Yırca’dan Şırnak’a mücadelenin ‘Kara Atlas’ı

Termik santrallere karşı yerelde verilen mücadeleleri anlatan Kara Atlas belgeselinin yönetmeni Umut Vedat, “Türkiye’de herkes zaten tepkili, ama çözüm bu tepkiyi sadece 140 karakterden çıkarıp insanları biraraya getirmekte.” diyor

06 Eylül 2019 - 12:42

Melih Kadir YILMAZ

Kara Atlas film gösterimi 31 Ağustos Cumartesi günü filmin yönetmeni olan Umut Vedat’ın da katılımıyla Yoğurtçu Parkı’nda gerçekleştirildi. Belgesel, Türkiye’nin ‘Kömür Yılı’ ilan ettiği 2012 den başlayarak, Yırca’dan Şırnak’a mevcut ve yapılması planlanan termik santrallere karşı yürütülen mücadelelerin bir fotoğrafını sunuyor. Farklı coğrafyaların farklı biçimlerde gösterdikleri tepkilerin ortaklığına dikkat çeken Umut Vedat filmin, “Yaşamlarımıza sahip çıkarken farklı dillerde nasıl aynı şeyi söylediğimizi birbirimize duyurabilmenin bir sonucu.” olduğunu belirtti.

Yoğurtçu’daki gösterim sonrası yönetmen Umut Vedat ile söyleştik.

Sivil toplum kuruluşlarının bu tip olaylar karşısında hızlı bir şekilde örgütlenip, reaksiyon gösterdiklerini düşünüyor musunuz?

Aslına bakarsanız yerellerde biraraya gelip örgütlenen insanlar bir sivil toplum kuruluşu veya platformuna dönüşmüş olarak bu mücadeleyi sürdürüyorlar. Sorun, kentlerden oraya bakarak bu konuda söz söyleyen sivil toplum kuruluşlarının reaksiyon hızında olabilir. Tabi bu tepki yavaşlığında belediye ve siyasi partilerin de aynı derecede nasibini aldığını söylemek gerekir. Bu sorunun aslında sivil toplum kuruluşlarında değil aslında hepimizde olduğunu unutmamak lazım.

“ÇÖZÜM İNSANLARI BİRARAYA GETİRMEKTE”

Ulusal olarak baktığımız zaman insanların tepkileri yeterli mi?

Ulusal anlamda bir politika değişikliğine sebep olamıyoruz. Bu yerellerin mücadeleleri sırasında yalnız kaldıkları için kaybettiklerini, yutulduklarını, kazanırlarsa da ülke çapında bir şekilde seslerini duyurarak direnebildikleri için kazandıklarını unutmamak gerekir. Bence Türkiye’de herkes zaten tepkili, ama çözüm bu tepkiyi sadece 140 karakterden çıkarıp insanları biraraya getirmekte.

Yerel halkın göstermiş olduğu farklı tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yerel halkın zaten devlete ve büyük şirketlere karşı bir yaşam alanı ve hayatta kalma mücadelesi verdiğini görerek, gerçekleştirdikleri bütün eylemlerin büyük bir cesaret örneği olduğunu düşünüyor ve saygı duyuyorum. Fiziki güç kullanımı veya entelektüel eylem derken burada durumu ve şartları gözetmek gerekiyor. Yani atalarından miras zeytin ağaçlarını kesmeye gelen şirketin özel güvenlik güçleri tarafından kelepçelenip, darp edilmesine rağmen orada bulunan köylülerin duruşu da sonuçta fiziksel bir eylemdir. Öte yandan akılcı ve entelektüel diye adlandırılacak eylemler de sosyal medyadan çıkıp o insanların yanına inemediği sürece son derece etkisiz ve işlevsiz olabiliyorlar maalesef. Bu noktada o köylülerin yanlarında durmanın ve seslerini duyurmanın özellikle önemli ve herhangi bir eylemliliğin de değerlendirilmesi için ana kıstas olduğuna inanıyorum. Kara Atlas’ın bütün amacı da zaten bu; yanlarında durmak ve seslerini duyurmaktı.

“BİZ ŞEKER MİYİZ DE ERİYELİM?”

Filminizi Yoğurtçu Parkı’nda gösterdiniz, gösterim süreci devam ediyor değil mi? Tepkiler nasıl?

Bu film 2016 yılının sonunda tamamlandığı günden beri, çeşitli festivaller ve bu konuya ilgili birçok yerelde 100’den fazla gösterildi. Ama her seferinde beni sevindiren, bu gösterimlerin konuya dair aktivistleri biraraya topluyor ve onları heyecanlandırıyor olması. Sadece kentli aktivistlerin bana gelip “Biz böyle şeylerin olduğunu da bu insanların direnişlerini de bilmiyorduk.”  demesi ve teşekkür etmesinden bahsetmiyorum. Filmdeki o sıkıntıları yaşayıp birebir orada olan köylü kadınların “Biz şeker miyiz de eriyelim.” diyerek yağmur altında filmi izlemeye devam ediyor olmaları, bu ruhun onlarda canlanmasına sebep oluyor olması, beni asıl olarak mutlu eden durum. Filmin bugün Yoğurtçu Parkı’nda gösterilirken de aynı etkiyi yaratıyor olması, ne yazık ki bu durumun günden güne azalan değil tam tersine git gide derinleşen ve kötüleşen bir sorun olduğunu bize gösteriyor. İşte tam bu noktada belediyeler kentlerdeki insanlara ulaşmakta kilit konumda bulunuyorlar. Bu anlamdaki bütün destekler bu konuda endişe eden herkes gibi beni de tabi ki mutlu ediyor ama bu sıkıntıların devam ediyor olması kendi başına daha fazlasının yapılması gerektiğini gösteriyor.

**

İKLİM GREVİNE DAVET

Yoğurtçu’da gerçekleştirilen film gösterimine ilgi yoğundu. Gösterim sonrası söz alan 350turkiye.org adlı siteden Efe Baysal, iklim krizini tetikleyen en büyük etkenlerden birinin yakıt kullanımı olduğunu belirterek adil, eşitlikçi bir dünya için başka enerji üretim yollarının bulunmasının gerektiğini söyledi. 10 yaşındaki iklim aktivisti Güney Deniz Teke ise, herkesi 20 Eylül Cuma günü gerçekleşecek olan küresel iklim grevine davet etti.


ARŞİV