“İstanbul’un kuşları tehdit altında”

Akademisyen ve kuş gözlemcisi Ergün Bacak, İstanbul’daki kuş türlerinin tehdit altında olduğunu hatırlatarak “Korona günleri, yaban hayatının tekrar canlanacağını ve hayvanların yaşam alanlarını tekrar ziyaret edeceklerini bizlere göstermiş oldu” diyor

11 Haziran 2020 - 10:24

Salgın günlerinde insanlar evlerinden çıkamayınca şehirde yaşayan hayvanlar kısa süreliğine de olsa özgürce hareket etme şansı buldular. Yunuslar kıyılarda yüzdü, yaşam alanları tahrip edilen domuzlar ve tilkiler sokaklarda görüldü. İstanbul’un kuşları da sokakların sessizliğinden faydalanarak daha rahat kanat çırptılar. Karantina sürecinin bitmesiyle birlikte kuşlar da eski günlerine döndüler. Akademisyen ve kuş gözlemcisi Ergün Bacak uzun yıllardır İstanbul’da yaşayan kuş türlerini inceliyor. Yakın zamanda “İstanbul’un Kuşları” adlı kitabı da okurla buluşan Bacak ile kentteki kuş türlerini, İstanbul’un kuşlar için neden önemli olduğunu ve bu canlıları tehdit eden unsurları konuştuk.

“HER MEVSİMDE GÖRÜLEBİLİR”

 İstanbul’un kuşlarını konuşacağız ama ilk olarak yeni yayımlanan kitabınızdan bahsedelim istiyorum. “İstanbul’un Kuşları” adlı kitabınızda neler var?

Kitabı üç değerli arkadaşım ile birlikte 2 yıldan fazla emek sarf ederek ortaya çıkardık. Son 50 yılın verileri değerlendirilmesi sonucu İstanbul’da görüldüğü tespit edilen 66 familyaya ait 352 kuş türünün yer aldığı kitapta, bu türlerin 328 tanesini açıklamalı bir şekilde anlattık. Bu türlere ait, 40’a yakın fotoğrafçıdan temin edilen tanımlayıcı fotoğrafların yanı sıra, İstanbul’da hangi bölgelerde hangi aylarda görüldüğünü ve yoğunluklarını belirten dağılım haritaları da bulunuyor. Ayrıca İstanbul’da kuş gözlemciliği için önemli alanları ve bu alanlara ait habitat yapılarını, önemli kuş türlerini, hangi tarihte ziyaret edilmesinin uygun olduğunu, alana nasıl ulaşım sağlanacağını ve bu alanlarda yapılacak diğer faaliyetleri de kısaca anlattık.

 İstanbul, nüfusun ve hareketliliğin çok yoğun olduğu bir şehir. Bu karmaşa içinde kuşları görmek de çok mümkün olmuyor. İstanbul’da hangi kuş türleri yaşıyor, bunları nerelerde ve ne zaman görebiliriz?

İstanbul’da her mevsim farklı tür kuşları görmek mümkün. Kış aylarında İstanbul’un sulak alanları buralara kışlamak için gelen kuşların uğrak yeri haline gelir. Özellikle Büyükçekmece, Küçükçekmece ve Terkos Gölleri kuzey bölgelerden gelen binlerce ördek, sakarmeke ve diğer su kuşlarına ev sahipliği yapar. İstanbul Boğazı’nda beyaz alınları ve gagaları dışında simsiyah görünen sakarmekeler, uzun boyunları ile narin bahriler ve hatta soğuk kışlarda ördek türleri ile birlikte kuğuları görmek mümkün. Kış aylarında gemilerin peşi sıra giden ve suya değecekmiş gibi uçan yelkovanlar için de İstanbul Boğazı daha sık kullanılır, ayrıca martı türlerinde de değişiklik olmaya başlar; kış aylarında yıl boyu vapurların peşinden giden gümüş martıların yerini karabaş martılar, hatta zaman zaman küçük gümüş martılar alır. Tabii İstanbul’un çayırları ve ağaçlık alanları da kışın farklı konuklara ev sahipliği yapar; karabaşlı isketeler, dağ ispinozları, tarla ardıçları da bu alanların ziyaretçileri arasındadır. Yaz aylarında hızlı akan derelerin çevresinde üreyen dağ kuyruksallayanları kış aylarında İstanbul’daki evlerin çatılarında, hatta kaldırımlarda gezinir, kara kızılkuyruklar da çevremizde rahatça görebileceğimiz türlerden birisi olur, keza yazın ormanlarda üremeyi tercih eden kızılgerdanlar kış aylarında bahçelere ve ağaçlık alanlara gelerek geceleri güzel nağmeleri ile şenlendirir.  İlkbahar ile birlikte yerli kuşlarda üreme telaşı başlarken,  göçmen türler de göç hazırlıklarına başlar.

Gri balıkçıl

GÖÇ YOLU ÜZERİNDE

İstanbul aynı zamanda kuşların göç yolu üzerinde bulunuyor.

Evet, İstanbul kuş göç yolları açısından çok önemli bir güzergahta yer alıyor. İlkbaharda Afrika’dan ilk gelen türler arasında kuyrukkakanlar, ibibikler ve ebabilleri sayılabilir.  Özellikle süzülerek göç eden geniş ve uzun kanatlı kuşlar için İstanbul Boğazı göç rotalarında en yoğun şekilde biraraya geldikleri noktalardan biri. Her ilkbahar göçünde yüzbinlerce leyleği mart ayı başlarından haziran ayının ortalarına kadar İstanbul semalarında görmek mümkün. Ayrıca şubat ayının sonlarından başlayarak önce şahinler, sonra dünya popülasyonunun yüzde 90’ına yakını İstanbul Boğazı’ndan geçen küçük orman kartalları, sonrasında da atmacalar, kara çaylaklar, arı şahinleri ve diğer yırtıcılar özellikle Boğazın kuzeyindeki ormanlar üzerinden göç ederler. İlkbaharda gelen kırlangıçlar ve özellikle ebabiller önlerindeki 5-6 ay boyunca şehrin semalarında uçarak avlanırlar. En son gelen türler arasında mukallitler, karabaşlı kiraz kuşları ve arıkuşları ise bir an önce yavru yaparak tekrar geri dönmeye çalışacaklardır. Yaz ayları İstanbul’da kuşlar bir an önce yavrularını büyütme telaşında olurlar. İstanbul’un ormanları pek çok ötücü kuş için üreme bölgesidir, karatavuklar, öter ardıçlar, ağaçkakanlar, kızıl gerdanlar, ispinozlar, sıvacılar ve daha pek çok kuş üremek için ormanları tercih ederler. Kentleşmenin daha az olduğu Çatalca ve Arnavutköy ilçelerinin köylerinde direkler üzerinde leylek yuvalarını görmek İstanbul’da yaşayan bizler için şaşkınlık yaratır. Bazen gözümüzden kaçsa da insanlara çok yakın alanlarda da pek tanımadığımız kuşlar ürer; bunlar arasında Gülhane Parkı’nda üreyen gri balıkçılları, yeşil ve büyük yeşil papağanlar ile mendireklerde üreyen tepeli karabatakları saymak mümkün.

Üveyik

“TEHDİT ALTINDALAR”

Salgın günlerinde sokaklar ve yeşil alanlar boş kalınca kuşların özgürce hareket ettiğine şahit olduk. Bu durum onların yaşam alanlarını işgal ettiğimizi mi gösteriyor?

Korona günleri bizleri evlerimizde kalmaya zorlarken, doğa ile ilgili pek çok güzel şeyi gösterdi aslında; bunlar arasında yunusların kıyılara kadar yaklaşması, domuzların, tilkilerin, ayıların ve diğer yabani hayvanların şehir içlerinde görülmesi sayılabilir. Tabii ki kuşlar da diğer hayvanlar gibi, insanların sokağa çıkamadığı o günlerde biraz olsun daha rahat hareket etme şansı buldular. Bu da bize şunu hatırlattı: İnsan pek çok canlı türü için sadece varlığıyla bile tehdit oluşturabilmekte. Zaten çok uzun yıllardır insan nüfusunun artması ile birlikte şehirleşmenin artması, daha fazla tüketimin özendirilmesi ve bunlara bağlı olarak da doğal yaşam alanlarının yok olması maalesef  hem kuşları hem de diğer canlıları tehdit eden en önemli faktörlerde birisi. Özellikle son yıllarda İstanbul’un nüfusunun çok hızlı artması sonucu; kuşların en önemli yaşam alanları olan ormanlar, sulak alanlar, çayırlar ve fundalıklar bizim türümüz tarafından olanca hızıyla işgal edilmiş hatta yok edilmiş. Korona günleri bu işgali ve yok edilmeyi geri döndürmeyi başaramasa da, yaban hayatının daha az insanın dışarıda bulunmasıyla tekrar canlanacağını ve onlardan aldığımız yaşam alanlarını tekrar ziyaret edeceklerini bizlere göstermiş oldu.

İnsanların  bir anda sokakları doldurması kuşların davranışlarını etkiler mi?

Korona günleri çok uzun bir süreç olmadığı için aslında kuşlar için davranışlarını uzun süreli etkileyecek değişiklikler olmadı. İnsanların sokakları doldurmasıyla beraber yaban hayatındaki kuşlar tekrar daha az görülmeye başlayacaklar, trafiğin artmasıyla beraber araç çarpması sonucu ölen yaban hayvanlarının ve kuşların sayısında artış görünecek. Tabii insanların gelmesini bekleyen kuş türleri de var, bunlar arasında insanlar tarafından meydanlarda beslenen güvercinler sanırım ilk sırayı alır. Ayrıca insanlar ile yaşamaya alışmış ve insanların beslemesi ile kolay besinlere alışan kargalar ve martılar da insanların sokaklara çıkmasına sevinmiş olabilirler. Özellikle martılar korona günlerinde doğal beslenme ve av davranışlarını fazlasıyla sergileyerek sık sık güvercin ve ebabil avlarken görüldüler.

İstanbul'un kuşlarını genel olarak tehdit eden unsurlar neler?

İstanbul’un kuşları da dünyadaki diğer kuşlar gibi en çok yaşam alanlarının kaybettikleri için tehdit altına giriyorlar. Ülkemizde en hızlı nüfus artışının, şehirleşmenin ve sanayileşmenin olduğu şehrin İstanbul olduğu düşünüldüğünde habitat kaybı en önemli etken olarak karşımıza çıkıyor. Tabii sadece habitat kaybı değil, özellikle evsel ve endüstriyel atıkların plansız bir şekilde derelere, göllere, ormanlara ve diğer doğal alanlara bırakılması da kuşları tehdit ediyor. Bunlar dışında mono-kültür tarım uygulamaları ve tarımda kullanılan pestisitler, çok kolay bir şekilde ÇED raporu verilen maden sahaları, enerji nakil hatları, kaçak ve yasal avcılık, habitatların yollar ile bölünmesi de önemli bir sorun. İnsan ve taşıtların oluşturduğu gürültü kirliliği, bilinçsiz bir şekilde yapılan ve doğal habitatları bozan plantasyon ormanlar, doğal alanlara salınan evcil kedi ve köpekleri en önemli sorunlar olarak sayabiliriz.

Sumru

“RANT UĞRUNA FEDA EDİLMEMELİ”

 İstanbul'daki kuşların yaşamlarını devam ettirmeleri nelere bağlı?

Özellikle İstanbul’un nüfusunun artmasına ve şehrin büyümesine neden olan faktörlerin bir an önce ekolojik olarak değerlendirilerek, yaban hayatını ve doğayı tehdit eden faktörlerin önüne geçilmesi gerekiyor. Nüfusun artmasının ve İstanbul’un insanlar için cazibe merkezi haline getirilmesinin önüne geçilmedikçe maalesef pek çok öneri havada kalacak. Ayrıca halkın ekoloji ve doğa konusunda bilgilendirilmesi ve hem bireylerin hem de kurumların bu kapsamda hareket etmesi sağlanmalı. Müfredatta doğa, yaban hayatı ve ekoloji konusunda derslere yer vererek, anaokulundan itibaren çocukları bilinçlendirmeye çalışmak orta ve uzun vadede doğal alanlarımızı ve kuşlarımızı korumanın en önemli adımlarından birisi olacaktır. Ayrıca İstanbul’un biyo çeşitliliğinin detaylı bir şekilde tespiti sağlanarak, öncelikli koruma alanlarının belirlenmesi gerekiyor. İstanbul’un kuşlar açısından önemi bir çok platformda dile getirilmeli. Belirlenen koruma alanları herhangi bir rant uğruna feda edilmemeli ve hem kuşlara hem de diğer yaban hayvanlarının kullanıma uygun halde bırakılmalı. Ayrıca hem insan kullanıma hem de hayvanların kullanımına açık olan yaşam alanlarının sürdürülebilir olması amaçlanarak korunması sağlanmalıdır.

Verdiğiniz bilgilere göre İstanbul kuşlar için önemli bir bölge.

İstanbul iki kıta arasında bağlantı kuran ve pek çok farklı, değerli yaşam alanına sahip olması nedeniyle tarih boyunca insanlar ve diğer canlılar için çok önemli bir şehir olmuş. Uzun yıllar birarada yaşadığımız pek çok kuş türünü ve onların yaşam alanlarını maalesef bilerek ya da bilmeyerek yok ediyoruz. Türkiye’de yaşayan her 4 kuş türünden 3’ünün İstanbul’da görüldüğünü, süzülerek göç eden leylek, şahin, kartal gibi kuşlar için dünyanın en önemli göç güzergahlarından birisinin İstanbul’dan geçtiğini, her yıl Büyükçekmece ve Küçükçekmece Gölleri’nde 20 binden fazla su kuşunun kışlamak için bulunduğunu, Latince ismini Türkçe’den alan ve maalesef artık ülkemizde ürediği yer bilinmeyen yelkovan kuşunun dünya popülasyonunun tamamına yakınının bir gün içinde İstanbul Boğazı’nda görülebileceğini tüm İstanbullulara duyurmak gerekiyor. Eğer biyolojik çeşitliliğimizin farkına varamazsak birlikte yaşadığımız canlıları sevemeyiz, sevmeden de bu canlıları koruyamayız.


ARŞİV