Usta yazar ve şairlerin eserlerinden küçük alıntılara yer verdiğimiz “Edebiyat Hayatından Hatırlamalar” köşesi bu hafta Muzaffer Tayyip Uslu ile devam ediyor
MUZAFFER TAYYİP USLU (1922 - 3 Temmuz 1946)
İstanbul Fatih’te doğdu. Asıl adı Süleyman Muzaffer’dir. Babası Tayyip Talip, annesi Üsküdar’lı Şükriye Hanımdır. Şiirlerinde ismine eklediği Tayyip, babasının adından gelir.
Çocukluk yılları İstanbul’da geçti fakat polis komiseri olan babasının görevi nedeniyle ailesiyle birlikte Mersin’e gitti. Ortaokul yıllarını Mersin’de geçirdikten sonra, babasının tayin yeri olan Zonguldak Kömür İşletmeleri’nde memurluğa başlamasıyla, ağabeyini babaannesi ile Mersin’de bırakarak küçük kardeşi ve annesiyle birlikte Zonguldak’a yerleşti. Burada, geçirdiği zatürree hastalığı nedeniyle Mehmet Çelikel Lisesi’ni güçlükle bitirebildi. Daha sonra başladığı İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü parasızlık ve hastalığının vereme dönüşmesi nedeniyle yarıda bıraktı ve tekrar Zonguldak’a döndü.
Zonguldak Ereğli Kömür İşletmeleri İş Mükellefiyeti Dairesi ’nde kısa bir süre memurluk yaptı. Verem nedeniyle 24 yaşında hayatını kaybetti.
İlk şiiri Varlık ’ta çıktı (1941). Kendisi gibi genç yaşta veremden ölen arkadaşı Rüştü Onur ile birlikte genç kuşağın başarılı şairleri arasında gösterildi. Çeşitli dergilerde ve gazetelerde şiirleri yayımlanan şairin, en büyük hayali olan kitabı Şimdilik 1945 yılında yayımlandı.
Muzaffer Tayyip Uslu’nun Ahbap Kitap tarafından okurla yeniden buluşturulan Şimdilik isimli şiir kitabından birkaç şiiri ve arkadaşı Rüştü Onur için yazdığı yazıdan bir bölümü paylaşıyoruz.
ARKADAŞLIK
I
Şiirler söylemek istiyorum size
En tatlı ümitler içinde
İstiyorum ki korkutmasın sizi mezarlık
Göreceksiniz o kadar
O kadar can sıkıcı değildir
Benimle arkadaşlık
Ben
Rivayete göre
Allah’ın talihsiz kulu
Ben
Üsküdarlı Şükriye Hanım’ın
Ortanca oğlu
Ve Yirminci Yüzyılın
Eli ayağı bağlı
Zavallı şairi
Muzaffer Tayyip Uslu
Şiirler söylemek istiyorum size
Siz sevgili insan kardeşlerime
III
Bilmelisiniz ki insan kardeşlerim
Deniz denilen bir şey vardır yeryüzünde
Ve gökyüzü mavidir ekseriya
Ne olur ne olmaz
Aklınızda bulunsun
Yalnız yaşamak için geldik bu dünyaya
(Syf 17)
AVARE
Ben böyle avare değildim eskiden
Bulutlarla merhabam yoktu
Kapısını çaldığım bir ev vardı
Parka gittiğim vakit sorardım
Ağaçların hatırını
Kırk yılda bir kere
Hele sokakları
Yalnız sabahları seyrederdim
Penceresinden odamın
(Syf 45)
MEKTUP BEKLEYEN
Böyledir mektup bekleyenin hali
Denizi görse rüyasında
Sevinir
Bir haber var diye
(Syf 47)
ŞAİR
Siz bakmayın bana
Ben şairim
Deniz üzerinde yürüyebilirim
Islık çalarak
Hatta ellerim cebimde
Bir de sigara bulunsun
İsterseniz ağzımda
(Syf 57)
BENDEN SİZE
Yalnız ben mi inkâr ediyorum Allahı
Mevsimler benden kâfir
Ya kuşlar ve ağaçlara
Ne buyurulur
Uzun söze lüzum yok
Şahidimdir
Beş parasız gezindiğim sokak
Bir zaman yaşadığıma
Ve bir hâtıra olsun diye
Benden size
Hiç sıkılmadan söyleyebilirim
Sarışın kızlara bayıldığımı.
(Syf 72)
KAN
Önce öksürüverdim
Öksürüverdim hafiften,
Derken ağzımdan kan geldi
Bir ikindi üstü durup dururken
Meseleyi o saat anladım
Anladım ama, iş işten geçmiş ola
Şöyle bir etrafıma baktım,
Baktım ki yaşamak güzeldi hâlâ
Mesela gökyüzü,
Maviydi alabildiğince
İnsanlar dalıp gitmişti
Kendi alemine
(Syf 70)
RÜŞTÜ'DEN GELEN MEKTUP
- Oktay Rifat'a -
Önce bütün şairlere selam
Sonra şunu söylemek isterim
Ölüm hiç de güzel değil
Ne sabah var ne akşam.
Sokakların ellerinden öperim
Bana yaşamasını öğretmişlerdi
Dost olsun, düşman olsun
İnsanlara iyi günler dilerim.
Söyle sarı saçlı daktiloya
Ben yokum artık
Vefasız dostlara hatırlat
Kimseye kalmaz o dünya.
Nasıl unuturum güzeldi yaşamak
Fakat hakkı varmış Oktay'ın
"Hâtıralar da dal istiyor
Kuşlar gibi konacak."
(Syf 66)
RÜŞTÜ’YE DAİR
Rüştü ölmüş.. Öldü diyemiyorum. Bundan bir ay önce İstanbul sokaklarında kol kola gezdiğim; birkaç gün evvel de yakında bir şiir kitabının çıkacağını müjdeleyen mektubunu aldığım Rüştü’nün bu vakitsiz ölümüne kendimi inandırmak kolay olmayacak.
Rüştü Onur Rüştü benim için şiirlerini her zaman zevkle okuduğum bir şairden ziyade, hiç çekinmeden bana derdini döken ve benim de hiç çekinmeden kendisine içimi açabileceğim; yeryüzündeki yegâne insandı. Şair Rüştü Onur’dan bahsedecek değilim; zira bu kendimden bahsetmek gibi bir şey olacak, çünkü onunla -teferruata ait bazı cihetler istisna edilirse şiir üzerinde anlaşamadığımız noktalar, yok denecek kadar azdı- bununla beraber şurasını işaret etmekten kendimi alamayacağım. Zevkine itimat ettiğim sayılı kimselerden biri olan, dostum N… bir gün şöyle demişti: “Rüştü’nün şiirlerinde Sabahattin Kudret’in son şiirlerini hatırlatan bir sıkıntı var.” Evet, Rüştü’nün hemen bütün şiirlerinde bir sıkıntı vardır; lâkin bunun mahiyeti; S. Kudret’in şiirlerinde sezilen sıkıntıdan apayrıdır. Şöyle ki: S. Kudret’in şiirlerinde, bir büyük ve kalabalık şehirde yaşamaktan bıkmış insanların âdeta, can çekişen aristokrasinin cılız bir nefesinden başka bir şey olmayan ve ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette bulunan M. de Cointré’nin sıkıntısı vardır. Hâlbuki Rüştü’nün şiirlerinde, insanları yorulmadan, sokakları yoruluveren ve günleri birbirine benzeyen bir küçük şehrin, yeknesak hayatından kurtulmak için çırpınan ve haddizatında güzel olan yaşamaktan nasibini almak arzusuyla, mütemadiyen mesut insanlarla dolu mesut memleketlere firar etmeyi düşünen insanların haletiruhiyesi vardır. Rüştü ölmek değil yaşamak istiyordu.
***
Rüştü ölmüş…Demek ben artık, Rüştü gelirse; şöyle yaparız, böyle yaparız, diye hülyalara dalamayacağım. Demek artık, bir zamanlar baş başa tasarladığımız yarına ait o güzel projelerden hiçbiri tahakkuk etmeyecek. Demek artık, bu şehrin caddelerinde dolaştığımız ve yeni yazdığımız şiirleri birbirimize okumak için deliler gibi sokaklara düştüğümüz günler, bulutu bulut, ağacı ağaç, denizi deniz olarak seyrettiğimiz saatler, sırf şiirden bahsederek sabahladığımız geceler birer hâtıra oldu.
YAŞAMAK
Ben de isterdim şüphesiz
Çiçek koparmak olsun
Bütün günahı ellerimin
Olmadı işte
Dağıttım kendimi
Ayaklarımdan
Saçlarıma varıncaya dek
Neyim varsa
Dudaklarımı
Güzel şarkılar eskitti
Ve aldı gitti ayaklarımı
Kalabalık sokaklar
(Syf 71)
ÖLDÜKTEN SONRA
Diyecekler ki arkamdan
Ben öldükten sonra
O, yalnız şiir yazardı
Ve yağmurlu gecelerde
Elleri cebinde gezerdi
Yazık diyecek
Hatıra defterimi okuyan
Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş parasızlıktan.
(Syf 56)
ÖLÜMÜ DÜŞÜNMEK
Mümkün mü ağlasın annem
Mezarımın başucunda
Ben sesimi çıkarmıyayım
Hayırsız bir evlat gibi
Bir bulut uçsun da
Ben başımı kaldırmıyayım
Yağmur dindikten sonra
Gezinmiyeyim caddelerde
Ah, mümkün mü bir güzel kadın
Geçsin de yanımdan
Ben seyretmiyeyim
İçimi çekerek