Gezi direnişinden sonra oluşan mahalle forumları ve dayanışmalarında yeşeren bir fikirle kurulan ve “Başka bir tüketim mümkün” sloganıyla yola çıkan Kadıköy Tüketim Kooperatifi 22 Ocak Pazar günü Yeldeğirmeni Sanat’ta düzenlediği atölyede “Gıda Krizi” ve “Gıda Egemenliği” kavramlarını ele aldı. Kooperatif üyesi Caner Murat Doğançayır’ın konuyla ilgili yaptığı sunumun ardından, dört alt başlık altında, dört gruba ayrılan katılımcılar aralarında “Küresel bir olgu olarak gıda krizi”, “Gıda krizinin gündelik hayatımızdaki karşılığı”, “Küresel, kavramsak olarak gıda egemenliği” ve “Gündelik hayatımızda gıda egemenliği” konularında çözüm önerilerini tartıştılar. Daha sonra gruplardan birer kişi sahneye çıkarak, nelerin konuşulduğu ve çözüm önerilerini dile getirdi.
“KRİZİN BEDELİNİ BİZLER ÖDÜYORUZ”
Atölye öncesi sunumu yapan Caner Murat Doğançayır, ilk olarak gıda krizinin ne olduğundan ve kendisini nasıl gösterdiğinden söz etti. Doğançayır, bu olgunun bazı yoksul ülkelerde toplumsal ayaklanmalara dahi yol açtığını belirtirken, gıdanın şirketlerin egemenliğinde, borsaya bağlı, halkın ihtiyaçlarına yönelik olmayan bu yapılandırılmasının gıda krizinin en temel belirleyici özelliği olduğunu dile getirdi. Doğançayır şöyle devam etti: “Üretimin standarda kavuşması gerekçesiyle, tarımsal üretimin tohumdan ambalajına her aşamasını birer belge, sertifika veya uzmanlık ile satın alınması, para ile bedeli ödenmesi gereken değerlere indirgiyor. Küçük üreticilerin üretime harcadığı kazandığını aşıyor. Küçük üretici ya başkasının toprağında, fabrikasında işçiye, ya da kentin kenarlarında işsize dönüşüyor. Diğer yandan, geçmişin aracı tüccarlarının, kamu kurumlarının ve üretici örgütlerinin yerini kredi veren bankalar, süpermarket zincirleri, soğuk zincir nakliye, sertifikasyon şirketleri ve onların labaratuvarları alıyor. Ekonomik ve ekolojik krizin bedelini mahallelerden mezralara yaşamını emeğiyle geçindirmeye çalışan bizler ve doğadaki tüm canlılar ödüyoruz.”
“GIDA, ŞİRKETLERİN EGEMENLİĞİNDE”
Caner Murat Doğançayır, sunumun devamında gıda egemenliği üzerine konuştu. Doğançayır, gıdanın nasıl üretildiğinin, gıdayı üretenlerin kim olduğuyla doğrudan ilişkili olduğunu söyledi ve ekledi: “Tarihsel olarak çiftçilik, toplumun gıda tüketimini sağlamak için gıda üreten kesimi ifade eder. Ve bugün hala, Dünya Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre, küresel çapta gıda üretiminin %70’inden fazlasını küçük çiftçiler gerçekleştirmektedir. Buna rağmen dünya çapında yoksulluğun %80’i yine küçük çiftçileri de kapsayan biçimde, kırsal bölgelerde yaşanmaktadır. Şirketler ise gıda sisteminde en büyük pastaya sahip aktörlerdir. Gıda egemenliği, gıda sisteminin gerçek aktörlerinin, yani üretici ve gıdayı kullanan tüketicilerin neyin, ne kadar, nasıl, kim için üretileceğine beraber karar verdikleri modelin ismidir.
NE YAPMALI?
Doğançayır, üretim ve tüketim sürecinde gerçekleşen bu olumsuz durumlarla ilgili Kadıköy Kooperatifi’nin çözüm önerilerini şöyle anlattı: “Gıdanın üretiminden, dağıtımına ve tüketimine sürecin tamamında üretici, tüketici ve hatta dağıtımcılar başta olmak üzere tüm ilgili kesimlerin söz sahibi olabileceği, inisyatif alabileceği modelleri geliştirebiliriz. Öncelikle, daha çok kent sakinini, mahalle ve ilçe örgütlenmeleri üzerinden, daha çok üreticiyi ilişki ağımıza dâhil ederek ilişki ağımızı genişletebilir ve gıdayı merkeze alarak, üretim ve tüketim ilişkilerimizi birlikte yeniden kurgulayabilir ve dönüştürebiliriz. Kooperatif sistemi geliştikçe, daha fazla üretici ile çalışmak; üretimin ne kadar gerçekleşebileceğini üreticiler ile beraber karar vermek istiyoruz.
YERYÜZÜ DERNEĞİ
Kadıköy’de gıda alanında çalışmalar yapan bir diğer oluşum da Yeryüzü Derneği. Dernek, Topluluk Destekli Tarım Projesi kapsamında etik, sağlıklı, doğal üretim yapıp, gerçek gıda üreten "üreticiler" ile tükettiği gıdanın nereden geldiğini bilmek isteyen, üretim için harcanan emeğin parçası olmaya gönüllü “tüketiciler” arasında bağ kurmayı hedefliyor. Toplulukta, Katılımcı Onay Sistemi kullanılıyor. Bu yöntem küçük çiftçi için sertifikasyon süreçlerinin zorluğu, maliyeti ve eşitsiz piyasa koşulları karşısında, katılımcıların güveni ve bilgi takasıyla üreticinin değerlendirmesi esasına dayanan alternatif bir sertifikalama yöntemi. Tüm bu süreç tamamen farklı meslek ve yaş gruplarından oluşan gönüllüler tarafından organize edilirken ne dernek ne gönüllüler herhangi bir kar amacı taşımıyor. Topluluk Destekli Tarım Projesi kapsamında, 22 Ocak Pazar günü Çanakkale’nin Bayramiç ilçesi Beşikköy’den üretici Cem Birder Yeryüzü Derneği’ne konuk oldu. Birder etkinlikte, kırsala geçiş hikâyesini, geçtikten sonra yaşadığı değişim sürecini ve edindiği tecrübeleri, köy yaşamına bakışını, doğayla olan ilişkisini anlattı.
KOŞUYOLU KOOPERATİF GİRİŞİMİ
Geçtiğimiz günlerde kurulan bir diğer kooperatif ise Koşuyolu Kooperatif Girişimi. Girişim, sağlıklı, yerel ve adil gıdaya ulaşmanın temel bir hak olduğu bilinciyle, sadece tüketicilerin değil, üreticinin ve doğanın da hakları olduğuna inanan ve tüm paydaşların uyumunu gözeten “Gıda Egemenliği” kavramı temelinde bir üretim-tüketim yaklaşımını benimsiyor. Girişim, kuruluşunu dört etkinlikle ilan ederken, etkinliklerden ilki 21 Ocak Cumartesi günü Koşuyolu Mahalle Evi’nde gerçekleşti. Etkinlikte Doç Dr. Yavuz Dizdar’ın katılımıyla sağlık ve beslenme ilişkisi konuşuldu. Tümü Koşuyolu Mahalle Evi’nde gerçekleşecek etkinliklerin takvimiyse şöyle:
İlgilenenler Kadıköy Tüketim Kooperatifi ve Koşuyolu Kooperatif Girişimi'ne Facebook üzerinden ulaşabilir. Yeryüzü Derneği'ne ise 0216 388 11 73 ve 0533 144 87 35 nolu telefon numaralarından ulaşabilir.