"Marmara'yı kurtarmak için el ele verilmeli"

Barış Manço Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Marmara Denizi ve Müsilaj” konulu panelde, çözüm için yerel yönetimler ile merkezi yönetimin birlikte hareket etmesi gerektiği vurgulandı

23 Ocak 2025 - 09:45

Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, 2021 yılında Marmara Denizi’nde görülen ve son zamanlarda tekrar görülmeye başlanan müsilajı masaya yatırdı; “Marmara Denizi ve Müsilaj” konulu panel düzenledi. Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi’nde gerçekleşen, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kapıkıran’ın moderatör olduğu panelin konuşmacıları İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, İÜ Su Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Meriç Albay ile İstanbul Planlama Ajansı'ndan şehir plancısı Dr. Emre Kovankaya’ydı. 

Panelin ilk konuşmacısı Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, “Marmara Denizi Biyoçeşitliliği ve Müsilaj” başlığı altında katılımcılarla bilgiler paylaştı. Marmara Denizi’nin durgun bir deniz olmadığını, kendini kurtaracak bir dinamiğe sahip olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Okyar, Marmara Denizi’nin en önemli sorunlarını şöyle anlattı: “Kirlilik, iklim değişikliği, deniz taşımacılığı, balıkçılık faaliyetleri, düşük oksijen, küresel ısınmaya bağlı ortaya çıkan istilacı türler. Bu türler ekosistemin negatif yönde değişmesine neden oluyor. Plastik ve mikroplastik de kirleticiler arasında. Müsilaj gündemde olmasaydı dünyanın en büyük sorunu olduğunu biliyoruz. Çünkü karasal ve denizel ekosistemde yok olması binlerce yıl alıyor. Besin zincirinden insan bünyesine de giriyor. Anne sütünde bile mikroplastik olduğu ortaya kondu.”

“OKSİJEN AZALDI, KÖPEK BALIKLARI YÜZEYE ÇIKTI”

“Bu kadar baskının altında denizel ekosistem neye evrilir?” sorusunu soran Okyar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Denizanaları çeşidi ile sayıları çok fazla ve her mevsim görüyoruz. Son dönemlerde 15-16 türü tespit ettik. Çoğu ise yabancı ve istilacı türler. Marmara Denizi’nde kılıç balığı, orkinos, uskumru gibi çok değerli balıkları görmemeye başladık. Biyoçeşitlilik çok düşük. Ekonomik değeri olmayan türler yer almaya başladı. Deniz kirpisi ve hani balığı gibi. Toplam tür sayısı 3 bin. Ama 115 tür tehlike altında. Ticari su ürünlerinden 19 türün denizde soyu tükenmiş. 22 tür de var ama ticari olarak yok olmuş. Hamsi, lüfer, istavrit gibi gezen balıklar da azalıyor. Oksijenin düşmesine bağlı olarak dipte gördüğümüz köpek balığı gibi türler artık yüzey sularına gelmeye başladı. Müsilaj ve diğer kirleticilere bağlı olarak habitat daralması var. Yaşam alanlarının daralması ekosistem için oldukça tehlikeli.” 

Müsilajı Marmara Denizi’nin ‘ben hastayım, çok kötüyüm. İçimdeki pisliği size göstermek için kusuyorum’ olarak yorumladığını söyleyen Prof. Dr. Okyar, “İlk büyük müsilaj olayı 2007-2008 yılında İzmit Körfezi’nde başladı. Alınan örneklerde küçük bakteriyel organizmalar vardı. 2021 yılında da yaşadık. Şimdi tekrar görülmeye başlandı. Çözüm için radikal kararlar alınmalı.” diyerek konuşmasını bitirdi. 

“DENİZİMİZİ KORUYAMADIK”

Prof. Dr. Meriç Albay da “Marmara Denizi’nin Müsilaj Sorunu” başlığında bilgiler verdi. “Marmara Denizi bizim denizimiz. Onu koruyamadık” diyen Prof. Dr. Albay, “İstanbul neden bunu yaşadı? Çünkü bizde su kültürü yok. İnsanlar eline geleni denize atmış. Sanayici kazanacağı paraya bakmış. Deniz umrunda olmamış. İstanbul’u kendimize uydurmaya çalışmışız. İstanbul’a uymamışız. Dolayısıyla eğitilmeyen nüfus ya dereyi ya havayı ya da denizi kirletmiş. Denizden çalmayacaksınız. O yüzden doldurmayacaksınız. Bunu da başarıymış gibi anlatmayacaksınız. Bunun sonucunda da müsilaj oluyor. Marmara Denizi’ni göz göre göre kaybettik. Gönül rahatlığı ile yüzebilirsiniz diyemiyoruz. Yüzemiyorsunuz, balığını yiyemiyorsunuz. Bunu sorgulamamız gerekiyor.” diye konuştu. 

Meriç Albay, “Ülke nüfusunun üçte biri Marmara adasında yaşıyor. Bu kadar yanlış bir nüfus politikası olur mu? İnsanın çok olduğu yerde kirlilik vardır. Bir de o nüfus eğitilmemişse. Deniz taşıtlarının ciddi bir şekilde denetlenmesi lazım. Fırsat bulduklarında kirletiyorlar. Atıklar Marmara’ya gittiği sürece müsilajı çok uzun yıllar konuşacağımızı düşünüyorum. Bakanlığın ve belediyelerin bir araya gelmesi gerekiyor. Güçler birleştirilerek çözülebilir.” şeklinde konuştu.

“BİYOLOJİK ARITMA TESİSLERİ KURULMALI”

Dr. Emre Kovankaya da “Kıyı şehirlerinin Geleceği: Marmara Denizi ve Kentleşme Dinamikleri” başlığında şu bilgileri aktardı: “İstanbul, Kocaeli, Çanakkale, Balıkesir, Bursa ve Tekirdağ beş büyük şehir ve 50’den fazla ilçe Marmara adasına yerleşmiş. Nüfusun yüzde 40’nın aktif olduğu bir bölge. Şehirleşmede altyapı hep sonradan geldi. Ticaretin ve sanayinin çok olduğu yerler. Bu yoğunlaşmanın sonucunda 2021 yılında müsilajla karşılaştık. Atık politikasının olmaması, plansız gelişme, barajlarda, göllerde, yer altı sularında kirlenme… Bunların hepsinin sonucunun müsilaj olduğunu biliyoruz. Sorunun çözümü için atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtma haline getirilmesi gerekiyor. Bu da çok maliyetli. Yerel yönetimlerin tek başına yapabileceği bir şey değil.” 





 


ARŞİV