Uzaktan eğitim, örgün eğitimin yerini mi alıyor?

Uzaktan eğitimin örgün eğitimin yerine ikame edilmeye çalışılmasının büyük risk olduğunu belirten klinik psikolog Deniz Sevimli, “Göz göze gelmediğin, soluğunu hissetmediğin bir eğitim modelinin insana dair gerçekliklerden koptuğunu düşünüyorum” diyor

23 Temmuz 2020 - 09:21

İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi'nde önümüzdeki akademik yılda psikoloji bölümünün yer alması kararı, beraberinde birçok tartışmayı getirdi, tepkilere neden oldu. Uzmanlar, psikolojinin etkileşimli bir alan olduğu için uzaktan eğitiminin mümkün olamayacağının altını çiziyor. Bu karara karşı çıkanlar imza kampanyası düzenlerken, Türk Psikologlar Derneği de konuyu yargıya taşıdı. Biz de kamuoyunda büyük bir tepki ile karşılanan karar hakkındaki görüşünü Klinik psikolog Deniz Sevimli’ye sorduk.

  • Psikolojinin uzaktan eğitimle olamayacağına dair ardı ardına açıklamalar yapılıyor? Siz bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğru bir karar olmadığını hepimiz biliyoruz. Ve bunun karşısındayız lakin çuvaldızı biraz kendimize batırmamız gerekiyor. Aşağıdaki hikayeye bir bakalım. 

‘Aslında O Ermeniyi (Papazı) Dövdürmeyecektik’ Sarkis Çerkezoğlu'nun, Metis'in Siyahbeyaz serisinden çıkan "Hatırlıyorum" adlı kitapta anlattığı hikaye şöyle aslında; “Üç arkadaş var. Bu üç arkadaş bir yaz günü yaya olarak yolculuk yapmak zorunda kalıyorlar. Biri Türk, biri Kürt, diğeri de Ermeni. Ama Ermeni olan aynı zamanda papaz. Sıcak, bir süre sonra yolda susuyorlar. Etrafta su yok. Bağların olgun zamanı. ‘İki salkım üzüm yiyelim de ağzımız ıslansın’ diye bir bağa giriyorlar. Bağın sahibi bir Türk ama onu görememişler. ‘Kaç paraysa veririz’ diyerek yemeye başlamışlar. Bu sırada bağın sahibi gelmiş. Bakmış üç kişi üzümünü yiyor. Fena bozulmuş ama üç kişiyle de başa çıkamayacağını düşünmüş. Birine bakmış, kıyafetinden Ermeni ve papaz olduğu belli. Diğerine bakmış konuşmasından Kürt olduğunu anlamış. Üçüncüsü de Türk. Dönmüş Ermeni’ye, ‘Bak bu adam Türk, yesin malımı. Benim kanımdandır. Helali hoş olsun. Bu da Kürt’tür ama din kardeşimdir. Sen niye yiyorsun benim üzümümü?’ demiş. Bu laf, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen Türk ve Kürt’ün hoşuna gitmiş. Adam, papazı bir güzel dövmüş. Kıpırdayacak hal bırakmamış, yere uzatmış. Bağ sahibi biraz sonra Kürt’e dönmüş. ‘Müslümansın da niye sahipsiz bağa giriyorsun. Bu adam benim kanımdan yediyse afiyet olsun, çünkü o Türk’tür. kardeşimdir’ diyerek bir güzel onu da dövmüş ve yere uzatmış. Bu durum Türk’ün hoşuna gitmiş. Biraz sonra Türk’e dönmüş ve ‘Tamam anladık Türk’sün, aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının bağına girilir mi?’ diyerek Türk’e de vurmaya başlamış. Türk yumrukla yere yuvarlanınca Kürt’e dönmüş ve ‘Biz’ ‘Papazı dövdürmeyecektik’ ”demiş. Bu hikayeye sonra tekrar döneceğim. 

  • Öncelikle psikoloji eğitiminin temel taşlarını neler oluşturuyor? Eğitimin olmazsa olmazları nelerdir?

Psikoloji eğitiminin temel taşlarını elbette ki teorik bilgi ve onun gerçek yaşamda karşılığını bulmasını sağlayan uygulamalı alanı oluşturuyor. Yani teorik bilgileri öğrenir bunun gerçek alanda sınanmasını sağlarsınız. Fakat genel olarak bu söylediğim şey geçmiş zamanda kaldı. Son dönemlerde özel üniversitelerin çoğalması ve neredeyse her üniversitede psikoloji bölümlerinin açılması, kontenjanların hem devlet hem de özel üniversitelerde şişirilmesi, eğitim kalitesinin düşmesi, beraberinde başka yozlaşmaları da getirdi. 

Müfredatlara ve işlenen konulara baktığımızda çoğunlukla teorik olduğunu, uygulama alanlarının kalmadığını görebilmekteyiz.Ve aslında hepimiz lisans eğitiminde psikoterapi yöntemlerinin öğretilmediğini ve uygulamalarının yapılmadığını biliyoruz. Buna çoğunlukla psikoloji yüksek lisans programlarını da dahil edebiliriz. Peki ne oluyor? Hemen söyleyeyim. Her bir psikoterapi yönteminin belli kurumları ve belli şahsiyetleri var. Ve hepsi bu uygulama alanlarını ellerinde tutmayı ve bu iş üzerinden para kazanmayı hedefliyor. Aslında bunu da yapıyorlar. Yani hiçbir psikoloji lisans öğrencisi psikolojik danışma ya da psikoterapi yapmayı bilerek mezun olmuyor. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)’yi x kurumundan ve y kişisinden alalım, EMDR zaten belli, psikanaliz ayrı bir vaka, başka hangi kuram ve yöntemler var, hadi onları da şuradan alalım. İşte tam bir pazar alanı. Ve ardından özel kurum ve hastanelerin ücretli staj programları. Eğitim açısından içler acısı bir durum; Eğitimin piyasalaşması.

  • İçinde etkileşimi ve uygulamayı da barındıran bölümün yapısına bu eğitim modeli aykırı değil mi?

Tabii ki aykırı. Yüz yüze görüşmelere, uygulamalara katılmanın olmadığı deneyimsel olarak yaşanmayan pratikler hem içerik hem görünüm açısından sakıncalı ve kabul edilebilir değil. 

  • Uzaktan eğitim içerisinde başka ne gibi riskler taşıyor?

İnsana dair alanlarda eğitimin uzaktan olması birçok sıkıntıyı beraberinde getirebilir. Eğer böyle olmayacaksa o zaman tıp eğitimini de uzaktan açabilmeliler. Ve buna benzer uygulama alanlarını da. Göz göze gelmediğin, soluğunu hissetmediğin bir eğitim modelinin insana dair gerçekliklerden koptuğunu düşünüyorum. Bunun en bariz örneklerini şimdi devam eden pandemi döneminde de yaşıyoruz. Evden ve ekran üzerinden uzaktan çalışma ya da uzaktan eğitim ilk başlarda hoş karşılandı ve hala hoş karşılanan yanları var. Buradaki sorun uzaktan eğitimin ya da açıköğretimin aslında örgün eğitimin yerine ikame edilmeye çalışılmasıdır.  En büyük risk budur.

“FELSEFENİN GEÇMESİYLE YOZLAŞMA BAŞLADI”

- Türk Psikologlar Derneği Genel Başkanı Okan Cem Çırakoğlu, “Eğitimdeki çürüme, yoksullaşma ve bozulma doğrudan halka verilecek hizmeti engeller” diyor. Bu  açıklama üzerinden siz neler  söyleyebilirsiniz?

Cem Hoca doğru söylemiş ama bence eksik söylemiş. Şimdi dönelim papazı dövdürmeyecektik hikayesine. Tüm bilimlerin çıkış noktası felsefe eğitimi Açıköğretim Fakültesi’ne geçtiği gün aslında çürüme ve yozlaşma başlamıştır. Ve genel olarak bu ve benzeri bölümlerin açık ya da uzaktan eğitim olmasına yeterince itiraz edilmemesi şimdiki sürecin yaşanmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Bizde asıl karıştırılan da açıköğretim ve uzaktan öğretimin örgün eğitimin yerine ikame edilmeye çalışılmasıdır. Şimdi şu soruların cevabını vermek gerekir. Psikoterapi online (uzaktan) yapılabiliyor mu? Evet. Psikoterapi modellerinin eğitimi online olarak yapılıyor mu? Şu anda sosyal medyaya baktığınızda birçok terapi modelinin eğitimlerinin uzaktan yapıldığını görebilirsiniz. Peki psikolojiyi örgün olarak okumuş (ve ruh sağlığının diğer alanlarını) arkadaşlar bu online kurslara gidip para verip sertifika sahibi oluyorlar mı? Evet oluyorlar. 

Sonuç olarak,  papazı dövdürdüğünüzde sıra sizin alana da gelir. Ruh sağlığı alanında faaliyet gösteren tüm demokratik kitle örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının görevi papazı dövdürtmemektir. Yeni çıkacak olan ruh sağlığı yasasında anlaşabilmektir. 


ARŞİV