Türkiye “su fakiri” olma yolunda!

Su kaynaklarının ve havzalarının yapılaşma, nüfus ve iklim değişikliği nedeniyle tehlike altında olduğunu ifade eden Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinden Sevgican Koç, Türkiye’nin 2030 yılında ‘su fakiri’ bir ülke olacağını söylüyor

21 Mart 2018 - 10:56

Su, yaşamın sürdürülebilmesi için karşılanması gereken en temel ihtiyaçlardan bir tanesi. Ancak son yıllarda suya erişim ve sağlıklı su tüketimi bir sorun haline gelmeye başladı. Bu soruna dikkat çekmek için ise 1993 yılından beri her yıl 22 Mart’ta Dünya Su Günü kapsamında dünyanın her yerinde su sorununa dikkat çekme amacıyla etkinlikler düzenleniyor. Birleşmiş Milletler raporuna göre, dünyadaki 2.1 milyar insanın temiz bir şekilde sağlanan suya erişimi yok, 844 milyon insana temel su içme hizmeti sağlanmıyor. 263 milyon kişi evlerinin yarım saat uzağından su taşıyor. 159 milyon hala yüzey su kaynaklarından arıtılmamış su içiyor.

“SU KİRLİLİĞİ ARTIYOR”

Peki, Türkiye’de ve İstanbul’daki veriler neler? TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Sekreteri Sevgican Koç, Türkiye’de içme suyuna erişim oranının yüksek olduğunu, ancak küresel iklim değişikliği, nüfus artışı, şehirleşme ve sanayileşmeye bağlı olarak su kirliliğinin arttığına, temiz su kaynaklarının ise giderek azaldığına dikkat çekiyor.

Sevgican Koç’a göre; su, her şeyden önce insanların ve diğer canlıların yaşam hakkı. Bununla birlikte, evrensel tüketici haklarının başında yeterli ve sağlıklı suya erişim hakkı yer alıyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen, Tüketicinin Korunmasına İlişkin Temel Esasların 38.Maddesinde ise hükümetlerin tüketicinin sağlığı ile birinci derecede ilgili olan suya öncelik vermesi gerektiği belirtiliyor. Koç, sosyal devletin, ilgili kamu kuruluşlarının ve belediyelerin tüketiciye ve yurttaşa yeterli, sağlıklı ve ucuz su sağlaması gerektiğini, hiç geliri olmayanlara ise ücretsiz su temin etmesi gerektiğini belirtiyor.

Peki, Türkiye’de kaç kişi sağlıklı su içiyor? Türkiye’nin sanılanın aksine, su zengini bir ülke olmadığını söyleyen Koç, 2030 yılında Türkiye’yi büyük bir tehlikenin beklediğine işaret ediyor: “Türkiye, şu anda ‘su sıkıntısı çeken’ bir ülke olarak kabul ediliyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK), Türkiye nüfusunun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağını öngörüyor. Bu durumda, kişi başına düşen su miktarının yılda 1.120 metreküp olması beklenmekte, diğer bir deyişle, artan nüfusu ve kentleşmeyle Türkiye, ‘su fakiri’ olma yolunda ilerliyor.”

MEGA PROJELER VE SU HAVZALARI

Uzmanlar, özellikle İstanbul’un kuzeyinde devam eden ve yakın zamanda başlaması planlanan ‘mega projelerin’ su havzalarına zarar vereceğini ve eko-sistemi bozacağını söylüyor. İstanbul için uygulanan yanlış kentleşme politikalarının ve hızla artan sanayileşmenin İstanbul’u susuz bıraktığını söyleyen Koç, yöneticilerin buna çare olarak çevre illerden su transferi gerçekleştirmekte bulduğunu vurguluyor. Koç, bu durumun bilimsel açıdan kabul edilebilir olmadığını ise şöyle açıklıyor: “Kırklareli, Düzce, Sakarya gibi diğer illerin su kaynaklarının İstanbul’a taşınması ekosistem açısından kabul edilebilir değil. Bulunduğu bölgenin ekosistemi için gerekli olan su kaynağı, bulunduğu bölgeden uzaklaştırılıyor, İstanbul’daki yanlış politikaların cezası çevre illere kesiliyor. Diğer yandan suyun bir bölgeden diğerine taşınması ekonomik açıdan da yüksek maliyetler gerektiren bir yatırımdır. Maddi kaynakların mevcut havzaların korunması, geliştirilmesi, su kayıplarının önlenmesi gibi projelerde kullanılması yerine, başka bir ekosisteme ait su kaynağının taşınmasında kullanılması bütüncül bir çevre yönetimi ile bağdaşmaz.”

Koç, aynı zamanda içme suyu havzalarının da betonlaşmanın, nüfusun ve sanayinin baskısı altında olduğunu paylaşıyor. Mevzuatlarda içme suyu havzalarının koruma kuşaklarında inşaatın yasaklandığını hatırlatan Koç, buna rağmen her geçen gün havzaların çevresinin yapılaşmaya açıldığını söylüyor. Koç,“İstanbul için Düzce Havzası’nda temin edilen su, yüzeysel suların toplanması şeklinde yapılıyor. Bu havzada bütün suların barajda toplanarak, İstanbul’a iletilmesi planlanıyor ve bu doğrultuda yatırımlar yapılıyor. Ancak havzanın kirletici yükleri de barajda biriktiği için ilerleyen zamanlarda barajdaki su kalitesinin bozulacağı öngörülüyor. İstanbul için tehlikeli bir su kaynağı haline dönüşecektir.” değerlendirmesini yapıyor.

Suya erişiminin önündeki engellerden biri de suyun özelleştirilme politikası. Koç, bütün canlıların yaşam kaynağı olan doğal kaynak sularının şişelenerek, ticari bir metaya dönüştürüldüğünü söylüyor. Suyun özelleştirilmesiyle birlikte suyun yerel kullanıcılara maliyetinin arttığını ifade eden Koç, “Buna bağlı olarak şirketlerin karları artıyor; su kalitesinde düşüş görülüyor ve su kaynakları sömürülerek doğadan ve halktan koparılıyor.” diyor.

NELER YAPILMALI?

Koç, herkesin eşit bir şekilde sağlıklı suya ulaşması için şu önerilerde bulunuyor:

-Mevcut su kaynaklarının korunması, iletim hatlarındaki su kayıplarının önlenmesi, su kaynaklarını tahrip edecek projelerden vazgeçilmesi, kentlerdeki nüfusun ve yapılaşmanın kontrol altında tutulması gerekiyor.

-Havzalarda su yönetimlerine, havza halkının katılımı sağlanmalı.

-Temel ihtiyaçlara yetecek miktar ve kalitede su ücretsiz olarak verilmeli. Dört kişilik bir ailenin 30 günlük yeterli su tüketimi baz alınarak kademelendirme yapılmalı.

SU TASARRUFU YAPMANIN YOLLARI!

-Sıcak su tertibatınızda termostat ayarının çok yüksek olmamasına özen gösterin. Aşırı derecede ısınmış suyu soğuk suyla ılıtmaya çalışmak israftır.

-Elde yıkamaktan daha fazla enerji ve su tasarrufu yapacak bir bulaşık makineniz varsa tam dolmasını bekledikten sonra çalıştırırsanız, daha da fazla enerji ve su tasarrufu etmiş olursunuz.

-Sebze ve meyvelerinizi bir kap suda yıkayarak, musluk altında yıkamaktan daha az su harcamış olursunuz. Aynı zamanda bu suyu çiçeklerinize verebilirsiniz.

-Bulaşık yıkarken suyu açık bırakmayın. Bir kaba deterjanlı suyu diğer bir kaba ise durulama suyunu koyup öyle yıkayabilirsiniz.

-Küp buzları yere düşürürseniz, lavaboya atmayın, evinizdeki yeşil bitkilerine verin.

-Evde harcadığımız suyun yüzde 15-20’si çamaşır yıkamak için kullanılır. Çamaşır makinenizi tamamen dolduğunda çalıştırın. Bu şekilde, her yıkamada 10 litreye kadar su tasarruf edebilirsiniz.

-Duşunuzun süresini azalttığınız her dakika başına ayda 570 litre su tasarrufu edersiniz. Bu 30 damacana su demek!

-Lavabonun giderini kapatıp traş bıçağınızı orada temizlemeyi tercih edin, böylelikle ayda 60 damacana yani 1140 litre su tasarrufu sağlayabilirsiniz.

-Sifonunuzun haznesine 1 litrelik bir pet şişe yerleştirerek her sifonu çektiğinizde 1 litre su tasarrufu yapabilirsiniz.

-Çift kademeli rezervuar sistemleri almayı tercih edin. Bu sistemde iki seçenek vardır; yarım rezervuar sıvı atıklar için, tam rezervuar ise katı atıklar için.

-Dişinizi fırçalarken suyu kapatırsanız, 4 kişilik bir ailede ayda 160 damacana su, yani 3040 litre su tasarrufu yapabilirsiniz.


ARŞİV