“Salgında plastik atıklar arttı”

Greenpeace Akdeniz Plastik Proje Sorumlusu Nihan Temiz Ataş, salgından korunmak için kullanılan maske ve eldivenler ile tek kullanımlık plastik çatal, kaşık ve tabakların yeni çevre sorunlarına yol açabileceğini söylüyor

17 Haziran 2020 - 10:35

Korona virüsü salgını ile birlikte maske ve eldivenler hayatımızın bir parçası haline geldi. Birçok ilde ise maske takmak zorunlu hale getirildi. Mart ayından beri salgından korunmak için maske ve eldiven kullanımı artsa da bu “yeni normal” dönem başka sorunları da beraberinde getiriyor. Özellikle sokağa çıkma yasağının son bulması ve kısıtlamaların kaldırılmasından sonra; sahillerde, parklarda, yeşil alanlarda  yerlere atılmış maske ve eldivenleri görmek mümkün. Uzun vadede yeni sorunlara kapı aralayacak bu atıklar, rüzgar ve yağmurla birlikte kanalizasyona girip denize karışıyor. Aynı zamanda karantina süresi boyunca tek kullanımlık plastik çatal, kaşık ve tabakların kullanımı da yaygınlaştı.

İBB’nin paylaştığı verilere göre; salgın dolayısıyla risk oluşturan atıklar, İSTAÇ'ın tıbbi atık yakma ve sterilizasyon tesislerine getiriliyor. Atıklar içeriye girerken öncelikle radyasyon kontrolünden geçiyor. Tıbbi atıklar, 850 ila 1000 derece arasında yakılarak bertaraf ediliyor.

“TEŞVİK EDİLİYOR”

Peki, maske ve eldivenlerin bilinçsizce sokağa atılması ilerde ne gibi sorunlara yol açabilir? Greenpeace Akdeniz Plastik Proje Sorumlusu Nihan Temiz Ataş ile bu konunun detaylarını konuştuk. Plastik sektörünün bilimsel bir dayanağı olmasa da hijyenik olduğu gerekçesiyle plastik tüketimini teşvik ettiğini belirten Ataş, “Sektör tek kullanımlık plastik çatal, kaşık, tabak, yiyecek ve içecek kaplarının korona virüsüne çare olacağını söylüyor. Hatta 1 yıldır ücretli olan plastik poşetlerin yeniden ücretsiz olmasını isteyerek, içinden geçtiğimiz dönemde plastik tek kullanımlık üretim ve tüketiminde Türkiye’de yüzde 25’lerin üzerinde bir artış olduğunu öne sürüyor.” bilgisini paylaştı.

Bir malzemenin tek kullanımlık plastikten yapılmasının, kullanım sırasında viral enfeksiyonların bulaşma olasılığını azaltmadığını ifade eden Ataş, şöyle devam etti: “Aksine plastik, 2 ila 9 gün tutunma süresi ile virüsün üzerinde en uzun kalabildiği materyallerden biri. Dolayısıyla bu süreçte plastik atıkların arttığı bir gerçek, ancak daha gerçek olan şu ki kişisel hijyenimizi korumak kadar yarınlarımızı da düşünmemiz ve atık dağları oluşturmamamız gerekiyor.”

“GÜVENLİ BERTARAF EDİLMELİ”

“Salgının yayılmasını durdurmanın çok önemli olduğunu ve bununla maskelerin ve eldivenlerin oynadığı önemli rolü anlıyoruz.” diyen Ataş, şunları söyledi: “Maske ve eldivenler tıp uzmanlarının tavsiye ettiği gibi kullanılmalı ve çevre ile toplulukların yararına güvenli bir şekilde bertaraf edilmeli. İçinde bulunduğumuz zaman ne yazık ki maske ve eldiven kullanımını sorgulama zamanı değil. Ancak bununla birlikte bu artan kullanım bu ürünleri akıllıca, olması gerektiği gibi bertaraf etme ve plastik atık dağlarına mahal vermeme sorumluluğunu barındırıyor. Özellikle İstanbul Boğazı’nda ortaya çıkan eldiven ve maske çöpü görüntüleri üzücü bir şekilde kendi hijyenimiz için doğayı tehlikeye attığımızı açıkça gösteriyor. Bu noktada her bireyin sorumlu davranarak, bu ürünleri doğru bir şekilde bertaraf etmesi gerekiyor.”

72 SAAT KURALI

Ataş “Maske ve eldivenler nereye atılmalı, Bu sorunun çözümü için neler yapılmalı?” sorusuna ise şu şekilde cevap verdi: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, geçtiğimiz aylarda tek kullanımlık maske, eldiven gibi hijyen malzeme atıklarının yönetimine ilişkin genelge yayımladı. Korona virüsü salgını ile mücadele kapsamında maske, eldiven ve diğer kişisel hijyen malzeme atıklarının bertarafında ‘72 saat’ kuralına dikkat edilmeli. Yayımlanan 72 saat genelgesine göre maske ve eldiven atıkları, kurum ve işletmelerin bina giriş çıkışları ile ortak kullanım alanlarına yerleştirilecek biriktirme ekipmanlarında ayrı şekilde biriktirilmeli, geçici depolama alanlarında en az 72 saat bekletildikten sonra evsel atık olarak belediyeye teslim edilmeli. Ev ve işyerlerinde kullanılan maske ve eldiven atıkları ise ağzı kapatılarak, yine en az 72 saat süreyle insan temasından uzak bölümde bekletildikten sonra “evsel atık” olarak belediyeye teslim edilmeli.”

Bu genelge ve yayımlanan kurallara karşın, sokakta ve denizlerde artan maske ve eldiven görüntülerinin  hem insan hem de çevre sağlığını tehdit eder boyuta ulaştığını vurgulayan Ataş, “Çözüm için atılacak en öncelikli adım tek kullanımlık plastik pipet, kaşık-çatal-tabak, bardak, gıda kapları, poşet gibi diğer plastik ürünlerin korona virüsten koruduğu algısına düşmemek. Salgından plastik ürünler değil, kişinin hijyeni korur.” diye konuştu. 

“YÜZDE 9’U DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”

Bugüne kadar üretilen plastiklerin sadece yüzde 9’unun geri dönüştürüldüğünü söyleyen Ataş, şu bilgileri paylaştı: “Geri kalanlar çöp sahalarına, çevreye dağılıyor ya da yakılıyor. İster karada, ister denizde olsun, plastik kirliliği tüm ekosistemlerin gıda zincirinin en üstünden altına kadar biyolojik çeşitliliği tehdit ediyor. Çin’in plastik atık ithalat yasağının ardından plastik atık ithalatı önce Güneydoğu Asya’ya kaydı ve oradaki etkileri sarsıcı oldu: Kirlenmiş su kaynakları, ekinlerin yok olması, aşırı plastik atığa maruz kalma ve bunları yakmaktan kaynaklı solunum yolu hastalıkları ve akışın en yoğun olduğu bölgelerde organize suç bolluğu. Buralarda yaşayanlar ve gelecek nesiller, tüm insanlığın yarattığı bu kirliliğin ekonomik, sosyal ve çevresel bedelini ödüyor. Türkiye de aynı sorunları yaşamamalı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Sıfır Atık politikasıyla plastik kirliliğine karşı bir süredir mücadele ediyor. Fakat diğer yanda ülkeye girmesine izin verilen bu atıklar Türkiye'nin denizlerini ve toprağını kirletmeye devam ediyor.”

PLASTİK ATIKLARIN ÇEVREYE ZARARLARI 

Ataş’ın paylaştığı bilgilere göre plastik atıkların zararları şöyle:“Plastikler, makro veya mikro plastik formda, tarımsal ve  kırsal topraklarda, sucul yaşamda gıda zincirlerini kirletiyor, deniz canlılarının ölümüne neden oluyor, besin zincirine girerek insan sağlığını tehdit ediyor. Biliyoruz ki mikro plastikler insan dışkılarında var. Bu da çevremizdeki plastiklerin nasıl her yere nüfuz ettiğini gösteriyor. Tüm plastik atık yönetimi teknolojileri kirlenmiş havanın solunması, kirlenmiş toprak veya su ile doğrudan temas ve bu maddelerle kirlenmiş bir ortamda yetiştirilen yiyeceklerin yutulması dahil olmak üzere, işçiler ve yakın topluluklar için toksik maddelere doğrudan ve dolaylı maruz kalmaya yol açıyor.”


ARŞİV