Yavru balıkların avlanmasına karşı farkındalık

Kadıköy Belediyesi’nin hayata geçirdiği ‘Gelecek Nesiller İçin Sürdürülebilir Balıkçılık’ projesi, yavru balıkların avlanmasına karşı farkındalık yaratmayı ve deniz ekosistemini korumayı hedefliyor

18 Aralık 2025 - 22:38

Kadıköy denildiğinde akla ilk gelen imgelerden biri, Tarihi Çarşı’nın canlı atmosferi ve denizden gelen iyot kokusu. Balık, yalnızca sofraların değil, Kadıköy kültürünün de ayrılmaz bir parçası. Ancak bu kültürün gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için bazı alışkanlıkları yeniden düşünmek gerekiyor. Denizlerin sınırsız bir kaynak değil ve her balığın yaşamı boyunca en az bir kez üreme şansı bulması hayati önem taşıyor. Henüz yumurta dökmeden avlanan ya da satın alınan küçük balıklar, yalnızca bugünü değil denizlerin geleceğini de tehdit ediyor. Kadıköy Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü de bu farkındalığı artırmak amacıyla ‘Gelecek Nesiller İçin Sürdürülebilir Balıkçılık’ projesini hayata geçirdi. Proje ile ilgili Kadıköy Belediyesi Veteriner İşleri Müdür Yardımcısı Süleyman Erçin ve proje sorumlusu Nuray Durmuş ile konuştuk. 

“DENİZ SINIRSIZ BİR HAZİNE DEĞİL”

Kadıköy Belediyesi’nin ‘Gelecek Nesiller İçin Sürdürülebilir Balıkçılık’ Projesi Sorumlusu Nuray Durmuş, deniz ekosisteminin korunmasının hayati önem taşıdığını vurguladı. Durmuş, “İleride balık tezgâhlarında yalnızca buzlu kasalar görmek istemiyorsak, ekosistemi korumamız gerekiyor. Bu, aslında denize ve canlılara saygı göstermenin bir yolu. Tabağımızdaki her küçük balık, aslında yarının çalınmış denizleridir.” dedi. Kadıköy’ün İstanbul’da denizle en fazla temas eden ilçelerden biri olduğuna dikkat çeken Durmuş, “Bu nedenle sorumluluğumuz büyük. Denizin sesini duyurmak da boynumuzun borcu, sınırsız bir hazine değil; kırılgan, canlı bir mucize.” diye konuştu.

Nuray Durmuş, yasal avlanma boylarının ekosistem için ‘kırmızı çizgi’ niteliği taşıdığını vurgulayarak, bu ölçütlerin hayati önemine dikkat çekti. Durmuş, “Cetveldeki her santim bir yaşam döngüsünü temsil eder. Bir balığı üreme olgunluğuna erişmeden avlamak, doğanın takvimini bozmak ve bir ekosistemi yok etmek anlamına gelir. Asgari boy ölçüleri bürokratik bir detay değil, ekosistemin yaşam sigortasıdır. Bugün bu sınırları korumazsak, yarın korunacak bir tür kalmayacak.” ifadelerini kullandı. 

“EN BÜYÜK DENETÇİ TÜKETİCİ”

Kadıköy Belediyesi Veteriner İşleri Müdür Yardımcısı Süleyman Erçin de Kadıköylüleri bu mücadeleye aktif biçimde katılmaya şu sözlerle davet etti: “Balığın boyu, mevsimi ve avlanma yöntemi yalnızca balıkçılar için değil, tüm toplum için önemli bir konu. Bu alandaki en büyük denetçi ve destekçi ise elbette bilinçli tüketici. Şüphelendiğiniz ya da boyu küçük olduğunu düşündüğünüz balığı satın almayın. Siz almazsanız balıkçı satmaz, balıkçı satmazsa avcı o küçük balığı tutmaz. En etkili denetim, bilinçli vatandaşın yaptığı denetimdir. Denizler bize miras değil, çocuklarımızdan aldığımız bir emanettir. Gelin, bu emanete tabağımıza koyduğumuz balığın boyuna dikkat ederek birlikte sahip çıkalım.”

İstanbul’un simgesi olan lüfer konusunda özel bir hassasiyet gösterilmesi gerektiğini kaydeden Erçin, “İstanbul’un prensi lüferi de unutmamak gerek. Lüferin yavrusu olan ve ‘defne yaprağı’ ya da ‘çinekop’ adıyla satılan balıkları satın almak, İstanbul’un simgesine ihanet etmektir. Lüfer için yasal avlanma sınırı 18 santimetre olsa da vicdani sınırımız her zaman bunun üzerinde olmalıdır.” dedi. Tekir ve barbun balıkları için yasal avlanma boyunun 12 santimetrede eşitlendiğini hatırlatan Durmuş, “Elinize cetveli aldığınızda ya da göz kararı değerlendirdiğinizde, bu iki tür için de kırmızı çizgimiz nettir. 12 santimetrenin altı henüz büyümemiş bir yavrudur ve kesinlikle alınmamalıdır.” şeklinde konuştu. Küçük balıkların ekosistemdeki yerine de dikkat çeken Durmuş, “Unutulmamalıdır ki küçük balıklar, daha büyük balıkların yemidir. Hamsi, sardalya ve istavrit gibi türlerin azalması; lüfer ve yunus gibi büyük deniz canlılarının da yok olması anlamına gelir.” diye konuştu.

 


ARŞİV