Her yıl olduğu gibi bu yıl da 24 Kasım Öğretmenler Günü yurdun dört bir yanında çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Okullar çiçek bahçesine dönecek, resmi tebrik mesajları verilecek.
Güvencesiz, eşitlikten uzak bir şekilde çalışmaya devam eden yüzbinlerce özel okul öğretmeni, gittikçe ağırlaşan ekonomik koşullar altında da yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.
24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Genel Başkanı Eren Edebali ile öğretmenlerin yaşadığı sorunları ve sorunların çözüm önerilerini konuştuk. Öğretmenliğin vasıflı bir meslek olduğu gerçeğini hatırlatan Edebali, “Öğretmenler asgari ücretle çalıştırılamaz diyemeyen bir MEB, öğretmenliği öldürüyor. Her sene binlerce öğretmen mesleğinden uzaklaşıyor. Bir an önce taban maaş maddesi kanuna geri gelmelidir.” dedi.
-Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin yaşadığı sorunlar nelerdir?
Mesleki itibarın ortadan kalktığı, ekonomik, sosyal ve demokratik hakların güvence altına alınmadığı koşullarda yüzbinlerce öğretmen, özel öğretim kurumlarında çalışma sürdürüyor. Eğitimde özelleştirmenin önünü açan, özel öğretim başlığı ile özel okul, kurs, rehabilitasyon merkezleri gibi eğitim kurumlarını patronların ilgi alanına sunan politikalar bazı sonuçları da beraberinde getirdi. Öğretmen emeğinin geriye doğru dönüşümü olarak tarif edilebilecek sonucu da doğuran gelişmeler, teşvikler, bütçeden pay ve öğretmeni daha ucuz iş gücü haline getirmek için revize edilen kanunlar eli ile sağlandı. Bugün sektörde öğretmenlerin yüzde 80’inden fazlasının asgari ücret düzeyinde çalış(tırıl)masına olanak sağlayan bir değişiklik yapıldı.
“YAZILI OLMAYAN KURALLAR YARATILDI”
Kamuda çalışan öğretmenlerden daha az ücret alınmayacağını güvence altına alan taban maaş maddesi kaldırıldı. Süreli sözleşmelerle işsizlik tehditi, geleceksizlik, kıdem hakkının gaspı gibi sorunlar ile boğuşan öğretmenler, yüksek saatler ve yoğun bir tempo ile de çalışıyor. Güdük de olsa var olan kısmi hakları çiğneyen, öğretmenleri özel sektör vurgusu ile mesleki karşılığın dışından bir yerden, aynı zamanda siz kamuda ki öğretmenler ile aynı haklara sahip değilsiniz yalanı ile vurmaya çalışan patron cephesi bir algı yarattı. Öğretmenler “başarısızlık ve mecburiyet” tespitleri üzerinden özel öğretim patronlarının iş yerlerinde (eğitim kurumlarına) geçerli olan ama yazılı olmayan kanunlara boyun eğdirildi.
-Bu sorunların temelini oluşturan asıl nedenler neler?
Kamusal eğitim anlayışından uzaklaşma, öğretmen emeğini bir yük olarak görme, bununla birlikte rekabetçi şekilde ilerleyen eğitim/akademik ortamın sunduğu olanakları da hesap ederek özel öğretim piyasasını destekleme. Hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) patronlara alan açan bu politikaları eğitim gibi kamusal bir alanda patronları güçlendirdi. Sorunun asıl kaynağı patroncu eğitim politikasıdır.
-Özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmen sayısı nedir?
İstanbul’da bulunan özel okul sayısı devlet okulu sayısını geçmiş durumda. Türkiye genelinde sadece özel okullarda çalışan 195 bin öğretmenden bahsediliyor. Kurs ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan eğitim emekçilerini de kattığımızda bu sayı 300 bini buluyor. Son 15 yılın verilerine baktığımızda muazzam bir büyüme bu. İstanbul’da çalışan özel okul öğretmeni sayısı 50 bin civarında. Tüm özel öğretim kurumlarını dikkate aldığımızda bu sayı 80 bine dayanıyor.
“MEB ÖĞRETMENLİĞİ ÖLDÜRÜYOR”
-Sorunların çözümü için nasıl adımlar atılmalı?
Milli Eğitim Bakanlığı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'na bağlı çalışan ve birer personeli olan öğretmenler gerçeğini silemez. Yani özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler sadece bir patronun ya da sermaye grubunun çalışanı değil. MEB, öğretmen emeğini korumalıdır. Öğretmenlik vasıflı bir meslektir. Öğretmenler asgari ücretle çalıştırılamaz diyemeyen bir MEB, öğretmenliği öldürüyor. Her sene binlerce öğretmen mesleğinden uzaklaşıyor. Bir an önce taban maaş maddesi kanuna geri gelmelidir. Öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve demokratik haklarını belirten bir meslek kanunu çıkarılmalıdır. Patronlar bu kanunla uymak zorunda kalmalı ve bunun denetimi sağlanmalıdır.
-Hem devlet hem de özel sektörde çalışan öğretmenler için hayat şartları gittikçe zorlaşıyor. Öğretmenler günlerini nasıl bir ortamda kutlayacak?
Riyakar, samimiyetten uzak davranış ve düşüncelerin hakim olduğu bir ortamda kutlanacak. Öğretmenleri muhatap almayan, sermayenin ve dini oluşumların temsilcilerinin istemlerini dikkate alarak özel öğretimde eğitim politikası belirleyen bir Bakan’ın varlığı altında kutlayacak. Özü itibari ile aslında özel sektör öğretmenlerinin kutlayacakları bir neden ve gün yok ortada. Öğretmenler mesleki onur ve emeğinin hakları için büyük bir mücadeleye girişmelidir. Bu mücadelenin kazanımlar ile karşılaştığı her gün kutlanmaya aday.
-Sendika olarak ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Sendikanın varlığı bir var oluş sürecini de beraberinde getirdi. Toplumun geniş kesimleri özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin sorunları olduğunu artık biliyor. Öğretmenlerin direngen ve değişiklik isteyen bir kitlesi kısa zaman içinde sendika ile buluştu. On bine yakın öğretmen sendikaya üye oldu. Bunu sağlayan şey ise sendikanın somut ve öğretmene dokunan kampanya çalışmaları oldu. Güvenceyi gündeme alan, taban maaşı geri alacağız diyen, tatil hakkı gibi sosyal hakları fiili mücadele anlayışı ile kazanımlarla buluşturan çalışmalar, öğretmen hareketliliğini de sağladı.
“SENDİKA GÜVEN VERDİ”
Özel okullarda ekonomik haklar mücadelesi yeni örnekler ile büyüyor. Sendika kararlı ve atak mücadelesiyle Bakanlığın, yetkililerin, işverenlerin emeği ile ilgilenmediği, onu güçsüz, zayıf bıraktığı koşullarda öğretmenlere güven verdi. Önümüzde sendikal baraj ve o barajı tüm diğer engeller ile birlikte ciddi bir sorun olarak taşıyan bir iş kolu gerçeği var. 10 No’lu iş kolunu yıkmayı hedef alan bir kampanyayı da başlatıyoruz. Sadece eğitim alanı olmayan aynı zamanda şirket olan işyerlerinde haklar mücadelesi vermek zorundayız. Bu mücadelede toplumun emekçi kesimlerini, paydaşımız olan velileri yanımızda görmek istiyoruz.