Okullar, belirsizlik ve endişeyle açılıyor

Okullar, 6 Eylül’de açılıyor ve tüm kademelerde 1,5 senenin ardından tam zamanlı olarak yüz yüze eğitime başlanıyor. Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Çayan Çalık, geçen 1,5 senelik süreçte yapılan hataları ve açılma sürecini değerlendirdi.

01 Eylül 2021 - 15:39

Okullarda yüz yüze eğitime dönüş kapsamında 1-3 Eylül tarihleri arasında okul öncesi ve birinci sınıf öğrencilerine yönelik uyum eğitimi yapılırken, öğretmenlere salgın ve okulların yeniden açılması sürecine ilişkin seminerler verildi. Seminerlere okul öncesi ve birinci sınıf öğretmenleri 31 Ağustos'ta, diğer sınıf öğretmenleri 1-3 Eylül'de katıldı.

Okullarda eğitimin, ders saatleri azaltılmadan ve mevcut öğretim programlarının bütünü dikkate alınarak gerçekleştirileceğini dile getiren Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, okul giriş-çıkış saatleri, teneffüs zamanları ve gerek duyulması halinde ikili eğitime geçilmesine ilişkin sürecin okulun fiziki kapasitesine göre il ve okul yönetimlerince düzenleneceğini söyledi.

Bakan Özer, mazereti dolayısıyla yüz yüze eğitime katılamayan öğrenciler için TRT EBA TV ve EBA platformu aracılığıyla eğitimin devam edeceğini de belirtti. Alınan tedbirler kapsamında ayrıca okullardaki tüm kapalı alanlar, her gün dezenfekte edilecek, okul idareleri tarafından ücretsiz maskeler sağlanacak. Öğretmen ve öğrenci dışında okula giriş, çıkışlar sınırlandırılacak, kapalı alanlar sık sık havalandırılacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüz yüze eğitimin başlamasıyla öğrencilerle irtibatlı aşı olmamış öğretmen ve personelden haftada en az iki defa PCR testi yaptırmasının isteneceğini açıklamıştı. Son açıklanan verilere göre öğretmenlerin en az bir doz aşılanma oranı yüzde 80’i geçerken, iki doz aşılanma oranı da yüzde 70’e vardı. 

Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Çayan Çalık ile 1,5 senede ne değiştiğini, bu süreçteki doğruları-yanlışları ve okulların yeniden açılma sürecini konuştuk.

“İKTİDAR ZAMANA OYNUYOR”

6 Eylül'de yeni dönem başlıyor. Yeni döneme gölge düşürebilecek en önemli sorunlar hangileri?

Salgın tekrardan yukarıya doğru seyrediyor. Aşılanma çok yavaş ilerliyor. Aşılananların yeniden aşılanması gündeme gelecek. Bu konuda gerekli hazırlık yapılıp yapılmadığı kafalarda soru işareti. Siyasal iktidar tam sağlık politikası yerine tam güvenlik politikasıyla zamana oynuyor. Bugüne kadar yüz yüze eğitimle ilgili geçmiş dönemde yaşanan sorunlar çözülmüş olmadığı gibi çözme iradesi de yok. Yüz yüze eğitim için sendikamız tarafından önerilen konu başlıkları halen muhatapları tarafından dikkate alınmıyor. Her şeyden önce ilk vazgeçilen, ilk kapatılan ve son açılması düşünülen yerler eğitim kurumları olmamalıdır. Bugünden itibaren eğitim-öğretim hizmetlerinin sağlıklı yürütülmesi için atılması gereken adımlar netleşmeli, maske, hijyen ve mesafe gibi üçlemenin yeterli bir salgın önlemi sağlamadığı, kişilere bırakılmış bir salgın önleme kılavuzu yerine kamusal salgın politikasının geliştirilmesi gerektiği yaşananlardan çıkarılması gereken ödevlerdir. 

Bu geçen sürenin telafisi mümkün mü? Alınan önlemler ne düzeyde?

Telafisi yüzde yüz mümkün olmasa da salgın döneminin çocuk gelişiminde yarattığı etkilerin tespitinin yapılarak bir program oluşturulması gerekir. Ancak, bakanlık bu konuda bir çalışma yapmadığı gibi ‘eğitim öğretim yılının sonunda telafi eğitimi yapıyoruz’ diye bir açıklama yaptı. Bu açıklama malesef telafi eğitimindeki temel ihtiyaçlar dikkate alınarak yapılmadı. Bu açıklama, özel okulda okuyan öğrencileri okulda tutmaktan ve değişik dini vakıf ve cemaatler için kamu binalarını kullanıma açmaktan ibaret. 

“EK KAYNAK SAĞLANMALI”

Yapılaması gerekenler neler?

Derslik mevcutları 18 kişiyle sınırlandırılmalıdır. İmam hatip okullarının ‘konforu’ olan derslikteki 17-18 öğrenci ortalaması tüm kademelerde ve okul türlerinde hayata geçirilmelidir. Eğitime ek kaynak sağlanmalı, personel ihtiyacı kadrolu ve güvenceli istihdam edilmelidir. ‘Eve yakın okul en iyi okuldur’ yaklaşımıyla okullarda yaratılan proje okul-sıradan okul ayrımına son verilmelidir. Yıllardan beri kapatılan köy ilkokulları yeniden açılmalı, öğrenciler yerinde eğitim alacak şekilde planlanmalı, gerekli öğretmen ataması sağlanmalıdır. Her köye bir öğretmen göndermenin bir maliyet değil, toplumsal aydınlanma için bir gereklilik olduğu unutulmamalıdır. Kaynaklar özel okullar için değil, özel okulların tasfiyesini sağlayacak şekilde eğitimin kamusal bir hak olduğu gerçeğiyle kullanılmalıdır. Zorunlu eğitim 12 yıl olduğuna göre farklı program uygulayan okul türleri kapatılmalı, zorunlu eğitim kapsamında olan süre revize edilmeli, okul öncesi eğitim zorunlu olmalıdır. Ücretli öğretmen, taşeron çalıştırma gibi ucuz, güvencesiz çalıştırma politikası derhal terk edilmelidir. 

Halen eğitim politikalarında temel yönelim dincileştirme ve piyasalaştırma olarak özetlenebilir. Derslik başına düşen öğrenci sayısı konusunda sıkıntılar devam etmektedir. Ek derslik açılmamış, ek personel istihdamı salgın koşullarında yüz yüze eğitim verecek şekilde hiçbir şekilde planlanmamıştır. Tekli eğitim politikası tamamen iflas etmiştir. Açılan imam hatip okullarının tercih edilenden fazla olması, öğrencilerin istediği okul türlerinde okuma tercihlerine uygun planlama olmaması öğrencileri örgün eğitimin dışına atmakta, açık lise ve özel okullara öğrenci kaymasına sebep olmaktadır.


ARŞİV