''Afşin kazası göz göre göre gerçekleşmiştir''

Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi Maden Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Ali Kahriman, Afşin Elbistan Kömür İşletmesi'nde meydana gelen kaza hakkında merak edilen soruları yanıtladı.

11 Mart 2011 - 10:31

Kadıköy'de yerleşkesi bulunan Okan Üniversitesi'nin Öğretim Üyesi Maden Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Ali Kahriman, Afşin Elbistan Kömür İşletmesi'nde meydana gelen kaza hakkında merak edilen soruları yanıtladı.

Son günlerin en önemli mühendislik kazalarından birisi Afşin Elbistan Linyit sahasında yaşandı. Bu konuda söyleyecekleriniz nelerdir?

Afşin Elbistan Linyit sahasında dünyanın en büyük maden kazalarından birisi yaşandı. İnsan eliyle açılmış bir alanda, mühendisliğin en ince ayrıntıları ile hesaplanıp işlenmesi gerektiği bir işletmede 50 milyon tonluk dev bir kütle kaydı ve aralarında mühendislerin de bulunduğu maden işçileri toprak altında kaldı. Biz ülke olarak başka gündemlerle meşgul olurken bu olay gerçekleşti ve ülke gündemindeki diğer haberlerin arasında kaldı, çok da tartışılmadı. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir olay bu şekilde geçiştirilemez. Kuzey Afrika'daki, Libya'daki hareketler kadar hatta çok daha elim bir durumdur. Göz göre göre gerçekleşmiş bir kazadır. Yapılan bir dizi hataların sonucu meydana gelmiş bir kazadır. Bir defa orada bu kütlelerin hareketi, deformasyonu yeterli derecede izlenmemiş, bu kütlenin stabilitesi için gerekli hesaplamalar yapılmamış önlemler alınmamış. Bunların basit bir nivelman ölçümü ile ortaya konacağı bir dönemdeyiz. Kaldı ki çok hassas ölçümler yapan total station, GPS, lazer tarama sistemleri var. Bunlar kullanılarak bu tehlike tespit edilebilirdi. Yirmibirinci yüzyılda, elimizde bütün teknolojik imkanlar var iken, göz bebeğimiz Afşin Elbistan Linyit Sahasında, geçmişten bugüne binlerce mühendisin çalıştığı, her şeyin göz önünde gerçekleştiği bir yerde, böyle bir olayı meydana getiriyoruz ve buna da görmezden gelebiliyoruz. Bir şeyler eksik ve yanlış gidiyor demektir.

Tespitinden sonra nasıl bir önlem alınabilirdi?

Bir olaya doğal felaket diyebilmeniz için o olayın sizin bilginiz, kontrolünüz ya da müdahaleniz dışında gelişmesi lazım. Ölçüm yaptınız ve kayma var bunu tespit ettiniz; örneğin 1mm – 2mm ilerlemeler var. O zaman imalat sisteminizde bir hata var demektir, ya kademelerin oluşturulmasında bir hatanız vardır, ya drenaj sisteminde bir hatanız var, ya eğim hesabınızda bir hatanız var, üretim teknolojisinde bir hatanız var, ya da yer altı su seviyenizde bir hatanız var…Tamamen insan hatasından kaynaklanan bir hata var demektir orada. Bizim dağaya olan müdahalemizde, bizim süreci yönetmemiz gerekir. Bu çağda doğanın bizi yönetmesine izin verirsek, bu ancak bilim ve teknolojinin girmediği geri toplumlarda olur.

Madenlerde meydana gelen diğer kazalar nelerdir?

Yeraltındaki bir grizu patlamasında, metro tünelinde meydana gelen bir çökme sonucu yolun da çökmesi gibi her mühendislik kazasının belli belirtileri ve önceden alınması gereken önlemleri vardır. Bir binanın eğik olduğunu, ekseninde kayma olup olmadığını ya da deformasyonunu çeşitli araçlarla nasıl ölçüyorsak, aynı durum yer altı yapıları ve madenler için de geçerlidir. Sonuç olarak biz doğa ile bir çaba içindeyiz, bir tarafta doğa var diğer tarafta da bizim oraya bir müdahalemiz var. Günümüzde dünyanın en büyük mühendislik çalışmaları yapılıyor, hergün neredeyse bir Everest Dağı kadar kütle yer değiştiriyor. Gerek madencilik gerekse inşaat işleri sonucunda . Sadece Türkiye’de madencilik faaliyetleri sonucunda oluşan, yıllık 10 milyarlarca metreküp ile ifade edilen bir kütle hareketi var. Bir de bu maden alanlarının rehabilite edilmesi gerekli hale geliyor ve bu giderek de artacak. Yeryüzünde yapılan her müdahalenin bir de çevresel maliyeti vardır. Önemli olan toplumların bu maliyetleri göze almaları ve doğayı tahrip ettikten sonra eski haline getirmek, rehabilite etmek için doğacak olan maliyetlere de katlanmalı gerek. Bir birimlik işin belki de 5 birimlik bir çevre maliyeti var bu maliyeti ödemeyi öğrenmemiz gerekiyor.
Madencilik, başlangıcında ölçme ve planlama gerektiren bir sistemdir. Her faaliyetin ölçülmesi ve projelendirilmesi gerektiğini ifade ettik. Her ölçme işlemi kullanılan teknik ve yöntemlere göre bir hata payı barındırır. Bu hata payının sizin için ne kadar risk taşıdığı önemlidir. Çeşitli mühendislik disiplinlerinin aynı anda işin içine girdiği madenlerle, girmediği yerler arasında kaza istatistikleri açısından çok büyük farklar vardır. Maden sahasında yerin hareketlerinin ölçülmesi lazım, deformasyonların ölçülmesi lazım; bunlar da haritacılar tarafından yapılır. Bu hareketin de doğru yorumlanması gerekiyor. Ayrıca kazı eğimlerinin nasıl olacağının iyi hesaplanması ve doğru uygulanması lazım. Aksi taktirde ya aşırı önlem alarak çok yüksek maliyetli kazı işi ortaya çıkar ya da risk artar ve Afşin- Elbistan örneğindeki gibi kazalar meydana gelir. Zonguldak gibi yer altı madenlerinde de yer altındaki kazıların yerüstündeki yapılar açısından risk yaratmaması, göçük oluşmaması için çökmeleri iyi gözlemeniz lazım. Teknolojideki hızlı gelişmelere, iletişimdeki patlama hızına rağmen dünyadakinin tersine ülkemizde son beş yılda maden kazalarında kitlesel artış söz konusu. Bu konunun da çeşitli boyutları ile mercek altına alınması kaçınılmazdır.
Şili maden kazasında 33 işçinin oradan çıkarılmasında kullanılan yönteme gelecek olursak, o delgi aletinin yerin onlarca metre altındaki doğru noktaya yönlendirilmesi nasıl gerçekleştirildi? Çünkü yukarıda en ufak bir sapma aşağıda metrelerce kaymaya sebep olacaktı.
Bu harita ve maden mühendisliğinin ileri uygulama alanlarından birisi. Şimdi lazer tarama cihazları var, arazinin alımını bu cihazlarla çok hızlı bir şekilde alabiliyoruz. Buna benzer bir sistem bu delme aleti ile birlikte çalışıyor ve delerken sizin gittiğiniz istikamet hakkında sürekli bilgi veriyor. Bu sistemlerin benzerleri ülkemizde de var. Bu kurtarmada afet sosyolojisine dayalı kriz yonetimi ve başarılı halka ilişkiler programı sonuç vermiştir.

İngilizcede yer altı tünellerinde, karayolu ya da demiryolu tünellerinde çalışan mühendis ve teknik elemanlar için miner(madenci) tabiri kullanılır. Bunu biraz açıklar mısınız?

Yer altı kazı faaliyetlerinde; metro, karayolu tüneli, maden, baraj, sulama kanalı gibi yapılarda, kazı işlerinden madenciler sorumludur. Donatılar ve planlama konusunda inşaat mühendisleri daha yetkindir. Bu yer altı projelerinde TBM makineleri yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Bu makinelerin yeraltına indirilmesi, rotasına uygun ilerlemesi, delme patlatma işlemlerinin kontrollü bir şekilde yapılması, hergün değişen kesitlerin de gözlemlenmesi, aşırı sökülmelerin engellenmesi, tünelin jeolojik yapısını haritalara işlemeniz gerekmekte. Bütün bu operasyonların tümünde hem ilerleme sırasında hem kazı öncesinde, hem planlamada, uygulama sırasında, gerek işin hızı gerekse güvenliği açısından ölçme yapmanız gerekir. Bu tür yapılarda ölçme teknik ve teknolojilerinin hemen hepsi kullanılır. Basit el GPS’inden çok daha gelişmiş Lazer Tarama Cihazına kadar, her türlü ölçme cihazı kullanılır. Bu imkanlar sayesinde İstanbul gibi bir metropolde metro inşaatları sessiz sedasız kimseye zarar vermeden yapılabiliyor.

Madenler bir taraftan insanoğlunun ihtiyacı bir taraftan da elde edilmesi sırasında doğada bir değişiklik meydana getiriyoruz, bir bakıma çevreye de zarar verme söz konusu. Bu günümüzde nasıl dengeleniyor?

Çevre dostu yaklaşımlar kaçınılmazdır, bizim doğa ile barışık çalışmamız gerekir. Doğadan yararlanmamız da şarttır, doğaya verdiğimiz zararı da telafi etmemiz de şarttır. Gerek madenlerin işletilmesinde kullanılacak çevreci yaklaşımlar gerekse çalışması bitmiş olan maden alanlarının geri kazanımında yapılacak rehabiltasyon işlemleri; bunların hepsinin bir maliyeti var. Bu maliyetler de oradan elde edilen ürüne yansır. Toplumlar bu maliyet artışını göz önünde bulundurmalı ve buna katlanmalıdır. Örneğin Almanya’da rehabilite edilmiş, çevre düzenlemesi yapılmış, geri kazanılmış eski maden alanlarını bilmeyen birisi doğa harikası zanneder. Halbuki insan eli ile oluşturulmuş alanlardır buralar. Biz Türkiye olarak bu sürecin henüz çok başlarındayız. Enerji ve tüketim ihtiyaçları arttığına göre, üretimi engelleyici değil,i üretim esaslı çevrecilik anlayışının da gelişmesi lazım.
 


ARŞİV