Kanal İstanbul’a bir dava daha

TMMOB’a bağlı meslek odaları, Kanal İstanbul Projesi rezerv yapı alanı nazım imar planının ve uygulama imar planlarının iptal edilmesi için dava açtı. Odaların, Kanal İstanbul'a karşı açtığı dava sayısı 15'e yükseldi

27 Ekim 2021 - 12:08

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı meslek odaları tarafından Kanal İstanbul ile ilgili planların yürütmesinin durdurulması ve planların iptali için üç dava daha açıldı. Böylece TMMOB ve bağlı odalarının Kanal İstanbul'a karşı açtıkları dava sayısı 15'e yükseldi. İstanbul İdare Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde, “yürütmenin durdurulması” ve “plan değişikliğinin iptali” talep edildi. Mahkemeye verilen dilekçede, imar planlarının yasal hükümlere, kamu yararına, planlama ilke ve tekniklerine aykırılık taşıdığı vurgulanırken, “Ekonomiyi ve sosyal yapıyı köklü bir biçimde etkileyecek entegre projeler için, öncelikle stratejik ÇED, sınır ötesi ÇED ve entegre ÇED süreçlerinin ivedilikle başlatılması gerekmektedir.” denildi.

Dilekçede, İstanbul’un afet riski altında olduğu hatırlatılarak, şu ifadelere yer verildi:“Dünyanın ve ülkemizin içerisinden geçmekte olduğu pandemi süreci, gıda ve su açısından kentlerin kendine yeter olabilmesinin önemini tüm açıklığı ile ortaya koymuştur. Tarım topraklarını, meraları, orman alanlarını ve su havzalarını, sit alanlarını tüketen dışa bağımlı tarım ve hayvancılık politikasının hataları, bugün en çarpıcı şekliyle ortadadır. Böylesi bir gerçekle açıkça yüz yüze olduğumuz bu dönemde, ömrü 100 yıl olan bir su yolu projesi için ödenecek bedelin bilimsel ve insani bir karşılığı bulunmamaktadır.”

“YAPILAŞMAYA AÇILACAĞI AÇIK”

Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi İkinci Başkanı Doç. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu, hukuki süreç hakkında bilgi verdi. “Davalar tamamen siyasi bir yaklaşımla, ne yazık ki olumsuz sonuçlanıyor.” diyen Giritlioğlu “Kanal, finansal kaynak bulunursa yapılacaktır ama planlar eliyle alanın hızla yapılaşmaya açılacağı açık. Aslında bu planlardaki (tüm plan değişiklikleri de dahil) temel itiraz noktamız, 2012 yılında rezerv alan ilan edilen alanın rezerv alanın amacına uygun kullanılmıyor olması. Alanın kent içindeki afet riski altındaki bölgelerde yaşayanların güvenli bölgelere yerleştirmek amacıyla kullanılması gerekirken, turizm, lojistik, teknoloji bölgesi ve özel proje alanlarına ayrılması, planın amacına uygun olmadığını açıkça gösteriyor. Üstelik yapılan kapsamlı revizyonlar sonucu, alana yönelik onaylanan ÇED raporu da geçerliliğini yitirmiştir. İlk planlara ilişkin olan ÇED, bugünkü plan değişikliklerini konu almamaktadır.” dedi.

“TARIM ALANLARI YOK OLACAK”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı bilgilendirme sayfasında projenin hayata geçmesi durumunda İstanbul’un karşı karşıya kalacağı sorunlar başlıklar halinde sıralandı. “Proje kapsamı içinde kalan 136 milyon metrekare tarım alanı yok edilecek (yüzde 13,5’i). Bu alanların 83 milyon metrekaresi gelişme alanı olarak yapılaşmaya açılacak. Kırsal alanlarda yaşayan haneler geçimlerini bu arazilerden sağlamaktadır. Tarımsal arazinin kaybı ve/veya tarımsal ürün kaybı, haneler üzerinde olumsuz etkilere neden olacak. Bölgedeki tarımsal istihdam ve 13 milyon metrekare mera alanı yok olacak.”

“SU ALANLARI TEHDİT ALTINDA!”

“İstanbul içme suyunun yüzde 29’unu karşılayan kaynaklar yok olacak. Kanal İstanbul için ilk kazmanın vurulmasını takiben yılda 55 milyon metreküp su kaybı yaşanacak. Sazlıdere Barajı tamamen ortadan kalkacak. Bu yönüyle dünyada kamu eliyle yıkılan ilk su barajı olma özelliğine sahip olacak. Terkos Barajı içme sularının, kanal çevresinde bulunan yeraltı sularının ve Kırklareli Akiferi’nin, Kanal’a deniz suyu verilmesiyle birlikte tuzlanacağı; Trakya yeraltı sularının da bu durumdan olumsuz etkileneceği belirtiliyor.”

“HAFRİYAT SORUNU 10 YILLAR BOYUNCA SÜRECEK!”

“Hafriyat atıkları ile Karadeniz sahillerine 38 kilometrelik bir dolgu alanı yapılacağından söz ediliyor. Bu hafriyatın ortaya çıkarılmasından önce sıyırma kazısı yapılması zorunluluğu var ve bu sıyırma kazısı sırasında binlerce türe yuva olan ve dolgu malzemesi olarak kullanılamayacak (aksi takdirde çökme meydana gelir) yüzey peyzajının akıbetinin ne olacağına çevre düzeni planında bir açıklık getirilmemiştir. Karadeniz kıyısında yapılması öngörülen ürkütücü boyutlardaki dolgu alanları kamu yararı ve Kanal İstanbul Projesi için bir amaç değil, bu projede ortaya çıkacak 1,2 milyar metreküplük kazı ve tarama malzemesinin bertaraf edileceği/depolanacağı bir araçtır.”


ARŞİV