İklim krizine karşı dünyanın dört bir yanında harekete geçen genç iklim aktivistleri 25 Eylül Cuma günü 6. Küresel İklim Grevi’ni düzenleyecekler. Salgın sebebiyle dijital ortamda gerçekleştirilecek etkinliklerin yanı sıra Türkiye’nin farklı noktalarındaki Gelecek İçin Cumalar aktivistleri sosyal mesafeyi gözeterek yaratıcı etkinlikler yapacak. Etkinlikler Fridays For Future Türkiye ile Sıfır Gelecek’in sosyal medya hesaplarından duyurulacak. 6. Küresel İklim Grevi kapsamında ayrıca #İklimAdaletiSosyalAdalettir etiketiyle sosyal medya kampanyası düzenlenecek.
Türkiye’de genç iklim aktivistlerini biraraya getiren “Gelecek İçin Cumalar”, konu ile ilgili yaptığı açıklamada iklim krizinin temelini eşitsizlikler ve adaletsizlikler üzerine kurulu ekonomik sistemin oluşturduğunu belirterek bu sebeple 25 Eylül’de “iklim adaleti sosyal adalettir” diyeceklerini vurguladı. Açıklamada, yaşanmakta olan ırk, dil, din, cinsiyet ve ekonomik fırsat eşitsizliğinin iklim kriziyle daha da derinleştiği belirtilerek, 25 Eylül’de tüm duyarlı kamuoyuna destek daveti yapıldı.
“HEPİMİZ AYNI GEMİDE DEĞİLİZ”
“Ya Sıfır Karbon, Ya Sıfır Gelecek” kampanyası altında biraraya gelen sivil toplum kuruluşları ve kitle örgütleri de genç iklim aktivistlerinin 25 Eylül çağrısına destek verdi. Sıfır Gelecek’in destek açıklamasında “Başta iklim değişikliği ve pandemi olmak üzere, karşı karşıya olduğumuz krizler toplum içinde dezavantajlı konuma itilen grupları ve bireyleri her geçen gün daha da kırılgan hale getiriyor.” dendi.
“ESKİ NORMALE DÖNÜLMEMELİ”
Sıfır Gelecek kampanyasının iklim adaleti için talepleri ise şöyle:
- “Eski normal”e dönülmemeli, krizden çıkış için açıklanan ekonomik iyileştirme paketlerinde fosil yakıtlara ve kirleticilere yapılan teşvikler sonlanmalı. Açıklanan teşviklerde halk sağlığına ve doğal yaşama öncelik verilmeli.
- Sıfır karbon geleceğe geçiş başlatılmalı, enerji demokrasisini gözeten yeşil politikalar planlanmalı.
-Türkiye, kömürden çıkış takvimini başlatmalı. Enerji dönüşümü kimseyi geride bırakmayacak şekilde adil olmalı. İklim krizinin etkilerine karşı kırılganlığı azaltıcı planlama yapılmalı ve önlemler alınmalı
-İstanbul kanalı, kömürlü termik santraller gibi ekolojik kriz ve iklim krizini derinleştirecek projeler durdurulmalı.
1 YILDA NELER OLDU?
İstanbul’da geçtiğimiz yıl düzenlenen İklim Grevi’nin adresi Kadıköy olmuştu. Binlerce gencin katıldığı grev yürüyüşünde bir dizi talep sıralanmıştı. Peki 1 yılda neler oldu, neler değişti? Taleplerin hangileri karşılandı? İklim aktivisti ve gazeteci Murat Can Tonbil ile konuştuk. 1 yıl içinde çok büyük değişimlerin yaşanmadığını söyleyen Tonbil, salgının doğanın ve toplumun ne kadar kırılgan olduğunu açığa çıkardığını ifade etti.
İklim aktivistlerinin salgına rağmen taleplerini dile getirmeye devam ettiklerini söyleyen Tonbil, şöyle devam etti: “Bir yandan tüm bu duruma rağmen hareket etmeye çalışan, çabalayan insanlar var. Başta gençler olmak üzere iklim krizini duyurmak için dünyanın dört bir yanında hareket eden insanlar var ve bunlar gün geçtikçe kalabalıklaşıyor. Yaban hayat üzerinde temas kurduğumuz bir yarasa, bir tapir ya da bir armadillo, üzerinde barındırdığı virüsü bize bulaştırabiliyor. Bu sadece bizi değil milyarlarca insanın hayatını etkileyebilecek şeyleri meydana getirebiliyor. Dünya böyle bir kırılganlıkta şu anda. Bu kırılganlığın sebebi tam olarak biziz. Biz bu şekilde tükettiğimiz ve bunun sistematik bir şekilde hep daha fazlasını yaptığımız için şu anda kötü bir durumdayız.”
YANGINLAR, SELLER...
Bu yılın Türkiye için iklim krizinin etkilerinin görüldüğü bir yıl olduğunu söyleyen Tonbil, “Orman yangınları başladı, seller dünyayı ve Türkiye’deki birçok yeri götürdü. Bu seller hem insanları hem de tarım alanlarını etkiledi. İklim krizi yüzünden ekin ortaya çıkmıyor, ekinler olmadığı zaman tarım olmuyor, tarım olmadığı zaman işsizlik, işsizlik olduğu zaman huzursuzluk, huzursuzluk iç savaş, iç savaşlar da dünya savaşlarına kadar gidebiliyor. Bu sebeple şu anda ne olduğunun özellikle Türkiye’de farkına varılması gerekiyor. Gerçeğin söylenmesi gerekiyor. Bu durumun gerçekten bir kriz olduğunu söylemek gerekiyor. Bu krizden de en çok kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve hastalar etkileniyor.”