“Kanal İstanbul’dan vazgeçin"

Kanal İstanbul ÇED raporu iptal davasında, yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldı. TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu tarafından yapılan açıklamada, “Kanal İstanbul yerine, depremin etkileriyle sarsılmış insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak bir zorunluluktur” denildi

20 Kasım 2024 - 12:42

Kanal İstanbul projesine karşı İstanbul İdare Mahkemesi’nde süren ÇED iptal davası için 14-15 Kasım tarihlerinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldı. 21 kişiden oluşan bilirkişi heyeti, Kanal İstanbul Projesi güzergahında yer alan toplam sekiz noktada incelemelerde bulundu.  İncelemeye 14 davacı kurumla birlikte diğer davacı 190 kişi katıldı. Mahkeme heyetinin projeye yönelik yaptığı özet sunumun ardından, iki tarafın avukatları söz aldı. Daha sonra ise davacı ve davalı taraftara söz verildi. İstanbul İdare Mahkemesi önünde açıklama yapan Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu “Kanal İstanbul yapılamayacak. Proje güzergahında inşaatların yükseldiğini, arazi satışlarının arttığını görüyoruz. ÇED raporunun hiçbir bilimsel yanı yok. 5 yıldır yürütmeyi durdurma kararı bekliyoruz. Kanalı yaptırmadık, yaptırmayacağız” dedi. 

“PROJEDEN VAZGEÇİLMELİ”

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu da 19 Kasım Salı günü konuyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Açıklamada, beş yıl içinde verilmeyen yürütmeyi durdurma kararının, İstanbul’un hassas ekosistemleri üzerinde telafisi imkânsız zararlar ortaya çıkardığı belirtilirken “Bilirkişi heyetinde şehir ve bölge planlama, koruma alanında uzman mimar, su ürünleri ve su bilimleri, peyzaj mimarlığı, halk sağlığı alanlarından da bilirkişi bulunmaması, bilirkişi heyetinden çıkacak kararın bilimsel niteliğinin yeterliliğini tehlikeye düşürmektedir.” denildi. 

ÇED olumlu kararına ilişkin açılan davada yürütmeyi durdurma kararının bir an önce verilmesi gerektiği vurgulanırken, şu uyarılarda bulunuldu: “ÇED raporunun eklerinde, Kanal İstanbul’un olası etkileri açıkça ortaya konmaktadır. Kanal İstanbul’un aktif fay hatlarının üzerinde yer aldığı, tsunami ve heyelan riski yarattığı, arkeolojik eserler üzerinde yüksek etki yaratacağı, hassas ekosistemlere etki edeceği, vb. konular ayrıntılı biçimde eklerde belirtilmesine rağmen, çevresel etki değerlendirilmesinin nasıl olumlu kabul edildiği anlaşılamamaktadır. Suyumuzu, toprağımızı, havamızı, ormanımızı, hassas ekosistemlerimizi, arkeolojik mirasımızı yok edecek, planlama ilke ve esaslarını göz ardı eden, hukuksuz Kanal İstanbul ve yeni şehir projesinden bir an önce tümüyle vazgeçilmelidir.”

“KAMU YARARINA AYKIRI”

Açıklamada, “Kanal İstanbul Projesi afet risklerine karşı çare gibi sunulmaktadır. Oysa büyük bir gayrimenkul ve rant projesidir.” ifadelerine yer verilirken şunlar paylaşıldı: “Özel proje alanları, yat limanları, eko-turizme yönelik fonksiyonları, özel eğitim ve sağlık alanları ile ‘rezerv’ alanın amacına tümüyle aykırı bir niteliğe sahiptir. Bu durum, projenin kamu yararına aykırılığını, özel yarara hizmet ettiğini açıkça ortaya koymaktadır. ÇED Olumlu kararına itirazımızın temel nedenlerinin başında, rezerv alan olarak planlanan alanın İstanbul’un 1/100 000 ölçekli plan kararlarına taban tabana zıt plan kararları gelmektedir. Rasyonellikten, bilimden hukuktan, akıldan uzak bu projeye ısrarınızdan bir an önce vazgeçin.”

“DEPREM BÖLGELERİNİN YARALARI SARILSIN”

Basın toplantısında 6 Şubat depremlerinin üzerinden geçen uzun zamana rağmen depremzedelerin kalıcı konutlarına yerleşemediği kaydedildi. “TOKİ ve Emlak Konut’un depremzedeleri unutarak rant bölgesi olan Kanal İstanbul rotasında 5 binden fazla konut yapmak için canla başla çalıştığı görülmektedir.” ifadelerinin yer verildiği açıklamada şunlar paylaşıldı: “Hatay Valiliği’nin 3 Ekim 2024 tarihli raporuna göre, geçici barınma alanlarında yaklaşık 223 bin kişi hâlâ konteynerlerde yaşamaktadır. Raporda, kurası çekilen bağımsız bölüm sayısının 18 bin 404, anahtar teslimi yapılan bağımsız bölüm sayısının 6 bin 868, yerleşen hane sayısının ise yalnızca 3 bin 320 olduğu belirtilmektedir. Bu durum, hükümetin önceliklerinin toplum yararı yerine rant projelerine yöneldiğini bir kez daha göstermektedir. Hassas ekosistemleri, arkeolojik mirası ve İstanbul’un geleceğini tehlikeye atan Kanal İstanbul yerine, depremin etkileriyle sarsılmış insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak bir zorunluluktur. Hükümeti, rant odaklı projeleri derhal durdurmaya, Hatay başta olmak üzere deprem bölgelerinin yaralarını sarmaya ve toplumun gerçek ihtiyaçlarına odaklanmaya davet ediyoruz.”

 

ARŞİV