Abidin Dino: Sual-Mesaj- Mektup

Edebiyat Hayatından Hatırlamalar yazı dizimizde bu hafta Abidin Dino 'nun “Sual- Mesaj- Mektup” başlıklı yazısı ile “Mutluluğun Resmi” şiirini yayınlıyoruz.

07 Aralık 2018 - 12:05

Gazete Kadıköy, yazarlarımızın, şairlerimizin eserlerinden küçük alıntılarla oluşacak bir “köşe” açtı. Amacımız, bir edebi seçki ya da güldeste hazırlamak değil. Edebi değerlendirmelerde bulunmak hiç değil. Yalnızca bir gazete köşesi ölçeğinde kalmak üzere geçmiş edebiyat hayatından bazı ilginç satırları hatırlayıp bellek tazelemek. Bu vesileyle yazıların yer aldığı kitapları okuyucularımıza hatırlatmak.  Keyifle okuyabileceğiniz birbirinden farklı yazılar sunabileceğimizi umuyoruz.

ABİDİN DİNO (23 Mart 1916-7 Aralık 1993)

Çağdaş Türk resminin önde gelen isimlerinden olan Abidin Dino, karikatürist, yazar, yönetmen ve şair Arif Dino’nun kardeşidir. Gazetelerde karikatürlerini ve yazılarını yayımlayan Abidin Dino’nun resim alanına girmesi ise Nazım Hikmet’in kitap kapaklarına çizim yapmasıyla başlar.

Resim tarihinde D Grubu ve Yeniler Grubu adlarıyla anılan sanat topluluklarının öncülerinden olan Dino, Fransa, Cezayir, ABD gibi ülkelerde sergiler açtı. “Fransa Plastik Sanatlar Birliği Onursal Başkanlığı”, “New York Dünya Sanat Sergisi Danışmanlığı” gibi görevlerini üstlendi.

Resim kadar yazılarıyla da adından söz ettiren Abidin Dino, 1966’da İngiltere’de düzenlenen dünya kupasını konu edinen “Gol” isimli bir belgesele de imza attı.  
Siyasî düşünceleri nedeniyle uzun yıllar Paris’te yaşayan Dino, Türkiye’de ilk kişisel sergisini 1969’da açma fırsatı bulabildi.
7 Aralık 1993’te Paris’te hayatını kaybeden Abidin Dino, geride çok sayıda tablo, yazı ve belgesel bıraktı. Abidin Dino’nun “Nazım Üstüne”, “Pera Palas”, “Adana Yazıları”, “Eller, Kısa Hayat Öyküm” isimli kitapları ilgiyle okunuyor. Abidin Dino’nun ölüm yıldönümünde Sakıp Sabancı Müzesi Dijital Koleksiyonları ve Arşivinde yer alan, 1939 yılında Ses dergisinde yayınlanan ve “Sual- Mesaj- Mektup” başlıklı yazısı ile “Mutluluğun Resmi” şiirini yayınlıyoruz.


SUAL- MESAJ- MEKTUP

Kusura bakmazsınız, ne bir devlete açık mektup yazıyorum (frenkçesi mesaj galiba?) ne de söyliyecek fazla mühim lâflarım var.

Sadece sütkardeşim köyünde 200 küsur hayvanın boğulduğunu söylemek isterim.

(Frenkçesi sürpriz galiba) Bu hâdiseyi sütkardeş beklemiyordu, farkındayım lâflarımı dinler gibi oluyorsunuz amma aklınız başka yerde.

Zaten hep böyle.

Şimdi sırası mı diyeceksiniz, bilmem ki ineklerden bahsetmenin sırası gelmiyecek mi?

Bence iş dönüp dolaşıp ineğe dayanıyor.

Esas inektedir.

Siz sabah karanlığında gazete okuyun, mesaj gönderedurun, biz sağılmış ve sağılacak inekleri düşünelim.

Sütkardeşler pek müteessir, biricik ineğini kaybetmek evlat kaybetmekten farksız, bunca yıllık dosttan ayrılmak şaka mı?

İneğin sütünden yapılmış ucuz, pek te ucuz peynir satın alırdınız, unuttunuz mu?

Hattâ bayramda… (Neyse o sizi alakadar etmez.)

Şimdi can vermiş inekler namına size iki çift sözüm var;

“Sütümüzü içmesine içersiniz, çocuklarımızın yumuşak derisinden bayanlar cici patikler giyer, derimizi ayaklar altında çiğnersiniz de 200 kahraman ineğin ölümüne bir çelenk göndermezsiniz?”

Ben merhum inekleri kurtarmak için icabında cehennemle bile fit olurdum.

Olan oldu diyorsunuz, siz bilirsiniz, zaten sizden de meleklerden de şimdiye kadar ne hayır gördük?

Dağabağı köyünün evleri, sallana sallana dalgalarda yüzüyor.

Birer direk, birer baca, birer arma takılsa 130 sefine kazanırsınız, Çorum dediğin bir nevi deniz olmuş orada hepsini yüzdürürsünüz.

İmdi bir sual de biz soralım; İneklerden istifade etmezsek siz bizden nasıl istifade edersiniz?

Hem de çocuklarımızın derisi patiklere elverişli değil.

İşittiniz mi galiba gök gürledi?

Yaz yağmurunun sesi ne kadar top gürlemesine benzer?

Sizi düşünceli görüyorum ufuklara bakıyorsunuz, batan güneş büyük kanlı bir yanğına benziyor değil mi?

Bence ne olursa olsun iş inekte.

Unutacaktım, bizim görümce sizi rüyada ölü görmüş, kırmızı kadife bir elbiseniz varmış, buna sevinmeli, ölü diriye alâmettir.

Tesadüf sizi ve bilhassa ineği korusun.

Âmin.

Gök te gürlese top ta patlasa hepsi bir; ikisinde de rahmet yağar.

Yegane Dostunuz: Ayrılık Çeşmesi Sarı çizmeli Mehmet namına: Abidin DİNO

 

MUTLULUĞUN RESMİ

Abidin Dino, Nazım Hikmet Ran ve eşi Vera, Paris’te bir otel odasında kalıyor. Nazım ve Abidin, otel odalarının penceresinden Seine Irmağı’nı gören çatı katındaki otel odalarının pencerelerinin başında oturmuşlar, Nazım Hikmet, Vera’ya Saman Sarısı adlı şiirini yazıyor. Abidin de bir yandan bir şeyler çiziyor. Nazım Hikmet işte o gece şu satırları yazar:

“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
İşin kolayına kaçmadan ama
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
Ne de ak örtüde elmaların
Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin”

Abidin Dino mutluluğun resmini yapmadı. O mutluluğu bir şiirle anlatmayı seçti.

Mutluluğun Resmi

Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna’nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik Meserret Kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler…
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye’yi
bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.

İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tuval yeterdi;
ne boya…

 

Etiketler; Abidin Dino

ARŞİV