Paris İklim Anlaşması neleri değiştirecek?

Türkiye'nin, 191 ülkenin taraf olduğu Paris Anlaşması'nı onaylamasını Ekosfer Derneği’nden Barış Eceçelik ile konuştuk. Eceçelik, “İklim krizine karşı etkili adımlar atmak istiyorsak Kanal İstanbul gibi mega projeleri de rafa kaldırmamız gerekiyor” diyor

14 Ekim 2021 - 11:39

Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olmasını kabul eden kanun TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Türkiye, beş yıl önce imza attığı anlaşmaya taraf olarak süreci tamamladı ve Paris Anlaşması’nı onaylayan 192. ülke oldu. Peki Türkiye’nin anlaşmayı onaylaması neleri değiştirecek, bundan sonra iklim politikalarında hangi adımlar izlenecek. Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Barış Eceçelik ile konuştuk. Eceçelik, “Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylayan 192. ülke oldu. Bu geç kalınmış ama sevindirici bir gelişme. Türkiye küresel sera gazı emisyonlarında yüzde 1,05’lik payla Avustralya ve Güney Afrika’nın hemen ardından 16. sırada yer alıyor. İklim krizinin çözümü adına somut adımlar atmamız gerekiyor çünkü fazla zamanımız yok.” diyor.

-Paris İklim Anlaşması nasıl oldu da tekrar Türkiye’nin gündemine girdi?

Paris Anlaşması Türkiye'nin gündeminden hiç çıkmadı aslında, iklim krizinden çıkamadığımız sürece uluslararası müzakere süreci de devam edecek. Türkiye anlaşmaya taraf olma sürecini başka pazarlıklarla birleştirmişti ancak AB Yeşil Mutabakatı kaynaklı baskı, kasım sonunda Glasgow'da yapılacak Taraflar Toplantısı'na kadar anlaşmaya taraf olmazsak sürecin dışında kalma riski, belli fonlardan yararlanılacağı haberleri ve Türkiye'de iklim krizinden etkilenen insanların bu konuda ne yapıyoruz demesi hükümeti pozisyon değişikliğine itti diye düşünüyorum. Geç de olsa doğru bir adım atıldı.

-Bu anlaşma taraflara hangi yükümlülükleri getiriyor? 

Anlaşmaya taraf ülkeler imza atarken verdikleri ve sera gazı emisyonlarını nasıl sınırlandıracaklarını gösteren ulusal katkı beyanlarıyla kendi hedeflerini belirliyor. Türkiye de 2016 yılında verdiği Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda, 2012 yılında 430 milyon ton olan toplam sera gazı emisyonlarını, 2030 yılına gelindiğinde 929 milyon tonun altında tutma sözü vermişti. Bir başka deyişle emisyonlarını iki katından fazla artırabileceğini söylemişti. Şimdi bu hedefi gerçekleştirmesi gerekiyor.

“GEÇ KALINDI AMA SEVİNDİRİCİ”

-Bu hedefin güçlü olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bu oldukça zayıf bir hedef ve Türkiye’nin ekonomik sisteminde hiçbir değişikliğe gitmeden bu hedefe ulaşılabileceğini o zaman da söyleyip eleştirmiştik. 2018 yılına gelindiğinde Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonlarının 506 milyon tonda kaldığı düşünülürse yanılmadığımızı görüyoruz. O nedenle bu beyanın güncellenmesi gerek. Anlaşma koşullarından biri de zaten beş yılda bir beyanların güncellenmesi. Türkiye kapasitesi ölçüsünde, samimi bir hedef belirlemeli bunu da sivil toplumun görüşünü alarak yapmalı.

-Anlaşmaya taraf olmak sorunların çözümünde bir samimiyet göstergesi olabilir mi?

TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen Paris Anlaşması’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ile Türkiye, beş yıl önce imza attığı anlaşmaya taraf olarak süreci tamamladı. Böylelikle, Paris Anlaşması’nı onaylayan 192. ülke oldu. Bu geç kalınmış ama sevindirici bir gelişme. Türkiye küresel sera gazı emisyonlarında yüzde 1,05’lik payla Avustralya ve Güney Afrika’nın hemen ardından 16. sırada yer alıyor. İklim krizinin çözümü adına somut adımlar atmamız gerekiyor çünkü fazla zamanımız yok. Fosil yakıtlarla (kömür, petrol ve doğalgaz) vedalaşmak, enerji verimliliğini artırmak ve net sıfır emisyon hedefleri için sivil toplumla birlikte gerçekçi bir yol haritası belirlemek gerekiyor.

DEĞİŞİM MÜMKÜN MÜ?

-Anlaşmaya göre Türkiye’nin iklim politikası değişecek mi ya da nasıl bir değişim bekliyorsunuz?

Türkiye’nin önünde uzun ince bir yol var ama fazla zamanımız yok. Ekosfer olarak Paris Anlaşması sonrası yapılması gerekenleri öneren beş maddelik bir liste hazırladık. Bize göre bu adımlar ivedilikle atılmalı. Türkiye politika önerilerini açıkladıkça değişimin nasıl olacağını daha net göreceğiz.

-Nedir bu beş maddelik öneriler?

Ulusal Katkı Beyanı güncellenmeli. Kömür santrallarının kapatılması için bir takvim belirlenmeli ve yeni inşaatlar durdurulmalı. Enerji tüketimini azaltmak için başta enerji verimliliği olmak üzere gerekli politikalar hayata geçirilmeli. Rüzgar, güneş ve yeşil hidrojen gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının tercih edilmeli; fosil yakıtlar ve nükleer enerji gibi kaynaklara verilen teşvikler durdurulmalı. Kentler iklim krizine uyumlu ve hazır hale getirilmeli. Ulaşımda hava ve karayolu yerine demiryolu, toplu taşımada bisiklet öne çıkarılmalı.

MEGA PROJELERİN ETKİSİ

-“Kentler iklim krizine uyumlu ve hazır hale getirilmeli.” Önerinizi İstanbul özelinde nasıl tartışmak gerekir? Bu anlaşma özellikle İstanbul için ne anlam ifade ediyor?

Kentlerimizi iklim krizine hazır hale getirirken kentlerin iklim değişikliğine etkisini de gündemimize almamız, tarım, gıda, enerji gibi farklı başlıklarda kentleri tartışmamız gerekiyor. Kilometrelerce uzaklıklardan kentlere enerji ve gıda taşıyoruz, her aşamasında ciddi karbon emisyonuna sebep olan süreçler bunlar. Aynı zamanda enerjide kayıp, gıdada israf çok yüksek. İstanbul devasa boyutlarda doğal yaşamı tüketen bir kent.

İklim krizine karşı etkili adımlar atmak istiyorsak Kanal İstanbul gibi mega projeleri de rafa kaldırmamız gerekiyor. Kanal İstanbul’un Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunda sadece inşaatının yılda 1,7 milyon ton ek karbondioksit salımına neden olacağı belirtiliyor. Aynı zamanda karbon tutma işlevi olan ormanların yok edilmesi, tarım alanlarının ortadan kaldırılmasının da iklim krizine olumsuz etkileri olacak. TÜİK’in temmuz ayında yayımladığı verilere göre İstanbul’da otomobil sayısı bir önceki yıla oranla neredeyse yüzde 10 artış göstermiş ve 3 milyonun üzerine çıkmış. Toplam motorlu araç sayısı da 4 milyon 500 binin üzerinde. Hem iklim krizi hem de hava kirliliği açısından bireysel araç kullanımını sınırlandırmalı, toplu taşıma, bisiklet ve yürüme seçeneklerini güçlendirmeli, cazip hale getirmeliyiz.

-Türkiye bir yandan da inşaat sektörüne yatırım yapan bir ülke olarak öne çıkıyor. Yeşil alanlar imara açılıyor. Bunlar sürerken iklim politikalarında sağlıklı adımlar beklemek mümkün mü?

Türkiye iklim krizinden en fazla etkilenecek coğrafyalardan birinde bulunuyor. Bunun için krizin çözümüne yönelik etkili adımlar atmak zorundayız. Bunu bütün planlarımızı aynı şekilde devam ettirerek yapmamız mümkün değil. Öncelikli olarak yeni kömürlü termik santral inşaatlarının durdurulması ve işletmede olan santrallerin kapatılması için de bir takvim oluşturmamız gerekiyor. Buna paralel enerji tüketimini azaltmalı ve enerji verimliliğini artırmak üzere gerekli politikaların hayata geçirilmesini sağlamalıyız.

Tüm bunları yaparken nükleer enerjiyi çözümün bir parçası olarak görmek doğru değil. Eski, pahalı ve tehlikeli nükleer enerji yerine rüzgar, güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih etmeliyiz.


ARŞİV