Salah Birsel: Haşim Halk Kahvelerinde

Gazete Kadıköy, yazarlarımızın, şairlerimizin eserlerinden küçük alıntılarla oluşan bir “köşe” açtı. Amacımız, bir edebi seçki ya da güldeste hazırlamak değil. Edebi değerlendirmelerde bulunmak hiç değil. Yalnızca bir gazete köşesi ölçeğinde kalmak üzere geçmiş edebiyat hayatından bazı ilginç satırları hatırlayıp bellek tazelemek. Bu vesileyle yazıların yer aldığı kitapları okuyucularımıza hatırlatmak.  Keyifle okuyabileceğiniz birbirinden farklı yazılar sunabileceğimizi umuyoruz

03 Eylül 2018 - 12:30

EDEBİYAT HAYATINDAN HATIRLAMALAR - 9

SALAH BİRSEL (1919- 1999)

Türk edebiyatının önemli şair ve deneme yazarlarında olan Salâh Birsel, 1919’da Bandırma’da doğdu. İlk şiiri 1937’de Gündüz dergisinde çıkan Birsel’in Günlükleri 1950’de Beş Sanat dergisinde yayınlanmaya başladı. Türk şiirinde özgün bir yer edinen Birsel, zekânın egemenliğini ön planda tutan, yergici şiirlere ağırlık verdi.

Şiirleri dışında denemeleriyle edebiyat tarihinde önemli bir yere sahip olan Salâh Birsel’in Sel Yayınları tarafından yayınlanan Kahveler Kitabı (Salâh Bey Tarihi 1. Kitap)’ta yer alan Ahmet Haşim, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Yahya Kemal gibi edebiyatımızın usta isimlerinin Kadıköy ile ilgili anılarını anlattığı kısımlardan kısa bir bölüm yayınlıyoruz.

 HAŞİM HALK KAHVELERİNDE

O yıllarda Yakup Kadri de Moda ile Fenerbahçe’de görünür ama o, bu gezintilere Ahmet Haşim’le çıkar. Gezilere Haşim’in Kadıköylü sevgilisi de katılır. Kızla Haşim’in arası açıldıktan sonra ise bu akşam safaları sona erer. Zaten o yıllarda Yakup Kadri kendini iyisinden siyasaya kaptırmıştır. Kendi deyişiyle koyu bir ulusçu olmuştur. İşinin, gücünün dışında hep Türk Ocağı’ndadır.

Yakup Kadri Moda’ya, özellikle Kuşdili’ne 1908 yıllarından beri gelmeye başlamıştır. 1908’lerde Ada Şairi Tahsin Nahit de olur yanında. Ali Naci Karacan da kısa pantolon ve bisikletiyle onların çevresinde fırıl fırıl döner.

Nedir, Yakup Kadri Fenerbahçe’yi de çok sever, orada sık sık dolaşmaya çıkar. Bu gezintilerde önünden geçtiği Belvü Otel ve Gazinosu’na hep imrenerek bakar. Ama 1914 Savaşı’ndan bir süre önce bir gün orada Haşim’le buluşarak Gazino’nun tadını çıkaracaktır. Belvü Gazinosu o vakitler Kadıköy’ün en gözde, en cazlı yerlerinden biridir. Fenerbahçe plajı burnunun dibindedir.

Fenerbahçe, çok eski yıllarda Cuma ve Pazar günleri konak arabaları, kira paytonları, tenteli çekçeklerle dolar. Yaya gezinenler de gırladır. Bunlar daha çok Fenerbahçe’den ayrılan trenle gelirler. Piyasa hava kararıncaya değin sürer. Kimileri de deniz hamamlarının ötesindeki selvileri, sakız ağaçlarının serinliğini yeğler. Paralılar, kentsoylular ise Belvü Gazinosu’nda oturur gelip geçenleri seyre koyulurlar.

Fenerbahçe’de, yabancıların tatlısu Frenklerinin evleri de pek çoktur. Onlar yazı burada geçirirler. Pazarları Belvü Gazinosu’nda kimi zaman balo ve suare de verilir. O zaman bahçenin ve taraçanın her yanı renk renk bayraklar, kâğıt fenerlerle donatılır. Ta Kuledibi’nden, Beyoğlu’ndan kalkıp buraya gezmeye gelmiş olan Yahudi kadınları, Ermeni duduları, Levantenler ve Rumyozlar da içeri girip dans edenleri yakından görmek için can atarlar.

Gazinonun mevsimi mayıs ayında yapılan gül bayramıyla açılır. Katolik yetimlerinin barındığı Marabet Okulu’nun 8-12 yaşlarındaki kız öğrencileri beyaz giysiler içinde okulun yüksek duvarlarla örtülü kunt binasından çıkarlar, hep birden dualar okuyarak bütün Fenerbahçe’yi dolanırlar ve yollardaki insanlara gül ve papatya fırlatırlar. Kendi giysilerini de beyaz güller ve papatyalarla donatmış olan bu yavru kızlar sonra yine ağır ağır okullarına dönerler.

Yakup Kadri’nin Belvü Gazinosu’nda Haşim’le (Ahmet) buluşması bir randevu üzerine olur. Yakup Kadri o zamana değin Haşim’le tanışmamıştır. Ama Servetifünun’da Haşim’i göklere çıkaran bir yazı yazmış, Haşim de ona çengel atmak istemiştir.

Piyale şairi, kumral ve mavi gözlüdür. Yakup Kadri’ye göre beyaz, Abdülhak Şinasi Hisar’a göre pembemsi tenlidir. Abdülhak Şinasi onun için şöyle der:

 “Biraz seyrekleşmiş ama gümüşlenmiş saçlı, yüzünde bir Halep çıbanına benzeyen ama çocukluğunda geçirmiş olduğu bir kazadan kalma bir yara nişanesi bulunan, gençliğinde çıkmış resimlerinde güzel görünmeyen, ama kendisini olduğundan daha çirkin sanan, canlı hareketleriyle kadınların çokluk hoş buldukları bir adamdı.”

Yakup Kadri Belvü Gazinosu’nda arada bir Yahya Kemal’le de buluşur. Onunla birkaç bardak bira dikti mi kendini çok mutlu sayar. O yıllar Beyoğlu’nda bir Fransız lokantasında bifteğiyle, şarabıyla yenen akşam yemeği de aynı mutluluğu verir Yakup Kadri ile Yahya Kemal’e. Yakup Kadri o yıllarda (1916-1919) Yahya Kemal’le pek dosttur. İkdam gazetesinde yazdığı öykülerine karşılık aldığı üç dört lirayı onunla birlikte harcamaktan çekinmez.

Kadıköy Vapur İskelesi’nin karşısındaki Acem’in Kahvesi de Ahmet Haşim’in kahvesidir. Haşim burada yazar olmayan kişilere çene yarıştırarak çay, kahve ve nargile içmeyi çok sever. Kahvede rastladığı bu yabancı kişilerle kimi zaman tavla attığı bile olur. Abdülhak Şinasi Hisar bu mahalle kahvesi dostlarının Haşim’e çok gerekli olduğunu yazar. Haşim’in bu arkadaşları, onun şiirinin musikisini duymaz ve anlamazlar ama, düzyazısını beğenirler. Hele Haşim’in tuhaflıklarına, birden köpürüp kızmasına, şunu bunu çekiştirmesine bayılırlar.

Haşim, her ozan gibi kahveleri çok sever. Ruhi Bağdadi’nin Bağdat’taki kahvelerden söz eden şiirini de dilinden düşürmez:

Mecmu-u ehl-i zevk’e yine kahvehaneler

Varır mı cesr seyrine yaran dindedir?

Haşim 1923-1926 yılları arasında Mihran’ın Kahvesi’ni de şenlendirir. Kadıköy İskelesi’nden çıkıp çarşıya saparken sol köşededir kahve. Sonradan çarşının dibine taşınan kahveye devrik cümle ile yazan Dr. Rusçuklu Hakkı da gelir. Reşat Nuri de hiç eksik olmaz. Mahmut Yesari ise arada bir uğrar. Yavrum Salih Zeki ile fizikçi Refik de buranın gediklilerindendir. O zamanlar Güzel Sanatlar Akademisi’nde Haşim’in öğrencisi olan Ressam Hamit Görele de sık sık boy gösterir.

 


ARŞİV