ederler. Tarihçiler o günü "İstanbul'da dalında maymun sallanmayan tek bir ağaç bile kalmadı" diye anlatırlar. Molla, yakaladığı maymunları kendi elleriyle asar. İri maymunlar için ayrı idam sehpaları hazırlatır

 


ARŞİV