CHP Kadıköy İlçe Başkanlığı Kent ve Çevre Komisyonu’nun “İklim Değişikliği ve Kentler” başlıklı söyleşisi Emine Demirtel moderatörlüğünde 21 Mart Pazar günü gerçekleşti.
Zoom üzerinden yapılan söyleşide açılış konuşmasını yapan CHP Kadıköy İlçe Başkanı Ali Narin, Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nu 1990’lı yıllardan beri Açık Radyo’da dinlediğini belirtti ve “İklim değişikliği, fosil yakıt, mevsimlerin kayması, kentlerin büyümesinin yarattığı sıcaklık artışını ve birçok şeyi sizden dinlediğimi hatırlıyorum. Bu konuda en fazla bilgilendiren insanların başındasınız. Herkese de katıldığı için teşekkür ediyorum.” dedi.
“DOĞAYI KORUYARAK KALKINABİLİRİZ”
Açılışın ardından sunumuna başlayan Prof. Dr. Kadıoğlu, ilk olarak konuyu iyi anlamak gerektiğini vurguladı: “Problem biraz kamuoyunda fazla dejenere oldu. İklim değişikliği, her şeyin üstünü örten yeşil badana gibi oldu. İklim değişikliği gerçekten nedir, ondan önce yapılması gereken neler var, buraya bakmamız lazım. Kadıköy nasıl öncü olabilir buralara dair fikirler vereceğim. Ekoloji ve gelişim zıt olan şeyler değil, birlikte de olabilir. Doğayı koruyarak kalkınabiliriz. İklime dost bir Kadıköy, aynı zamanda insan dostu, çocuk dostu Kadıköy de olacaktır. Dünyanın ateşi çıkmış görüyorsunuz. Biz insanlar, mikrop kapmış oluyoruz ateşimiz çıktığında. Dünyanın virüsü insan. Dünya insan kaptı demek gerekiyor. Bizim mikrop kapmamız gibi bir olay. Basın, kutup ayısı, buzullarla konuyu işliyor. O yüzden insanlar iklim değişikliği deyince, kutup ayısını hatırlıyor. İklim değişikliği, kutuptaki ayının problemiymiş gibi bir algı var. Türkiye’de de problem, sadece ayının problemi değil.”
“İklim hep değişmiştir, ilk defa değişmiyor” diyen Kadıoğlu, şöyle devam etti: “İklimi değiştiren şeyler güneşteki etkinlikler, dünyanın astronomik hareketleri, volkan patlamaları. İklim hep değişmiş yani. 150 bin yılda 1 derece soğuyup, ısınıyormuş. 1850 yılından 2000 yılına dünya 1 derece ısındı. Sadece 150 yılda. İklim değişikliğinin korkutucu tarafı bu. Bu kadar ani, hızlı değişmemişti ve insan değiştiriyor. Bu kadar hızlı ısınmaya, ekolojik sistem ayak uyduramıyor. Tam bin kat hızlı ısınıyor. Türkiye’de 2100 yılına kadar yaz aylarında sıcaklığın 4-7 derece artması bekleniyor. Çok küçük gibi gelebilir. Uganda kahve üretimine bakalım. Sadece 2 derecelik bir sıcaklık artışında üretilen yerlerin yüzde 80’inde üretim yapılamıyor. Uganda’da bu üç bölgeyi karantinaya almışlar, bu değişikliğe uygun arazi planlaması yapmışlar. Biz de tarıma uygun olup, olmayacağını belirleyip oraları kontrol altına almamız lazım. Oralarda ev, yol yapmamamız lazım.”
“KURAKLIK, AFET OLARAK BİLE SAYILMIYOR”
Türkiye’de kuraklığın doğal afet sayılmadığına değinen Kadıoğlu, iklim dostu kentler için somut önerilerde bulundu: “Kadıköy Belediyesi’ne sıcak hava dalgalarından korunmanın en iyi yolunun, doğal havalandırmayı geliştirmek olduğunu söylemiştim. Bağdat Caddesi’nde çok nem oluyordu. İzmir’de caddeler, sokaklar denize dik yapılırdı, doğal havayı kesmesin diye. İklim değişince daha sıcak olacak ve havalandırma daha önemli olacak. Kadıköy’de hava koridorlarını kesmemek gerekiyor, binanın dar tarafını geniş tarafını nereye yapacağımız dahi önemli. Bir de yeşil çatı örneği var. Bahçeyi üste koyuyoruz. Soğutmayı, ısıtmayı ayarlıyor, gürültüyü, tozu azaltıyor. Los Angeles’da meydanları beyaza boyuyorlar çünkü güneş ışınını yutuyor. Geceleri, Kadıköy’de meydanların sıcaklığı içerideki alanlara göre daha sıcak oluyor. Gece uyuyamıyorsunuz sıcaktan, nemden. İlk yol boyayan şehir neden Kadıköy olmasın?”
Kadıoğlu, iklim değişikliğinin insan sağlığını da etkilediğini belirtirken “Sıcaklıklar 1 derece artınca ishal, gıda zehirlenmeleri oluyor. İlerleyen yıllarda çok daha fazla başımız ağrıyacak. Kene, eskiden bir şey yapmıyordu şimdi öldürüyor. Hayvanlardan insana geçen hastalıklarda artış var. Bunda artış olmaya devam edecek. Buna benzer olarak Süveyş Kanalı’ndan geçen balıklar, yabancı türler, Karadeniz Bölgesi’ne kadar gelmiş durumda. İnsanlar da göç ediyor, iklim göçmenlerini daha fazla duyacağız. Hava ve deniz suyu hem ısınıyor hem de deniz suyu yükseliyor. Bunun en büyük sebebi ısınma. Su seviyesi 60 cm yükselecek dünyada. Su 1 birim yükselirse, yatayda 100 birim etkisi oluyor. Yani 60 cm yükselme, 600 metrelik alanın yok olması demek.” diye konuştu.
KENTLERİN SU YÖNETİMİ NASIL OLMALI?
Sıcaklık sürekli artıyor ve yağışlar azalıyor. 2100 yılında yüzde 50 oranında yağışların azalacağı tahmin ediliyor. Bir de su ihtiyacı konusu var. Kadıoğlu, bu konuya dair de şunları söyledi: “Tarım ve gıda ürünlerimiz çok önemli o da toprağın su dengesine bağlı. Tarım havzalarında su dengesini araştırdım. Buharlaşma artıyor ve su, sulama ihtiyacı giderek artıyor. Nereye baksanız toprak kuruyor. Yer ısındığı için ortaya da kuraklık çıkıyor. En büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi. İBB’nin İSKİ’si var örneğin. Ne yapmalı peki? Kurakları bütün olarak izleyecek meteoroloji birimi lazım. 1 Ekim su yılı başında, her yıl devreye girecek kentin su bütçesi hazırlanıp yürürlüğe konulmalı, Kentin su bütçesindeki açıkları zamanında kapamak için kuraklıkla mücadele planı yapılıp uygulanmalı. Özellikle binaların çatılarından gelen yağmur sularını sarnıçlarda dopalayıp kullanım suyu olarak değerlendirilmesine yönelik mevzuat düzenlemeleri yapılmalı. Bizde tüm yağmur suyu yollara akıyor, dereye dönüyor. Su kaynaklarının küresel iklimden nasıl etkileneceği belirlenerek kentlerin ideal nüfus ve sanayi kapasitesi hesaplanmalı.”
Güncel sorunlardan sel ve taşkınlara da değinen Kadıoğlu, “Sellerin tamamına taşkın deniyor. Önümüzdeki yıllarda şehir selleri ve kıyı selleri artacak ama derelerdeki taşkınlar azalacak. Caddeler dereye dönüşecek. Mazgallar, dünyadan büyüyor, sayıları artıyor. Bizde bulamazsın, zor bulursun. Kadıköy’de de mazgalları süper mazgallara çevirmemiz lazım. Yandan da su alan mazgallar yapılmalı artık. Medeniyet gerilemesi var Türkiye’de. Samsun’da geleneksel eve bakın, yağışa göre direkler konmuş, diğer bir TOKİ evinde ise baskın oldu, 4 kişi öldü. Tokyo’da suyu yutan kaldırımlar var, sünger şehirler...” dedi.