ECE AYHAN ( 10 Eylül 1931- 13 Temmuz 2002)
Şiirde İkinci Yeni’nin önemli temsilcilerinden olan Ece Ayhan’ın tam adı Ece Ayhan Çağlar'dır. Babasının mal müdürlüğü göreviyle bulunduğu Datça’da, ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. İlkokula Çanakkale’de başlayan şair ailesinin İstanbul’a taşınmasıyla üçüncü sınıfı Karagümrük’te tamamladı. Taksim Lisesi’nde okudu. Yüksek öğrenimine 1953’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde başladı ve 1959’da mezun oldu. Aynı yıl, İstanbul maiyet memurluğunda başladığı stajını ve kaymakamlık kursunu tamamladı. 1962’de kaymakam olarak atandığı Gürün’de (Sivas) göreve başladı. 1966’da devlet memurluğu görevinden ayrılarak “soluk alıp verdiğini gerçekten duyduğum tek kent” dediği İstanbul’a yerleşti.
Kısa aralıklarla birçok işe giren sanatçının İstanbul’da yaptığı başlıca işler arasında; Meydan Larousse ansiklopedisinde yazarlık, Sinematek’te ve Yeni Sinema Dergisi’nde müdürlük, Genç Sinema Grubu’nda yöneticilik, Ağaoğlu Yayınevi’nde çok kısa bir süre redaktörlük sayılabilir.
İlk şiiri 1954’te Türk Dili’nde yayımlandı. Bu dönemde, sonradan ilk kitabı Kınar Hanımın Denizleri’ne (1959) aldığı, kendine özgü çağrışımlar ve göndermelerle örülü şiirleriyle hem Türk şiirinde hem de İkinci Yeni’nin içinde kendine farklı bir kanal açtı. 1965'te basılan Bakışsız Bir Kedi Kara ve 1968'de yayınlanan Ortodoksluklar, Ece Ayhan'ın özel dilinin yapıtaşları oldu.
1974’ten ölümüne kadar, beynindeki tümörün yol açtığı birtakım hastalıkların sıkıntılarıyla mücadele eden Ece Ayhan 13 Temmuz 2002’de hayatını kaybetti.
Ece Ayhan’ın Yapı Kredi Yayınları tarafından okurla buluşturulan “Şiirimiz Mor Külhanidir Abiler” isimli kitabından birkaç şiiri okurlarımızla paylaşıyoruz.
MOR KÜLHANİ
1.Şiirimiz karadır abiler
Kendi kendine çalan bir davul zurna
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helalarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir
Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler
2.Şiirimiz her işi yapar abiler
Valde Atik'te Eski Şair Çıkmazı'nda oturur
Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir
Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler
3.Şiirimiz gül kurutur abiler
Dönüşmeye başlamış Beşiktaşlı kuşçu bir babanın
Taşınmaz kum taşır mavnalarla Karabiga'ya kaçan
Gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu
Suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir
Oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler
4.Şiirimiz erkek emzirir abiler
İlerde kim bilir göz okullarına gitmek ister
Yanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğun
Kinleri henüz tüfek biçimini bulamamış olmakla
Tabanlarına tükürerek atış yapmasının şiiridir
Böylesi haftalık resimler görür ve bacaklanır abiler
5.Şiirimiz mor külhanidir abiler
Topağacından aparthanlarda odası bulunamaz
Yarısı silinmiş bir ejderhanın düzüşüm üzre eylemde
Kiralık bir kentin giriş kapılarına kara kireçle
Şairlerin ümüğüne çökerken işaretlenmesinin şiiridir.
Ayıptır söylemesi vakitsiz Üsküdarlıyız abiler
6.Şiirimiz kentten içeridir abiler
Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla
Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?
YORT SAVUL
1. Atlasları getirin! Tarih atlaslarını!
En geniş zamanlı bir şiir yazacağız
2. Harbi karşılık verecek ama herkes
Göğünde kuş uçurtmayan şu üç soruya:
3. Bir, Yeryüzünde nasıl dağılmıştır
Tarihi düzünden okumaya ayaklanan çocuklar?
4. İki, Daha yavuz bir belge var mıdır ha
Gerçeği ararken parçalanmayı göze almış yüzlerden?
5. Üç, Boğaziçi bir İstanbul ırmağıdır
Nice akar huruc alessultanlarda bayraksız davulsuz?
6. Nerede kalmıştık? Tarihe ağarken üç ağır yıldız
Sürünerek geçiyor bir hükümet kuşu kanatları yoluk
7. Çocuklar! ile bile muhbirler! ve bütün ahali!
Hep birlikte, üç kez, bağırarak, yazınız
8. Kurşunkalemle de olabilir
Yort Savul!
BAKIŞSSIZ BİR KEDİ KARA
Gelir dalgın bir cambaz. Geç saatlerin denizinden. Üfler lambayı. Uzanır ağladığım yanıma. Danyal yalvaç için. Aşağıda bir kör kadın. Hısım. Sayıklarbir dilde bilmediğim. Göğsünde ağır bir kelebek. İçinde kırık çekmeceler. İçer içki Üzünç Teyze tavanarasında. İşler gergef. İnsancıl okullardan kovgun. Geçer sokaktan bakışsız bir Kedi Kara. Çuvalında yeni ölmüş bir çocuk. Kanatları sığmamış. Bağırır Eskici Dede.Bir korsan gemisi! girmiş körfeze.
ZAMBAKLI PADİŞAH
Ne zaman elleri zambaklı padişah olursam
Sana uzun heceli bir kent vereceğim
Girilince kapıları yitecek ve boş!
Azizim, güzel atlar güzel şiirler gibidirler
Öldükten sonra da tersine yarışırlar, vesselam!
I
Ey imece ile başsız gömülecek derviş
Sen kendin o zamandan değilsin
Ya bu hikayeyi nereden bilirsin?
Ey ustalıkla taşaronluğu birbirine karıştıran ve
Yaşayan okur!
Sen yabancı değilsin bense bir fakir derviş.
IV
Hava gırçımadır
İki çocuk da bir gömlek içinde
Valde külhandadır
Hafız! Sence çocuklar
Çiçeklerin koynunda uyumalıydı değil mi!
XII
Şiir de, duraklarda, dinlenirdir, dinlenir.
XIII
Yenilmiş, geri çekilmededir bir gizli yol
Muvazzaf şairler de ...
XIV
Geceleri, aydan, evlere girilemiyordur.
XV
Devletin cüceleri nasıl iki kez ayağa kalkmak zorundaysalar
Tabiatın cüceleri de bir dehliz bulmuşlardır kendi içlerinde.
XIX
Kuşlar havada, insan karada
Ölmek istemezler!
XXV
Biliyorsun; ölüm
Ayakta karşılanmıyor, karşılanmaz!
XXIX
“Şiir, ölüm ve yaşam dolayısıyla,
Şimdi ve daima, açıktır”