Kadıköy Belediyesi Çevre Festivali devam ediyor

Kadıköy Belediyesi Çevre Festivali, bu yıl Covid-19 nedeniyle çevrimiçi olarak düzenleniyor. 26 Haziran’da sonlanacak söyleşilerde, kuraklık, susuzluk, ısınma gibi güncel problemlerin yanı sıra iklim krizi, gıda krizi gibi temel konular tartışılıyor

10 Haziran 2021 - 11:14

Dört yıldır 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında Kentte Ekolojik Yaşam temasıyla düzenlenen Kadıköy Belediyesi Çevre Festivali, bu yıl Covid-19 nedeniyle çevrimiçi olarak gerçekleşiyor.

29 Mayıs’ta başlayan online söyleşiler, 26 Haziran’a kadar devam edecek. Festivalin davetinde şu ifadelere yer verildi: “Hep beraber daha yeşil bir gelecek için Doğaya Emek Ver! diyor, sağlıklı günlerde tekrar buluşana kadar tüm çevre dostlarını çevrimiçi etkinliklerimize ekolojik yaşama dair bilgi ve deneyim paylaşımına davet ediyoruz.”

Festival kapsamında iklim değişikliği, kuraklık, gıda krizi, su kirliliği, sürdürülebilirlik, atıksız yaşam konusunda söyleşiler yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Programı takip etmek isteyenler, https://cevrefestivali.kadikoy.bel.tr internet sitesine girerek söyleşileri öğrenebilir ve izleyebilir.

KURAKLIK VE ISINMA

Birçok akademisyen ve uzmanın katıldığı söyleşilerden biri de 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Levent Kurnaz’ın katılımıyla gerçekleşti. “İklim krizi son safhada; yapılması gerekenler, hükümetten taleplerimiz” başlığıyla düzenlenen söyleşide Kurnaz, önemli rakamlar paylaştı ve iklim krizine karşı harekete geçilmezse, dünyanın giderek ısınacağını söyledi: “Isınma kendi başına bir problem olmayabilir. Ama bir tarafta doğaya iyi davranmayıp bir de ısınma olunca saçmalıklar ortaya çıkıyor. Dünya ısınıyor. Tarihteki en sıcak yıl 2020’ydi. Bir önceki 2016’ydı, üçüncü de 2019’du. Bu seneyi de ekleyeceğiz buna. Son yaşadığımız sekiz sene insanlığın tarihte yaşadığı en sıcak yıllar. Geleceğe dair öngörülerde bulınmamız gerekiyor. Bunun için de bilmemiz gereken en önemli şey, insanlar atmosfere daha ne kadar karbondioksit salacak. Bilim insanları dört ana senaryo belirliyor, et yemeyi bırakırsanız, uçağı unutursanız,gereksiz bir şey satın almazsanız, dünya yaklaşık 2 derece ısınacak. Ama bugün olduğu gibi devam ederseniz dünya 6 derece ısınacak. Örneğin, Türkiye’nin 5-7 derece ısınacağı anlamına geliyor. Yağışlar da 20-30 derece azalabilir. Bu çok büyük bir problem.”

2050’DE SU KITLIĞI...

İklim krizinin etkilediği bir diğer konu ise su. Susuzluk, Türkiye’nin önündeki en büyük tehlikelerden biri. Kurnaz, buna dair de “1923’te kişi başına düşen su miktarı 8 bin metreküptü. Bugün 1340 metreküpe düştü. Her gün nüfusu arttışı, sıkışık yaşadığımız anlamına geliyor. Kaynaklarımız azalıyor ve su en önemli kaynak. 2050 yılında kişi başına düşen su miktarı 1000 metreküp olacak. Bu da uluslararası kabullere göre su kıtlığının kabulüdür. Ne kendimizi besleyeceğiz, ne de suyumuz olacak. Bu sadece nüfusla orantılı. Bir de iklim değişikliğini koyarsak, Afrika gibi bir su kaynağımız kalacak demek” diye konuştu.

“BELEDİYELER ADIM ATABİLİR”

6 Haziran’da ise Abdullah Aysu ile “Tarımda eksiklerimiz, ihtiyaçlarımız, taleplerimiz var” başlıklı söyleşi gerçekleştirildi. Bir taraftan üreticilerin ve tüketicilerin sıkıntılarından bahseden Aysu, diğer taraftan da kooperatiflerin ve belediyelerin yapabileceklerine dair tavsiyelerde bulundu: “Büyükşehir yasasının 7/e maddesinde, tarım ve hayvancılığa destek olur deniyor. Kırsalla bağını kuran kooperatiflere belediyeler destek sunmalı. Yer sağlamak, araç-gereç, depo sağlamak gibi. İlçe belediyeleri de sağlaması lazım. Ürünün kalitesi değişecek. Gıda daha zengin olacak, aracılar kalkacak. Tedarik zinciri yeniden düzenlenecek ve şüphesiz bu ilham kaynağı olacak. Merkezi hükümete de bunu gösterebilir ayrıca.”

“BİZİ KURTARACAK ŞEY EKOLOJİK ÜRETİM”

Festival kapsamında yapılan bir başka söyleşi Ziraat mühendisi Prof. Dr. Tayfun Özkaya’nın katılımıyla da “Gıda üretiminde kriz var; öneriler ve taleplerimiz” başlıklı söyleşi oldu. “Ağır değişiklikler insanlarda herşeyin normal olduğu duygusunu yaratıyor. Çok ciddi krizde olmamıza rağmen, bir şey yokmuş gibi bir yanılgı var” diyen Özkaya, “Mesela Marmara Denizi’ndeki müsilaj olayı. Bir anda mı oldu? Hayır. Bir sürecin sonu bu. Gıda üretiminde de ciddi bir kriz var. Küresel iklim değişikliği de etkiliyor ama Türkiye’de ayrıca zorluklar da var. Algılayamadığımız bir kriz içindeyiz. Tarımsal üretim açısından gelirlerle masraflar arasındaki makası açmamız lazım. Doğrudan pazarlama ve aracıların kaldırılması esas alınmalı. Çiftçinin cebine 70 kuruş girerken şehire geldiğinde 5 lira oluyor fiyatı. Bizi kurtaracak bir şeydir” diye konuştu.

Dünyanın başka ülkelerindeki gıda grupları ve kooperatiflerden örnekler paylaşan Özkaya, sözlerini şöyle sonlandırdı: Topluluk destekli tarım veya tüketici kooperatifleri de güzel çare oluyor bu soruna. Köylü, çiftçi, tüketici ittifakı demek. Fransa’da çok yaygın bu gıda grupları. 1538 gıda grubu var, 60 bin 500 üyesi var, 2 bin 602 çiftçi var buralarda. Bu rakamlar kesin artmıştır bir de. Kadıköy’de de kooperatifler var elbette, Fethiye’de yerel ürünlerin olduğu pazarlar kuruldu. Ürünler bir miktar daha fazla paraya satılabiliyor ve gübreye, ilaca para vermedikleri için maliyeti düşük oluyor.”


ARŞİV