Temiz Hava Hakkı Platformu’nun verilerine göre Türkiye’de her yıl hava kirliliği nedeniyle 30 bin erken ölüm gerçekleşiyor. 2017 yılında 81 ilden sadece 1’inde PM10 seviyesi Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) altında gerçekleşti. Ayrıca sanayi tesislerinin Çevre Etki Değerlendirme süreçlerinde sağlık etkileri hesaplanmıyor. Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü Buket Atlı, 1 Ocak ve 25 Kasım tarihleri arasında yapılan ölçümlerde Kadıköy’deki ortalamanın Dünya Sağlık Örgütü limitlerinin iki katından fazla olduğunu söylüyor. Kadıköy Belediyesi tarafından geçtiğimiz yıl iki ayrı istasyondan yaptırılan ölçümler sonucunda özellikle Fikirtepe bölgesinde aşırı hava kirliliğin olduğu ortaya çıkmıştı.Fikirtepe’de “Partikül madde 10” (PM10) için olması gereken sınır değer 70 iken, yapılan ölçümlerde bu oran 135,66 µg/m3 çıkmıştı. Bu değerlerin yüksek çıkmasının sebebi ise bölgede faaliyet yürüten beton santralleriydi. Kadıköy Belediyesi’nin ve mahalle sakinlerinin çabaları sonucunda , bölgede izinsiz çalışan bazı santraller kapatılmıştı.Hava kirliliğinin sebeplerini, Kadıköy ve İstanbul’daki verilerin ne anlama geldiğini Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü Buket Atlı, Prof. Dr. Kayıhan Pala ve Doç. Dr. Haluk Çalışır ve Doç. Dr. Semih Ayta ile konuştuk.
HAVA KALİTESİNİ TAKİP EDİN
Havanın kirli olduğunu nasıl anlarız?
Buket Atlı: Hava kalitesi demek havadaki gazlar ve asılı duran katı ve sıvı halindeki gazların karışımını ifade eder. Bu karışımın içerisinde insan sağlığına zararlı kimyasalların ağırlıkta olmasına da hava kirliliği diyoruz. Hava kirliliğini bazen sis, koku gibi özelliklerinden dolayı duyularımızla anlayabileceğimiz gibi bazen de gözle görünmeyen saç telinin 1/30’u kadar olan ince parçacık maddelerden (PM 2.5) kaynaklandığında anlamamız mümkün olmayabilir. Bu sebeple hava kirliliğinden ‘Sessiz Katil’ diye bahsetmekteyiz. Hava kalitesinin sağlığa olan etkisini anlamak için Hava Kalite İndeksi kullanılıyor.
Havanın kirli olup olmadığını gösteren bazı değerler var. Bunları nasıl yorumlayacağız?
Buket Atlı: Vatandaşlarımız Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kurulan istasyonlarda yapılan hava kirliliği ölçümlerini Sürekli İzleme Merkezi olan www.havaizleme.gov.tr üzerinden online olarak takip edebilir. Ülkemizde yalnızca 2 kirletici (PM10 ve SO2) tüm illerde ölçülüyor, ulusal sınır değerlerimiz DSÖ rehber değerlerinin çok üzerinde ve tüm dünyada en tehlikeli hava kirleticilerinden birisi olarak kabul edilen PM2.5 için bir ulusal sınır değerimiz yok. Fakat hava kirliliğinin en düşük miktarının bile sağlığa zararlı olduğunu ve güvenli limit diye bir şey olmadığını unutmamak gerekir.
Türk Toraks Derneği’nin de bu konuyla ilgili çalışmaları var.
Buket Atlı: Evet, platform üyelerinden Türk Toraks Derneği tarafından akıllı telefonlarda kullanılmak üzere bir aplikasyon geliştirildi. “Nefesiniz Cebinizde” adlı bu aplikasyonu, iOS ve Android marketlerde ücretsiz olarak indirmek mümkün. Bu aplikasyon indirilip çalıştırıldığı anda, size en yakın Çevre Bakanlığı hava kalitesi istasyonundan alınan veri ekrana geliyor. İlgili istasyonda hangi kirleticiler ölçülüyor ise onların son ölçüm değerleri izlenebiliyor ve son 24 saatlik seyir de grafik olarak sunuluyor. Sonucun üzerine dokununca açılan pencereden bilgi alınabiliyor. Ayrıca bulunduğunuz yer dışında başka bir istasyon hakkında bilgi almak için de arama seçeneği ve istediğiniz istasyonlar için de kirlilik uyarıları oluşturmanız mümkün. Ayrıca, tüm dünyadaki hava kalitesi verileri açısından oldukça güvenilir olan bir diğer kaynak olan http://aqicn.org/map/world/ üzerinden de hava kalitesini takip etmek mümkün.
KADIKÖY’ÜN HAVASI NE DURUMDA?
Geçtiğimiz iki yıl boyunca Kadıköy İstanbul’da havanın en kirli olduğu ilçelerden biri çıkmıştı. Bunun nedenlerinin başında da kentsel dönüşüm geliyordu. Şu anki durum nedir?
Buket Atlı: 2017 yılında Kadıköy’deki hava kalitesi izleme istasyonunda ölçülen parçacık madde (PM10) yıllık ortalaması Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün önerdiği sınır limitlerin (20 µg/m³) iki katından daha fazla (48 µg/m³) çıktı. 2018 yılında da 1 Ocak ve 25 Kasım arasındaki verilere bakıldığında ortalamanın gene aynı şekilde DSÖ limitlerinin iki katından fazla olduğu görülüyor (45 µg/m³). Kadıköy, PM10 kirliliği açısından 2017 yılında kirliliğin aşıldığı gün sayısı olarak daha az olmakla birlikte, kirliliğin fazlalığı açısından bakıldığında en kirli ilçe sıralamasında zirveyi Esenyurt ile paylaşıyor. 2018 yılında ise Kadıköy istasyonunda en kirli günde yapılan ölçüm 221,59 µg/m3 şeklinde ve DSÖ önerdiği günlük limitlerin (50 µg/m3) dört katından daha fazla olacak şekilde aşılmış. 1 Ocak - 25 Kasım 2018 itibariyle toplamda 25 gün boyunca PM 10 için günlük limitler DSÖ limit değerlerinin iki katından daha fazla ölçülmüş. Bu veriler ışığında Kadıköy için hava kirliliğinin hala önemli bir çevre kirliliği sorunu olduğu söylenebilir.
AKCİĞER KANSERİ RİSKİNİ ARTIRIYOR
Kirli havanın sağlık üzerinde birçok olumsuz etkisi var. Bunların başında akciğer, kalp ve nöroloji alanında oluşabilecek hastalıklar geliyor. Bu hastalıklara yakalanma riskini azaltmak için neler yapılmalı?
Prof. Dr. Kayıhan Pala: Dünyada her yıl 7 milyondan fazla kişi hava kirliliğine bağlı olarak erken ölüyor. Bunların 600 binden fazlasını çocuklar oluşturuyor. Türkiye’de ise her yıl 34 binden fazla kişinin hava kirliliği nedeniyle erken öldüğü tahmin ediliyor. Hava kirliliğinin akciğer kanserine yol açtığı ve mesane kanserinin görülme sıklığını artırdığı kanıtlandı. Hastalananları, hastanede yatanları, ilaç kullananları ve işlerinden alıkonanları da ekleyecek olursanız, hava kirliliğinin ülkemize sağlık maliyeti çok yüksek.
Temiz Hava Hakkı Platformu Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala
Buket Atlı: Yapılan bilimsel çalışmalar hava kalitesinin artmasının sağlık durumunu iyileştirdiğini gösteriyor. Özellikle PM10 ve PM2,5 miktarlarının düşürülmesi akciğer sağlığını korumakta, var olan solunum sistemi hastalıklarının kötüleşmesini önlüyor ve yaşam beklentisini artırıyor. THH Platformu uzmanları olarak biz de Türkiye kamuoyuna duyurduk. Londra’da yaşayan, sigara içmeyen ve sezaryenle doğumu planlanan beş gebe kadının doğum sonrasında plasentaları elektron mikroskobuyla incelenmiş ve hücrelerin bir kısmında ince karbon partikülleri olduğu belirlenmiş. Bu sonuçlar, solunan havadaki kirletici maddelerin akciğerler yoluyla plasentaya girdiğini gösteriyor. Plasentayı etkileyen bu partiküllerin anne karnındaki bebekler üzerinde doğrudan etkilerinin olması kaçınılmaz.
Temiz Hava Hakkı Platformu üyesi Doç. Dr. Haluk Çalışır
Doç. Dr. Haluk Çalışır: Bazı sağlık risklerinden korunmak için çeşitli yollar bulunabilirken hava kirliliğinin olumsuz etkilerinden korunmak için sürdürülebilir bireysel bir yöntem bulunmuyor. Bu nedenle hava kirliliği tüm toplumu ilgilendiren bir sorundur ve çözümü de kirlilik yaratmayacak konut, ulaşım ve enerji politikalarını belirlenmesinde yurttaş olarak daha fazla söz hakkı kullanmaktan gelmektedir. Önümüzdeki yerel seçimler, tüm yurttaşlar için önemli bir fırsatı doğurmakta. Yerel yönetici adaylarından ısrarla yaşadığımız çevreye ait planlarını sorgulamak ve buna göre seçim yapmak başlangıç için iyi bir yöntem olabilir.
Doç. Dr. Semih Ayta
Doç. Dr. Semih Ayta: “Son araştırmalar hava kirliliğinin insan yaşamını anne karnından itibaren etkilemeye başladığını ve bu olumsuz etkilerin sadece dolaşım ve solunum sistemlerinde değil, sinir sistemi üzerinde de görüldüğünü çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır. Sanayi, ısınma ve trafik kaynaklı hava kirliliğinin azaltılması ve yeni hava kirliliği kaynaklarının oluşmasına izin verilmemesi için gerekli önlemlerin ivedilikle alınması gerekiyor”
Dünya Sağlık Örgütü’nün geçtiğimiz haftalarda Cenevre’de düzenlediği konferansta Türkiye ve İstanbul için neler konuşuldu? Türkiye, dünya haritasında nerede duruyor?
Prof. Dr. Kayıhan Pala: Konferansa yaklaşık 900 kişi katılıyor ancak ülkemizden ne Sağlık Bakanlığından ne de Çevre ve Şehircilik Bakanlığından temsilci bulunmuyor. Katılımcı listesine göre Türkiye’den yalnızca iki katılımcı var, Türk Tabipleri Birliği adına Prof. Dr. Kayıhan Pala ve Türk Toraks Derneği adına Prof. Dr. Hasan Bayram. Temiz Hava Hakkı Platformu olarak Türkiye’de hava kirliliğine ilişkin mevcut durumu ve çözüm önerilerimizi hazırladığımız bir politika notunu toplantı katılımcılarıyla paylaştık. Konferansta hava kirliliğine yol açan kaynaklar bilimsel bilgilere göre iyi ortaya konulmasına karşın, DSÖ özellikle kömürlü termik santraller gibi kirli enerji kaynaklarının yok edilmesine ilişkin güçlü bir tutum ortaya koymuyor.
TEMİZ HAVA İÇİN 10 ÖNERİ
17 sivil toplum kuruluşunun biraraya gelerek oluşturduğu Temiz Hava Hakkı Platformu, Türkiye’deki hava kalitesinin yönetimini geliştirmek ve hava kirliliğinden kaynaklanan sağlık etkilerini azaltmak için 10 öneride bulunuyor:
1-Ölçüm: Hava kirliliği konusunda veri güvenliğinin geliştirilmesi, anlaşılabilir, erişilebilir, gerçek zamanlı kanallar ile veriler halka sunulmalı.
2-Yasalar: PM10, PM2.5 ve SO2 başta olmak üzere tüm kirleticilerinin limitleri, DSÖ’nün limitleriyle uyumlu hale getirilmeli.
3-PM 2,5: PM2,5 konusunda DSÖ’nün limitleri ile uyumlu güvenli limitler konusunda hızla bağlayıcı yasal mevzuat uygulamaya koyulmalı ve mevcut durumda pilot uygulama olarak ölçümleri yapılan PM2,5 ölçümleri tüm ülke genelinde yaygınlaştırılmalı ve halk sağlığı açısından temsiliyeti olan yerlere kurulacak olan ölçüm istasyonlarının verileri paylaşılmalı.
4-Kamuya açık veri: Hava kirliliğinin sağlık etkilerini ve Türkiye’de her ildeki tahmini erken ölüm sayısını ortaya koyabilecek tüm veri kaynaklar kamuoyuna açıklanmalı ve akademik çalışmalar için kolaylıkla ulaşılabilir olmalı.
5-İzin süreçleri: Endüstriyel yatırımların Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) izin süreçlerinde yatırımcılardan hava kirliliğinin kümülatif etkilerinin ve PM2,5’in kompleks arazi koşullarındaki dağılımının hesaplanabildiği güncel modellemeler kullanılarak mevcut ve planlanan tesisler için kümülatif hava kalitesi modellemesi talep edilmeli.
6-Sağlık Etkileri: Endüstriyel yatırımların izin süreçlerinde yatırımcılardan istenen “Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu’nun yanı sıra, “Sağlık Etki Değerlendirmesi Raporu” hazırlanmalı. Sağlık Bakanlığı sanayi tesislerinin izin süreçlerine aktif olarak dahil olmalı.
7-Fosil Yakıt Desteklerine Son: Hava kirliliğinin en önemli kaynaklarından kömüre dayalı enerji üretiminin teşvik edilmesine son verilmeli, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından enerji verimliliği politikaları yürürlüğe konmalı ve yenilenebilir enerji üretimi konusunda politika oluşturulmalı.
8-Politika: Hava kirliliği konusunda görevli ve yetkili idarelerin hava kirliliğinden oluşan zararlara karsı hem önleyici hem de tazmin edici tedbirler konusunda bağlayıcı, uygulanabilir politikalar geliştirilmeli.
9- Alternatifler: Kentlerde toplu taşıma ve bisikletli ulaşımın teşvik edilmesi, motorlu araç trafiğine kapalı alanlar yaratılması, ormanların korunması ve artırılması, araçlardan kaynaklanan kirletici emisyonları azaltacak yasal değişiklikler yapılması ve evsel ısınma için kömürün yerine alternatif kaynakların yaygınlaştırılması gerekli.
10-İşbirliği: Hava kirliliğinin sağlık etkilerinin değerlendirilmesi ve kirliliğin azaltılması ile ilgili politika geliştirilmesinde, özellikle Sağlık Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarının meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliğine açık çalışmalar yürütmeli.
PM 10 VE PM 2.5 NEDİR?
Toz, polen, küf gibi 10 mikron ve daha küçük parçacıklar PM10 (partiküller madde) olarak ve yanma sonucu oluşan parçacıkları, organik bileşikler gibi 2,5 mikron ve daha küçük parçacıklar ise PM2.5 olarak adlandırılır. PM2.5 bir insan saç telinin yaklaşık yüzde 3’ü büyüklüğünded