Kadıköy Çevre Festivali sona erdi

İlk iki yılda 50 binin üzerinde ziyaretçiyi ağırlayan Türkiye’nin en kapsamlı ve geniş katılımlı Kadıköy Çevre Festivali’nin üçüncüsü 60’a yakın sivil toplum kuruluşunun katılımıyla Özgürlük Parkı’nda gerçekleşti.

26 Mayıs 2019 - 20:37

İklim değişikliği başta olmak üzere tüm çevre sorunlarına dair, toplumun tüm kesimleri ve çevre örgütleriyle biraraya gelerek, sorunları ve çözümleri tartışmayı hedefleyen Kadıköy Çevre Festivali 24-25-26 Mayıs tarihlerinde Selamiçeşme Özgürlük Parkı’nda düzenlendi.

Üç gün boyunca atölyeler, paneller, seminerlerle dolu program oluşturulan festivalde çevre inisiyatifleri, stantlar açarak çevreye dair farkındalığı arttırmaya çalıştı. Festivalin bu seneki sloganı ise ‘Betonu kırmak, toprakla buluşmak!’tı. Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı da festivale gelerek hem ziyaretçilerle hem de çevre inisiyatifleriyle buluştu.

25 Mayıs Cumartesi günü çocukların yaptığı iklim grevi, Kadıköy’ün tarihi kent alanları, Türkiye’de tarım politikaları, tüketim alışkanlıkları tartışılırken, festivalin son günü olan 26 Mayıs Pazar günü ise ekoloji mücadelesi, sağlıklı yaşam ve toprak hakkında paneller gerçekleştirildi. Üç gün boyunca binlerce Kadıköylünün katıldığı festivale ise bu sene çocuklar damgasını vurdu.

Çocuklar, festivale damga vurdu

16 yaşındaki Greta Thunberg’in öncülüğünü yaptığı, geçtiğimiz gün 119’dan fazla ülkede, 1600 farklı noktada yapılan iklim grevine katılan çocuklar da Çevre Festivali’nin konuklarından biriydi. Yaşları 12 ile 9 arasında değişen ve 1 günlüğüne iklim grevine katılan çocuklar, yaptıkları eylemi gazetemize anlattı.

9 yaşındaki Rüya Aygüneş, “İklim grevine katılmamızın sebebi, kendi geleceğimizi koruyabilmek. Bizim okulda, insan hakkı dersimiz var. Bize bu dersi veriyorsunuz ancak bizim yaşam hakkımızı neden elimizden alıyorsunuz?” derken eylemin Türkiye’deki ilk çağrıcılarından 12 yaşındaki Atlas Sarrafoğlu, “24 Mayıs’taki iklim grevine de katıldım hatta çağrıyı yapanlardan biriyim. Yaşadığımız artık iklim değişikliği değil iklim krizidir. Bizim hareketteki asıl amacımız, okulu asmak, önemsizleştirmek değil geleceğimizi kurtarabilmek için harekete geçmek. Daha büyük bir şey için okulu 1 günlüğüne kırıyoruz.” diye konuştu.

Deniz Çevikus, “Bir şey yapmazsak, iklim krizini engelleyemeyeceğiz ve bir geleceğimiz olmayacak. Bir geleceğe sahip olmak için yapıyoruz. İlk yaptığımız eylemde kimse yanımda değildi ama bu sefer 6 kişi gittik okuldan.” ifadelerini kullanırken Yağmur Nal, eyleme “Hangi yeşili seçiyorsun, para mı doğa mı?” pankartıyla gittiğini ve bunun açıklayıcı olduğunu dile getirdi. Festivale katılan çocuklardan Ece Doğa Bayraktar ise “Bizden önceki nesiller hayatlarını severek, doğa içinde yaşadılar. Ama onların yaptıkları yüzünden biz mutlu yaşlanamayacağız. Hayvanlar yok olacak, doğal afetler çoğalacak, buzullar eriyecek. Bunlar için eylemler yapıyoruz.” dedi.

En büyük sorun: inşaatlar

Çocukların yanı sıra diğer katılımcılar da festivaldeki stantları gezerek, panellere katıldılar ve festivalden memnun olduklarını dile getirdiler. Koşuyolu Çevre Gönüllüleri’nden İlknur Aysu, kendilerini ifade etme fırsatı bulduklarını vurgularken, en önemli çevre sorununun inşaatlar olduğunu söyledi: “İstanbul’da ve Kadıköy’de en önemli problem süren inşaatlar. Bütün mahalleler şantiye halinde ve hızla gökdelenler yükseliyor. Ciddi bir yeşil alan ve kentleşme problemine yol açıyor bu durum. Kent, ticari alanlara dönüşmeye başladı.”

Yine, inşaatların çevreye fazlasıyla zarar verdiğini dile getiren Halit Ziya Demirtaş, şunları söyledi: “Binaların yıkılıp tekrar yerine dikilirken anormal bir atık çıkıyor. Her şeyi etkiliyor bu. 40-50 yaşındaki bir bina yıkıldıktan sonra orada oluşan mantarlar, bakteriler açığa çıkıyor. Bu, bir sürü rahatsızlığı, sağlık problemini de beraberinde getiriyor. Kadıköy, diğer ilçelere göre daha iyi durumda ama Bağdat Caddesi ile tren yolu arasında bitmek bilmeyen bir yıkım hali var.” Şebnem Konçak Demirtaş ise İstanbul’un genel anlamda bir krizle karşı karşıya olduğunu belirtti: “İstanbul’da kuzey ormanlarının tahrip edilmesi, Ömerli Barajı etrafının kirletilmesi gibi büyük sorunlar var. Yeni havalimanıyla birlikte yeşil alanların hızla yok edilmesi gibi bir şeyle karşı karşıyayız. Gittikçe daha az yaşanabilecek yer kalıyor. Yapacak çok şey var.”

Çocuklarıyla birlikte festivale katılan, İstanbul ve Kadıköy’ün en büyük çevre probleminin kirlilik olduğunu dile getiren İlyas Güven de “Hem hava kirliliği hem de çevre kirliliğini kastediyorum. Çocuklarımla geldim ve çocuklar için festivalde birçok etkinlik yapıldı. Hem onların hem de bizim bilinçlenmemiz açısından çok değerli olduğunu düşünüyorum.” dedi.

“Kadıköy tarihi çayırlarına sahip çıkıyoruz” panelinde Kadıköy’ün kamusal alanları, meydanlar, plajlar, çayırlar üzerinde durulurken mimar Arif Atılgan, “Kuşdili ve yoğurtçu çayırı elimizde kaldı, kuşdili alan olarak var en azından. Fenerbahçe Parkı, Özgürlük Parkı, Göztepe Parkı da duruyor. Meydanlar kalmadı, derelerden de Kurbağalıdere ve Bostancı’daki dere duruyor. Plajlar da kalmadı. Böyle bir durumdayız. İki mesaj vermek şantiye alanında yaşıyoruz, inşaatsız bir şehirde yaşamayı talep ediyoruz. İstanbul özellikle Kadıköy başka yerdekilerin misafirliğe geldiği yerdi. Şimdi buradakiler dışarıya ziyarete gidiyor. Kadıköy’ün kıyılarında denize girilecek tesis istiyoruz.” dedi.

“İthalatçı bir ülke haline geldik”

“Türkiye’de tarım ve toprak politikaları” panelinde ise CHP Milletvekili Doç. Dr. Gökhan Günaydın, İlhan Koçullu, Çiftçi-Sen Başkanı Abdullah Aysu, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık konuşmacıydı. Doç. Dr. Gökhan Günaydın, Türkiye’deki tarım ve toprak politikasına dair önemli veriler paylaştı: Tarım en başta yaşamımıza dair bir şey. İktisadi, siyasi ve sosyal sektör. 10 bin yıl evvel tarıma bu topraklarda başlanmış. Bunun Anadolu’da gerçekleşmesi tesadüf değildir. Bu topraklar biyoçeşitlilik merkezidir. Bu topraklarda 13 binden fazla bitki türü var, 3 binden fazlası endemik. Avrupadaki bitki çeşidi miktarıyla aynı. AKP’nin tarım bakanı olsaydı ballandıra ballandıra anlatabilirdi. Gerçek sayıları ortaya koymak lazım, tarımsal dış ticarette ne durumdayız? 1 milyar düzeyinde ihraç ediyor, 8-10 milyar düzeyinde ithal ediyoruz. Net ithalatçı olan bir ülke haline geldik. 4 milyon buğday, 3 milyona yakın soya, 1 milyona yakın mısırı dünyanın dört bir yanından ithal ediyoruz.

220 kilogram tahıl tüketiyoruz, ortalama bir Avrupalı ise 70 kilogram tahıl tüketiyor. Dengeli beslenmeyi de tartışmamız gerekiyor, yeni bir tarım politikası inşa etmemiz gerekiyor.”

Abdullah Aysu ise tarımın çok kötü şekilde yapıldığına dikkat çekti ve “Özet olarak bizler tarımı çok daha sağlıklı, gıda ve ekolojiyi koruyarak yapabiliriz. Bunu da doğaya karşı değil, doğayı taklit ederek yapmalıyız.” dedi.


ARŞİV