KONDA Araştırma ve Danışmanlık iş birliğiyle, Innovance desteği ile gerçekleştirilen iklim krizi algısı araştırması toplumun iklim değişikliğine dair bilgi seviyesine, görüşlerine ve davranışlarına yönelik hazırlandı. Araştırma kapsamında iklim değişikliğiyle mücadele konusunda toplumun halihazırdaki durumu iklim değişikliği algısı, kırılganlık, sağlık, kadınlar, gençler, eko-anksiyete, iklim değişikliğinin sonuçları, gelecek algısı, doğayla ilişki ve pratikler konu başlıkları altında değerlendirildi. Yuvam Dünya tarafından Mart 2024’te gerçekleştirilen araştırma ve Haziran 2024’te sonuçlanan rapora göre iklim krizi ile en çok ilişkilendirilen öncelikli iki konu sırasıyla yüzde 74 ile hava kirliliği, yüzde 60 ile orman yangını, sel, kuraklık gibi afetler olurken; olağandışı mevsim olaylarının çoğaldığını söyleyenlerin oranı ise yüzde 56.
YILDAN YILA ARTIYOR
Rapora göre toplumun yakın zamanda başına gelme ihtimalini en fazla gördüğü olay sağlık problemleri yaşamak, ihtimalini en yüksek gördüğü ikinci olay ise orman yangını, sel, kuraklık gibi afetlerden maddi manevi zarar görmek. Bu kaygıya sahip olanların oranı yıldan yıla artıyor. Yaş arttıkça sağlık problemi yaşama ihtimalini dile getirenlerin oranı artıyor. Her 3 kişiden 2’si yangın, sel gibi olağanüstü felaketlerle karşılaştığında başkalarına kıyasla daha fazla zorlanacağını belirtiyor. Kadınlar erkeklere göre, hanesinde 18 yaş altı çocuk olanlar hanesinde çocuk olmayanlara göre bu tip olaylar yaşadıklarında başkalarına kıyasla daha çok zorlanacaklarını söylüyor. Toplumun yüzde 49’u “alerjilerin artması ve alevlenmesi” yüzde 51’i ise “solunum yolu ve kalp ve damar hastalıklarının kötüleşmesi”ni endişe verici buluyor. Ekim 2022’de bu soruda öncelikli iki seçenek “gıda ve beslenme sorunlarının yaygınlaşması” ve “solunum yolu ve kalp damar hastalıklarının kötüleşmesi” olmuştu. İklim kriziyle en az ilişkilendirilen seçenekler “kaza ve yaralanmaların artması” olmuştu.
KADINLAR DAHA ENDİŞELİ
Raporda yer verilen bilgilere göre tüm çalışma kümelerinde kadınların erkeklere göre daha kırılgan olduğu görülüyor. Beyaz yaka çalışanlar arasında muhtemel bir iklim krizi olayı karşısında “uyum sağlarım” diyen erkeklerin oranı yüzde 51, kadınların oranı ise yüzde 26 olarak kaydedildi. Emekli kadınların yüzde 68’i uyum sağlamakta zorlanacağını söylerken, emekli erkeklerde bu oran yüzde 56 oldu.
İklim değişikliğine dair ülkeden ülkeye, bireyden bireye farklılaşan duygusal yaklaşımlar söz konusu. Bu duyguların en baskın ve yaygın olanı endişe olarak öne çıkıyor. Eko-anksiyete olarak da tanımlanan bu hal iklim değişikliği, çevre felaketleri ve ekolojik krizler gibi sorunlar yüzünden süreğen bir endişe ve kaygılı olmak anlamına geliyor. Ortalamalar üzerinden iklim krizi konusunda 3,3 puan ile “endişe” en öne çıkan hissiyat oldu. Katılımcıların yüzde 80’ı̇ ı̇klı̇m krı̇zı̇ konusunda endı̇şelı̇, yüzde 52’si çaresiz, yüzde 45’i umutlu, yüzde 31’i de sorumlu hissediyor.
METROPOL ETKİSİ
Her 3 kişiden 2’si kendisini doğayla iç içe ve doğanın bir parçası olarak görüyor. Yaş arttıkça doğayla iç içe hissetme hali paralellik gösteriyor. Araştırmanın sonuçlarına göre kendini doğaya en fazla yakın gören grup 51 yaş ve üzeri bireyler oldu. Bu yaş grubundaki kişilerin gençlere kıyasla metropolde yaşama oranları daha düşük. Kırsaldan metropole gidı̇ldı̇kçe doğanın bı̇r parçası bı̇bı̇ hı̇ssetme halı̇ azalıyor. Kırsalda yaşayanların yüzde 75’i kendini doğayla daha bütün ve birleşmiş halde görüyorken, bu oran kentte yaşayanlarda yüzde 71, metropolde yaşayanlarda yüzde 50 olarak ölçüldü.
“ÇARPICI SONUÇLARLA KARŞILAŞTIK”
Yuvam Dünya Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kıvılcım Pınar Kocabıyık, araştırma kapsamında şu yorumlarda bulundu: “Bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdiğimiz Yuvam Dünya Türkiye İklim Krizi Algısı Araştırması’nın 2024 yılı sonuçları bize yine çarpıcı bazı sonuçlarla karşılaştırdı. Öncelikli olarak, geçtiğimiz yıllardaki araştırmaların sonuçlarına benzer şekilde, toplumun iklim krizi konusunda genel olarak düşünüldüğünün aksine oldukça ilgili ve endişeli olduğunu söyleyebiliriz. Araştırma, toplumun iklim kriziyle bağlantılı olarak yakın zamanda başına gelme ihtimalinin en fazla gördüğü olay ise sağlık problemleri yaşamak olduğunu ortaya koyuyor. Tüm verilerden çıkaracağımız sonuçlardan biri ise, insanların iklim krizine karşı harekete geçmeleri için daha fazla pratik olanak ve fırsat yaratılması gerektiği. Devlet, yerel yönetimler, özel sektör veya sivil toplum, insanların önüne somut ve pratik olarak yapabilecekleri çözüm alanları koyduklarında çok daha etkili olacağı görülüyor. Diğer önemli bir çıkarım ise, eğitimin ve farkındalık çalışmalarının, konuya olan ciddiyeti ve daha da ötesi, harekete geçme eğilimini çok daha güçlendireceği.”