Mercanların bitki benzeri görünüme sahip olsalar da hayvanlar grubuna dahil olduğunu söyleyen Eryalçın, şu değerlendirmelerde bulundu: “Deniz tabanına yapışık yaşıyorlar ve sudaki minik besin parçacıklarıyla besleniyorlar. Müsilaj dibe çöktüğünde, mercanların üzerini örtüyor ve dallarına takılıyor. Bu da nefes almalarını ve beslenmelerini engelliyor. Her bir mercan ‘çalısı’ ya da ‘ağacı’ bir koloni. Koloninin tamamı veya bir kısmı ölebiliyor. Kısmi ölüm olduğunda, doku kaybı yaşanan bölge fazla olduğunda bir süre sonra yaşayan kısım koloniyi beslemede yetersiz kaldığı için tüm koloni de zamanla kaybedilebilir. Ayrıca müsilaj çok sayıda virüs ve bakteri de taşıyor. Özellikle Vibrio cinsi fırsatçılar mercanlarda enfeksiyon başlatıp yine doku kaybına sebep olabiliyor. Diğer yandan müsilaj organik bir madde olduğundan bakterilerce ayrıştırılırken, bu bakteriler ortamdaki oksijeni tüketiyorlar ve oksijen oranlarında ciddi bir azalma olabiliyor. Bu sadece mercanları değil etkilenen tüm bölgedeki canlıların boğulmasına sebep oluyor.”
“BAZI BÖLGELERDE HİÇ KALMADI”
“Mercanlar üç boyutlu karmaşık yapılar oluşturduğu için kendileri bir habitattır. Pek çok canlı için yuva, yumurtlama alanı, saklanma ve tutunma imkanı sağlar. Mercanlar ortadan kalktığında, kısa ömürlü fırsatçı türler yerleşir ve bölgenin biyolojik çeşitliliği ciddi şekilde azalır.” diyen Eryalçın, şunları söyledi: “Mercanların hala Marmara Denizi'nde bulunabilmeleri bir mucize çünkü onlar için en önemli tehdit unsurlarının tamamı yüksek ölçekte mevcut burada. Zaten bu sebeple de sayıları gitgide azaldı ve eskiden ‘orman’ görüntüsü verdikleri yerlerde, azalmış ve seyrelmiş durumdalar. Eskiden en fazla balıkçı ağlarına takılma sonucu ölüm oluyordu, zaman zaman müsilaj oluşumuyla birkaç koloni kaybedildiği de olmuştu. Daha sonra kıyı inşaat ve dökü faaliyetleri sonucu 2015'te Prens Adaları'nda toplu bir ölümle en yüksek sayıda kaybı yaşadık. Bazı bölgelerde hiç mercan kalmadı. Şimdi de geriye kalanlar yoğun müsilaj sebebiyle tehlikedeler.”
Fotoğraf: Serco Ekşiyan
Eryalçın, mercanların korunması için balıkçılık faaliyetlerini sınırlamanın, çıpa yaralanmalarını azaltmanın, turistik dalışların kontrollü yapılmasının önemli ama yeterli olmadığı görüşünde. Marmara Denizi'nin tamamı için bütünleşik bir yaklaşımla alınması gereken önlemler olduğunu ifade eden Eryalçın, “Marmara Denizi etrafındaki tüm belediyelerin, işletme ve sanayi tesislerinin ‘gerçekten’ arıtma yapması gerekir. Bu açıdan sıkı bir denetleme ve yaptırım şart. Marmara Denizi’ne yapılan tüm dökülerin (derin bölgelere de olsa) durdurulmasının da gerektiğini düşünüyorum. Geriye kalan kıyıların daha fazla bozulmaması örneğin Sivriada’nın o ‘azıcık’ kıyılarına dokunulmaması da alınacak önlemler arasında.”
Kapak Fotoğrafı: Prof. Dr. Mustafa Sarı