Kadıköy Belediyesi ve Kadıköy Kent Konseyi Hayvan Hakları Çalışma Grubu, 4 Ekim Dünya Hayvan Hakları Günü'ne özel olarak Caddebostan Kültür Merkezi (CKM)'nde Kent Yaşamında Hayvan Hakları başlıklı bir panel düzenledi. Panelde Kadıköy Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Teoman Aslan moderatörlük yaparken İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Ormancılık MYO'dan Ergün Bacak, Kuş gözlemcisi ve fotoğrafçı Taner Şekercioğlu, Av. Hülya Yalçın ve Dört Ayaklı Şehir kolektifinden Başak Deniz Özdoğan ise konuşmacı olarak katıldı. Panelde, değişen ve gelişen kent yaşamında hayvanların yaşadı zorluklar ve buna karşılık sahip olduğu haklar konuşuldu.
“İNSANOĞLU HAYVANLARLA İÇ İÇE YAŞAMIŞTIR”
Panelde ilk konuşmayı Kadıköy Belediyesi Başkan Yardımcısı Keriman Nalbant yaptı. Nalbant yaptığı konuşmada 5199 sayılı Hayvan Hakları Kanunu’nda kedi ve köpek popülâsyonun şehir hayatından, insanların yoğun olduğu bölgeden uzaklaştırılmasına yönelik maddelerini eleştirdi: “Hükümetin politikasının sokak hayvanlarının en iyi şartlarda korunmasını, tüm ihtiyaçlarının karşılanması, mağduriyetlerin giderilmesi olması gerekirken, kanunda kedi ve köpek popülâsyonunun şehir hayatından, insanların yoğun olduğu bölgeden uzaklaştırılmasına yönelik maddeler bulunuyor. Oysaki tarihi incelediğimizde insanoğlu varoluşundan beri hayvanlarla iç içe yaşamıştır. Keza kendi tarihimize bakarsak Osmanlı döneminden beri hatta çok daha öncesinde eski İstanbul resimlerini incelediğimizde sokaklarda insan ve köpeklerin beraber resmedildiği figürler olduğunu görmekteyiz.”
“DOĞAL ALANLAR TEHDİT ALTINDA”
Nalbant’tan sonra söz alan Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, sözlerine milyonlarca yılda oluşan doğanın dengesinin, son yıllarda çok hızlı bir şekilde bozulduğunu söyleyerek başladı. “Hem ilçemizde, hem ülkemizde canlılarla ilgili ciddi sorunlarla karşı karşıyayız” diyen Nuhoğlu, şöyle devam etti: “Hayvanların göç yolları dâhil tüm doğal alanlar tehdit altında. Biz geldiğimiz günden bugüne kadar hayvan severlerle birlikte ciddi projeler gerçekleştirdik. İlçede hayvanların lehine olan pozitif çalışmayla beraber şikâyetlerde büyük oranda azalmalar oldu. Bütün bu tartışma süreçleriyle beraber, bu sürecin sağlıklı bir şekilde devamıyla beraber çalışmalarımızın komşu ilçelere de sıçradığını görüyorum. Mesela komşu belediyeler de kedi evleri yapıyorlar. Hayvan severlerle beraber çalışıyorlar. Bu sorun aslında hepimizin sorunu. Biz dünyadaki tüm canlılara karşı ne kadar ilgili ve onların haklarına saygılı bir şekilde davranırsak, yaşacağımız sorunların çok daha fazla azalacağını düşünüyorum.”
Nuhoğlu’ndan sonra söz alan Av. Hülya konuşmasında hayvanların yasal durumuyla ilgili bilgilendirme yaparken şunları söyledi: “Orman Bakanlığı'nın hayvanlarla ilgili yasa tasarısında sunulan şeyler çok güzel görünüyor. Hayvanlara yapılan kötü muameleyle ilgili ceza kesiyoruz, hayvanlarla ilgili Avrupa'da eşi benzeri olmayan bir yasa yapıyoruz şeklinde basına yansıyan yasa tasarısının özünün öyle olmadığını bir kere daha altını çizerek söylemek istiyorum. Bunu, kendilerine de bakanlıkla yapılan görüşmelerde de söylüyoruz. Kabul ediyorlar ama yasa tasarısını basına yansıtırken çok iyi bir yasa geldiği söyleniyor. Fakat öyle değil. Bizim sokak hayvanlarıyla ilgili tutunduğumuz madde 5199 sayılı kanunun 6. maddesidir. Hayvanlar kısırlaştırılmak, aşılanmak ve rehabilite edilmek üzere 6. madde kapsamında yerel yönetimler tarafından alınır ve bu işlemlerin yapıldığına dair plastik küpe işaretiyle alındığı ortama bırakılır. Bakanlığın tasarısında 6. madde çok tepki gördüğü için değiştirilmedi, 6. madde olduğu gibi kaldı. Fakat hemen ardından 6. maddeye bir ekleme yaparak 'hayvanlar alındıkları yerlere bırakılır ama bırakıldıkları yerlerde ibadethane, okul, gıda yeri, hastane ve sağlık kabini gibi halkın kalabalık olduğu yerler varsa bırakılmayacak' dendi. Türkiye'de halkın kalabalık olmadığı yerler ise ormanlar, şehir dışı ve boş araziler. Böyle yapılarak 6. maddenin altı boşaltıldı.. Lütfen bu maddeyle ilgili basında haber gördüğünü zaman söylenmek istenen bu olduğunu bilin.”
“KÖPEKLERİN YERİ ORMAN DEĞİL”
Yalçın'dan sonra söz alan Ergün Bacak ise köpeklerin ormanlara bırakılmasının doğru olmadığının, şehir hayatına kanalize olarak yaşamalarını gerektiğini belirterek, “Hayvanları severken haklarına da saygı duymamız gerek. Önce bunun farkına varmalıyız. Köpeklerin yeri orman değildir. Köpekler, ormanların ekolojik dengesine uyum sağlayabilecek canlılar değiller. Nasıl bir yırtıcı bir hayvanı kafese kapattığınız da ona kötülük eder, yaşam hakkını sınırlandırırsanız; evcilleşmiş bir hayvan olan köpeği de eğer daha özgür bir yaşam sunma gerekçesiyle ormana bırakırsınız o köpek de ormanda yaşayamaz. Bu bilincin toplumun tüm kesimlerine yayılması lazım.” dedi.
"YAŞAM ALANLARI KALMADI"
Bacak'tan sonra söz alan Dört Ayaklı Şehir kolektifinden Başak Deniz Özdoğan ise durdurulamayan yapılaşmanın hayvanların yaşam alanlarına büyük zararlar verdiğini ve yaban hayvanlarının da çaresizce şehre indiğini dile getirerek, “İstanbul'daki kentsel dönüşüm ve ormansızlaşmanın en net delilini televizyonlarda görüyoruz. Artık haberlerde şehre inen yaban domuzlarıyla karşılaşıyoruz. Televizyonlarda gördüğüm görüntüleri hiç unutamıyorum. Aklımdan silinemeyen üç görüntü var. Birincisi karşı kıyıdan yüzerek karaya ulaşmaya çalışan yaban domuzları, ikincisi Beykoz Çarşı'ya inen yaban domuzları ve üçüncüsü ise 3. köprünün inşaatında kesilen ağaçlar yüzünden yerlerinden edilen leyleklerin görüntüsü. Hayvanların yaşam alanlarına direkt olarak biz insanlar müdahale ediyoruz. Doğaya böyle bir etkimiz olduğu sürece de bu manzaraları görmeye devam edeceğiz.” diye konuştu.
“KARŞILIKLI ETKİLEŞİM VAR”
Panelin son konuşmacısı mimar ve kuş gözlemcisi olan Taner Şekercioğlu, gelecekteki kentsel dönüşüm süreciyle ilgili trajik veriler paylaşarak, “Hayvanlar hayalarına sorgusuz sualsiz müdahale ediyoruz. Bu hayvanın habitatı nedir? Nerede yaşar? Yapacağımız faaliyetleri onları düşünerek yapıyor muyuz? Şehrin içinde hayvanlarla birlikte yaşıyorsanız onların, sizin hayatınıza son derece etki ettiği birtakım durumlar da yaşanır. Bu durumları karşılıklı etkileşimde olacağımızı bilerek planlamalıyız.” Şeklinde konuştu.
HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ NEDİR?
Hayvan hakları bildirgesi, hayvanların da insanlar gibi birer canlı olduğunu, onlarında hakları olduğunu belirten bir bildirgedir. Bu bildirge onlara zulüm etmeyi önlemek ve onların refah standartlarını geliştirmek için önerilen bir hükümetler arası anlaşmadır. Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi 15 Ekim 1978 tarihinde Paris'teki UNESCO Merkezinde törenle ilan edilmiştir. Bu metin, 1989 yılında Hayvan Hakları Federasyonu tarafından tekrar düzenlenerek 1990 yılında UNESCO Genel Direktörüne sunulmuş ve aynı yıl halka açıklanmıştır. Uzun yıllardan beridir de 4 Ekim resmi olarak Dünya Hayvan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.