Kanal İstanbul ile ilgili tartışmalar sürerken projenin geçiş noktasında yer alan Sazlıdere Köprüsü’nün temeli 26 Haziran Cumartesi günü atıldı. Açılış törenine katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul projesiyle amaçlarının her şeyden önce İstanbul Boğazı ve çevresindeki vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamak olduğunu söyledi. Erdoğan,"Boğaz'ın tarihi ve kültürel dokusunu güvenlik altına almak için de bu projeye ihtiyaç vardır. Gemi trafiği yükünün hafifletilmesi, Boğaz'ın giriş ve çıkışındaki beklemelerin azaltılması, Boğaz'daki seyir zorluğundan kaynaklanan sıkıntıların ortadan kaldırılması da projenin amaçları arasında yer alıyor. Elbette ülkemizin küresel ticarette daha etkin rol oynaması, ulaştırma ve lojistik koridorlarından daha fazla pay almasıyla diğer stratejik unsurları da bunlara eklememiz gerekiyor" dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu da simülasyonlara göre Kanal İstanbul'un seyir güvenliği açısından İstanbul Boğazı'ndan 13 kat daha güvenli olacağını söyledi.
“KANAL İSTANBUL İLE İLGİSİ YOK”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da törenden bir gün önce Sazlıdere Barajı’nı ziyaret etti ve basına açıklamalarda bulundu. Temel atma töreninin Kuzey Marmara Otoyolu Bağlantı Yolu projesiyle ilişkili olduğunu söyleyen İmamoğlu, “Bu güzergahtan geçecek yol, 2006 yılında 1/100 bin Çevre Düzeni Planında işlenmiş. 29 Nisan 2010 tarihinde dönemin Ulaştırma Bakanı tarafından İstanbul’a yapılacak üçüncü köprünün güzergahı bir basın toplantısıyla açıklandı. Kanal İstanbul ise ilk kez 27 Nisan 2011 tarihinde açıklandı. Yani bu güzergahtaki yol projesi, buraya yapılacak köprüye kadar Kanal İstanbul fikrinden bir yıl önce belirlenmiş.”
“Çok daha önceden planlanmış bir köprünün ayaklarını buraya dikmek ve ‘kanal temeli attım’ demek, sadece siyaseten günü kurtarma gayretidir.” diyen İmamoğlu, şöyle devam etti: “Bugün Türkiye’nin gündeminde Kanal İstanbul diye garabet bir konu olmasaydı dahi, bu köprü yapılacaktı. Altını çiziyoruz; temel atma töreni ‘Kanal İstanbul temel atma töreni’ değildir. Burada bir köprünün yapılacak olmasının, kanal projesiyle ilgisi bulunmamaktadır.”
“KANALA İHTİYAÇ YOK”
Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu da konuyla ilgili açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Kanal İstanbul ÇED raporuna göre köprüler inşaat sürecinin dördüncü aşaması olarak planlandı. Bu köprünün olmayan kanalın üzerinden geçmesi planlanıyor. Geçen sene yaz aylarında Yap İşlet Devret yöntemiyle 8 milyar liraya Rönesans Holding’e ihale edilen bu yol projesi de daha öncekiler gibi hazine garantisi kapsamındadır ve eğer yapılırsa devlet her araç geçişi için Rönesans Holding’e halkın cebinden ödeme yapacaktır.”
“Sazlıdere Barajı İstanbul’a içme suyu sağlayan en önemli havzalardan biridir.” İfadelerinin yer verildiği açıklamada “Kuzey Marmara Otoyolu projesi, İstanbul’un ve Marmara’nın kuzeyindeki ormanları, tarım alanlarını, yerleşim yerlerini bir bıçak gibi ikiye ayıran ve etrafında yeni yapılaşmalara davetiye çıkaran bir katil projedir. Kullanılmayan ve cebimizden garanti ödemesi yapılan üçüncü köprü de Kuzey Marmara Otoyolu’nun bir parçasıdır. Halka pandemi yardımı verilmezken 2020 yılı için Kuzey Marmara Otoyolu'nu işleten ortaklığa 2 milyar 150 milyon TL araç geçiş kapsamında ödeme yapılmıştır. Su havzasının üzerine otoyol yapmak, ardından da kanalla o suyu tamamen yok etme planı yapmak halk ve doğa düşmanlığından başka nedir? İstanbul’un da Türkiye’nin de kanala ihtiyacı yok.” denildi.
İBB’DEN BİLGİLENDİRME SİTESİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kanal İstanbul projesi hakkında bilgilendirme sitesi hazırladı. İBB’nin paylaştığı bilgilerde öne çıkan başlıklar şöyle:
“TARIM ALANLARI YOK OLACAK”
“Proje kapsamı içinde kalan 136 milyon metrekare tarım alanı yok edilecek (yüzde 13,5’i). Bu alanların 83 milyon metrekaresi gelişme alanı olarak yapılaşmaya açılacak. Kırsal alanlarda yaşayan haneler geçimlerini bu arazilerden sağlamaktadır. Tarımsal arazinin kaybı ve/veya tarımsal ürün kaybı, haneler üzerinde olumsuz etkilere neden olacak. Bölgedeki tarımsal istihdam ve 13 milyon metrekare mera alanı yok olacak.”
“SU ALANLARI TEHDİT ALTINDA!”
“İstanbul içme suyunun yüzde 29’unu karşılayan kaynaklar yok olacak. Kanal İstanbul için ilk kazmanın vurulmasını takiben yılda 55 milyon metreküp su kaybı yaşanacak. Sazlıdere Barajı tamamen ortadan kalkacak. Bu yönüyle dünyada kamu eliyle yıkılan ilk su barajı olma özelliğine sahip olacak. Terkos Barajı içme sularının, kanal çevresinde bulunan yeraltı sularının ve Kırklareli Akiferi’nin, Kanal’a deniz suyu verilmesiyle birlikte tuzlanacağı; Trakya yeraltı sularının da bu durumdan olumsuz etkileneceği belirtiliyor.”
“KÜLTÜREL MİRAS ALANLARI YOK OLACAK!”
“İki milyon metrekare Karma Sit Alanı, 850 bin metrekare Doğal Sit Alanı başta olmak üzere toplamda 17 milyon metrekare sit alanı bu projeden olumsuz etkilenecek. Dünyanın en önemli arkeolojik keşiflerinden biri olan Bathonea Antik Kenti ile M.Ö. 12 binden öncelere tarihlenen Yarımburgaz Mağaraları bunlardan en önemlileri. Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Yarımburgaz Mağarası bulunuyor. Birinci derece arkeolojik ve doğal sit alanı statüsüne sahip olan 400 bin yıllık mağara, Türkiye’nin bilinen en eski yerleşim yeridir. Küçükçekmece iç dış kumsalı, Soğuksu Birinci Derece Doğal Sit Alanı, Rhegion Birinci İkinci Derece Arkeolojik Sit Alanları yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.”
“HAFRİYAT SORUNU 10 YILLAR BOYUNCA SÜRECEK!”
“Hafriyat atıkları ile Karadeniz sahillerine 38 kilometrelik bir dolgu alanı yapılacağından söz ediliyor. Bu hafriyatın ortaya çıkarılmasından önce sıyırma kazısı yapılması zorunluluğu var ve bu sıyırma kazısı sırasında binlerce türe yuva olan ve dolgu malzemesi olarak kullanılamayacak (aksi takdirde çökme meydana gelir) yüzey peyzajının akıbetinin ne olacağına çevre düzeni planında bir açıklık getirilmemiştir. Karadeniz kıyısında yapılması öngörülen ürkütücü boyutlardaki dolgu alanları kamu yararı ve Kanal İstanbul Projesi için bir amaç değil, bu projede ortaya çıkacak 1,2 milyar metreküplük kazı ve tarama malzemesinin bertaraf edileceği/depolanacağı bir araçtır.”
“ÖNCELİK DEPREM GÜVENLİĞİ OLMALI”
“Kanal İstanbul çevresi imara açılacak, nüfus ve bina yoğunluğu çok artacak ve buna bağlı olarak olası bir depremin neden olacağı can ve mal kaybı riski de artacak. Bu tür deprem tehlikesi yüksek bölgelerde amaç yapı ve nüfus yoğunluğunu artırmak değil azaltmak olmalıdır. Kanal İstanbul’un inşaatı için harcanacak 75 milyar TL (2019 yılına göre maliyet) İstanbul ve çevresinin deprem kayıp risklerini azaltmak için kullanılmalıdır. Büyük can ve mal kayıplarına neden olacak deprem risklerinin azaltılması için bekleyen bu kadim İstanbul’un önceliği Kanal İstanbul değil, Deprem Güvenli ve Yaşanabilir bir İstanbul’dur.”