13 Şubat Salı günü, Erzincan İliç'te Anagold Madencilik'e ait Çöpler Madeni'nde yaşanan heyelan sonucu 9 işçi toprak altında kaldı. Bölgede 9 işçiye ulaşmak için başlatılan çalışmalar ise hala devam ediyor. Yaşanan facia ile birlikte siyanür ve tehlikeli kimyasalların doğaya karışarak bölgede bulunan tüm canlıları tehdit ettiği tartışmaları da başladı.
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Utku Fırat ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nden (İSİG) Maden Mühendisi ve İş Güvenliği Uzmanı Mehmet Uygur ile İliç’te yaşananları konuştuk.
“EKOLOJİK YIKIMA NEDEN OLUYOR”
İliç Çöpler Altın Madeninde yaşanan kazanın beklenmeyen bir olay değil, göz göre göre gelen bir felaket olduğunu dile getiren Utku Fırat, “Felaketin yaşandığı madende olduğu gibi yığın liçi yöntemiyle altın elde edilmesi, herhangi bir olağan dışı durum olmasa dahi büyük bir ekolojik yıkıma neden olmaktadır. Arazinin cevherin çıkarılmaya hazırlanması aşamasında, varsa ağaçlar kesilerek bitki örtüsü tıraşlanır, daha sonra bitkinin yetiştiği ve canlılara ev sahipliği yapan verimli bitkisel toprak sıyrılır. Yığın liçi yöntemiyle gerçekleştirilen altın madenciliği, toprağın siyanürlü solüsyonla yıkanması sonucu özelliğini kaybetmesine neden olur. Bu yöntemde yoğun su tüketilir, zehirli gazların çıkması sebebiyle hava kalitesi olumsuz etkilenir, cevherin alınması sonucu büyük çukurlar oluşur ve bölge coğrafyasının yapısını bozulur” dedi.
Fırat, “İliç’te yaşanan faciada, cevherde kullanılan siyanür solüsyonu heyelanla birlikte bölgeye yayılarak toprağın, yeraltı suları ve yüzey sularının siyanür ve diğer tehlikeli kimyasallarla/ağır metallerle kirlenmesi sonucunu doğmuştur. Ancak bölgede oluşan kirliliğin boyutu kolluk kuvvetlerinin engellemesinden dolayı net olarak ortaya çıkarılamamaktadır. Kirliliğin toprağa, yeraltı ve yüzey sularına yayıldığı orana bağlı olarak tarım alanları, ormanlar, içme suyu kaynakları bu kirlilikten etkilenerek kullanılamaz hale gelme riskiyle karşı karşıyadır” şeklinde konuştu.
Yaşanan facia sonucu doğaya karışan siyanürün zararlarından da bahseden Fırat şunları söyledi: “Siyanür insan için oldukça zararlı olan bir kimyasaldır. Kişinin yaşına, sağlık durumuna göre değişkenlik göstermekle birlikte yeterli miktar ve maruziyet süresinde direkt ölüme neden olmaktadır. Bunun dışında solunum, deri teması veya yutma yoluyla vücuda alındığında da solunum problemleri, sinir sisteminde hasar, kardiyovasküler etkiler ve çeşitli metabolizma bozukluklarına neden olduğu bilinmektedir.”
“DERHAL DURDURULMALI”
Vakit kaybetmeden bir an önce önlem alınması gerektiğini hatırlatan Fırat, “İliç’te yığın liçinde heyelan sonucu oluşan faciaya karşı acilen önlem alınması gerekiyor. Bu önlemlerin ilki ise maden faaliyetinin derhal durdurulmasıdır. Ardından bölgede oluşan hasarın tam olarak tespitinin yapılması için bölgede TMMOB’ye bağlı meslek odaları, sendikalar, baro ve STK’lardan oluşan bir heyetin çalışmasına izin verilmesi gerekmektedir. Facia sonucunda oluşan kirliliğin hangi alanları etkilediğinin ve etkiyebileceğinin tespit edilmesi şarttır. Yeraltı sularından, topraktan ve başta Fırat Nehri olmak üzere yüzey sularından numuneler alınarak kirliliğin bu alanlara bulaşıp bulaşmadığının tespit edilmesi son derece önemlidir. Çünkü maden sahası Türkiye’nin en büyük su toplama havzalarından birinde ve Munzur Dağları ekosistemi içinde yer almaktadır. Dolayısıyla bu bölge ağır bir ekolojik yıkımla karşı karşıyadır. Bir diğer önemli konu da maden sahasına 250 metre mesafede bulunan Saplar ve Çöpler köylerinde yaşayan insanların yaşamlarında yaratılan yıkımın tespit edilmesi ve halkın yaşadığı mağduriyetin giderilmesidir” ifadelerini kullandı.
“NEDENİ KAR HIRSI”
İhmal sonucu büyük bir felaketin yaşandığını belirten İş Güvenliği Meclisi’nden (İSİG) Maden Mühendisi ve İş Güvenliği Uzmanı Mehmet Uygur, “Erzincan İliç'te meydana gelen iş cinayetinin ana nedeni sermayenin kar hırsıdır. Bunun yanında denetimsizlik, deneyimsizlik, ihmalkarlık, madencilik bilim ve tekniğinden uzaklaşmak bu felakete sebep olmuştur. İş cinayeti ise, içinden altın alınmış toprağın depolandığı devasa tepenin stabilitesini (durağanlığını) kaybetmesi sonucu ani deşarjıdır. Toprak yığını stabilite hesaplamasına uygun depolansaydı bu cinayet meydana gelmezdi. İşlenmiş toprak depolamanın doğru yapılmamasının altında yatan bazı nedenler var. Örneğin depolama alanı için devlete para ödeniyor ve ne kadar az alanda depolama yapılırsa o kadar az ödeme yapılıyor. Depolama alanlarında yanlış yerler seçiliyor. Çünkü mesafe ne kadar yakın olursa nakliyat giderleri o kadar az oluyor. Depo alanının çokluğu ve büyüklüğü de yine daha fazla gider anlamına geliyor. Daha az giderle daha çok gelir elde etmek isteyen sermaye, mesleğine aykırı proje yapanlar, projeyi uygulayanlar, görmezden gelenler, denetleme yapmayan devlet mekanizması ve bu duruma tepki koymayanlar yaşanan cinayetten sorumludur” dedi.
Uygur, “Şu an bölgede Elbistan Çöllolar kömür sahasında olanlar oluyor. 10 Şubat 2011'de yaşanan iki göçükte iş cinayetinde yitirdiklerimiz hala toprak altındalar. Mezarları bile yok. Canı yanan, canının yanmasına neden olanlardan hesap sormadıkça bir şeyler değişmeyecek” dedi. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na işaret eden Uygur şunları söyledi:“Kanunun 13.maddesine göre ‘Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir. Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır. Çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz.’ Kanunun sadece bu maddesi bile uygulansaydı pek çok iş cinayeti önlenebilirdi.”
MADEN DAHA ÖNCE DE GÜNDEMDEYDİ
Erzincan Valiliği Haziran 2022’de siyanür taşıyan boru hatlarında meydana gelen bir arıza nedeniyle 20 metreküplük bir sızıntı yaşandığını duyurmuştu. Bunun ardından şirketin faaliyetleri geçici süreliğine durdurulurken 16 milyon 441 bin TL ceza kesilmişti.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) bu madendeki kapasite artışı projesine verilen Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu’nun iptal edilmesi için bir dava açmıştı. TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül “Ortaya çıkan somut çevresel etkiler ve riskler göz önünde bulundurularak, bilimsel ve hukuksal açıdan birçok sorun barındıran ÇED olumlu kararının ve telafisi imkânsız zararlara neden olacağı açık olan kapasite artırımı işleminin acilen iptal edilmesi, durdurulması ve işletmenin kapatılması hayati öneme sahiptir” demişti.
Türk Tabipleri Birliği ise, “Çöpler Altın Madeni İşletmesi acilen kapatılarak binlerce ton tehlikeli atığın, liç yığınlarının, pasa dağlarının bilimsel yöntemlerle zararsız hale getirilmesi gerek” ifadelerini kullanmıştı.
Söz konusu madene 2022 yılında siyanür sızıntısı nedeniyle en üst sınırdan çevreyi kirletme cezası kesilmişti.
Maden kazasının tüm yönleriyle araştırılması ve benzer kazaların önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla meclis araştırma komisyonu kurulmasına dair TBMM Kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Komisyon 22 üyeden oluşacak. Komisyonun çalışma süresi başkan, başkanvekili, sözcü ve katip seçimi tarihinden başlamak üzere 3 ay olacak. Komisyon, gerekirse Ankara dışında da çalışabilecek.
BİLİRKİŞİ RAPORU
Maden sahasında inceleme yapan bilirkişi heyeti, ön raporunu hazırladı. Aralarında A ve C sınıfı iş güvenliği uzmanı, çevre, jeoloji, inşaat ve ziraat mühendislerinin bulunduğu heyetin hazırladığı 27 sayfalık ön raporda olayın iş kazası olduğu ve asıl işveren şirketin yöneticisinin alt şirketleri yeterince denetlemediği tespitine yer verildi.
Raporda, aralarında operasyon direktörü vekili, proses oksit müdürü, oksit operasyon başmühendisi, oksit operasyon mühendisi, borulama şefinin yer aldığı 5 kişi asli kusurlu bulundu. Asıl işveren şirketin genel müdür yardımcısı ile alt işveren şirketlerde çalışan vardiya mühendisi, saha formeni, mühendis, formen, 4 şirket müdürünün yanı sıra 2 saha şefi de tali kusurlu olarak tespit edildi.
KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI: ANALİZLERİN GERÇEKLEŞTİRİLMESİNE TALİBİZ
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, yaşanan facianın ardından bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada siyanürün zararları hakkında şu bilgiler verildi: “Siyanür bileşikleriyle yıkanmış cevher atığında, kamuoyuna yansıtıldığı gibi sadece siyanürden kaynaklanan bir risk söz konusu değildir. Sodyum siyanür ile yıkama sırasında altın ile birlikte çözünmüş ağır metallerden kaynaklanan daha büyük bir risk mevcuttur. Bu kirleticilerin toprağa, suya ve havaya karışması sonucu; soluma ve cilt maruziyeti yüksek dozdaysa teorik olarak olumsuz etkilenme potansiyeli vardır. Bu kirleticilerin derelere, nehirlere ve yer altı su kaynaklarına karıştığı miktar ve süreye bağlı olarak tüm eko sisteminin ciddi tahribatına yol açacak bir risk söz konusudur. Bütün bu riskler, toprak ve su numunelerinin sağlıklı ve şeffaf bir şekilde analizi ile belirlenebilir. Kimya Mühendisleri Odası olarak bu analizlerin gerçekleştirilmesine talip olduğumuzu ilgili kurumlara ve halkımıza bildiririz.”
Vakit geçirilmeden liç kaldırma çalışmalarının başlatılması gerektiği belirtilen açıklamada kısa ve orta vadede alınması gerekli önlemlere ilişkin öneri ve yorumlar şöyle: