İklim krizi Türkiye’yi de tehdit ediyor

Avustralya’daki yangınlar dünya genelinde iklim krizini tekrar tartışmaya açtı. Türkiye de artan sıcaklık ve yağışların azalması nedeniyle tehdit altında

23 Ocak 2020 - 10:44

İklim krizi, tüm dünyada tartışmaların neredeyse birinci maddesi. Yüzlerce sivil toplum kuruluşu, bu konuda çalışan binlerce akademisyen iklim krizinin yaratacağı felaketler konusunda uyarılarda bulunuyor. Dünyada hal böyleyken Türkiye’de iklim krizi yeterince tartışılmıyor ancak Türkiye’de tehdit altında.

Türkiye’de de dünyanın genelinde olduğu gibi yangınların şiddetinin giderek artması bekleniyor. Kamuoyuyla paylaşılan meteoroloji verileri alarm sinyalleri veriyor. Ortalama sıcaklık verilerine göre 2019 yılı Türkiye tarihindeki en sıcak dördüncü yıl oldu. 2019 aynı zamanda dünyanın yaşadığı en sıcak ikinci yıl. Ekosfer Derneği’nin meteoroloji verilerinden derlediği bilgilere göre, Türkiye’nin 1970-2018 yılları arasındaki ortalama yüzey sıcaklığı 13,2 derece iken, 2019’da bu değer 1 derece artarak 14,2’ye ulaştı.

Türkiye, tarihinin en sıcak yılları ise 2018 ve 2010 olmuştu. Yani Türkiye de dünyanın genelinde olduğu gibi ısınıyor. 2019 yılında nisan ve temmuz ayları hariç diğer 10 ay ortalamanın üzerinde bir sıcaklığa ulaştı.

“AŞIRI HAVA OLAYLARI ARTACAK”

Konuyla ilgili raporlar yayımlayan Ekosfer Derneği Başkanı Barış Eceçelik, iklim krizinin Türkiye’yi uzun bir süredir etkilediğini söyledi ve şöyle devam etti: “Son yıllarda hiç görmediğimiz şiddette yağışlara, tanık olmadığımız büyüklükte hortumlara, kentlerde hasar ve can kaybına yol açan fırtına ve dolulara rastlıyoruz. Önümüzdeki yıllarda iklim krizinin bizi nasıl etkileyeceğini bugün yaşadıklarımızdan yola çıkarak tahmin edebiliriz. Aşırı hava olaylarının sayısı ve şiddeti artacak.”

Eceçelik, iklim kriziyle mücadele konusunda yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: “Önümüzde iklim kriziyle mücadelede iki temel yol var. Birincisi iklim krizinden çıkmak için petrol, kömür ve gaz gibi fosil yakıt kullanımını en aza indirmek, mümkünse sonlandırmak. Sınırlı ve sahibi belli bu kaynaklar yerine enerjiyi verimli kullanmak ve başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi sağlamak zorundayız. Bir başka deyişle, fosil yakıt imparatorluğundan güneş cumhuriyetine geçmeliyiz. Birkaç ülkenin sahip olduğu petrol ve gaz gibi kaynaklar yerine, herkesin enerjiye erişimine fırsat tanıyan, çatıya konulan güneş paneliyle enerjide demokrasiye geçişi sağlayan bambaşka bir hayatı kurmak zorundayız. Kalıcı ve ısrarcı olmamız gereken yol bu. Öte yandan da halihazırda değişen iklim koşullarına uyum sağlamak için kentlerimizi, çiftçilerimizi, sanayi ve konutları hazırlamalıyız. Daha fazla yağışa dayanan şehirler, sıcağa dirençli kentler kurmalıyız. Ancak asıl olarak ilk yolu izleyip bambaşka bir hayatı kurmamız gerekiyor.”

“RADİKAL ÖNLEMLER ALMAZSAK…”

“İklim bilimi bize gezegenin ısındığını gösteriyor ama bu her yılın bir öncekinden daha sıcak olacağı anlamına gelmiyor” diyen Eceçelik, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Uzun zamanlı verilere bakmak gerek. 2019 yılı Türkiye’nin en sıcak dördüncü yılı oldu ve aynı zamanda dünyanın en sıcak ikinci yılı. Meteoroloji verilerinden derlediğimiz bilgilere göre Türkiye’nin 1970-2018 yılları arasındaki ortalama yüzey sıcaklığı 13,2 derece iken, 2019’da bu değer 10 derece artarak 14,2’ye ulaştı. Yaşanan en sıcak beş yılın son 10 yıl içinde gerçekleşmesi, Türkiye’nin iklim değişikliğinden etkilendiğinin net bir kanıtı. Bu bize 2020’nin daha sıcak geçeceğini söylemese de bundan sonra yaşayacağımız yılların daha sıcak olacağının ipuçlarını veriyor. Bu yıl olmasa bir sonraki... İklim krizinden çıkacak radikal önlemleri almadıkça, daha zorlu iklim koşullarında yaşayacağımız kesin.”


ARŞİV