'Her toplumun bir 12 Eylül'ü var'

12 Eylül askeri darbesinin yıldönümü nedeniyle Devrimci 78’liler Federasyonu tarafından düzenlenen panelde; darbenin acılarını yaşayan bir grup aydın biraraya gelerek o günleri anlattılar.

19 Eylül 2014 - 09:28
12 Eylül Darbesi’nin 34. yılı nedeniyle Devrimci 78’liler Federasyonu tarafından, 12 Eylül Cuma akşamı “Devletin Yasal Cinayetleri” (İşkence, Kayıplar ve İdamlar) konulu bir panel düzenlendi.
Devrimci 78’liler Federasyonu Üyesi ve 28 Ocak 1983’te cunta tarafından idam edilen Ramazan Yukarıgöz’ün kardeşi Yılmaz Yukarıgöz’ün moderatörlüğünde Barış Manço Kültür Merkezinde düzenlenen panelin konuşmacıları; Eşber Yağmurdereli (Avukat, oyun yazarı, demokrasi ve özgürlük girişimlerinin sözcüsü, kıdemli mahpus, barış için1 milyon imza kampanyasının sözcüsü), Avukat Ahmet Cihan (12 Eylül döneminde gözaltına alınıp işkence sonucu hayatını kaybeden ve ölümüne intihar süsü verilen Süleyman Cihan’ın kardeşi), Prof. Dr. Nurettin Demir (Cezaevi İnceleme ve İzleme Komisyonu Üyesi, CHP Muğla Milletvekili, Seza Mis Horuz (İnsan Hakları Derneği Üyesi, İnsan Hakları savunucusu, aktivist, 12 Eylül döneminin uzun süren göz altılarda ve tutukevlerinde işkencelerle yaşayan bir kadın), Rahim Noz (İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu Üyesi) ve Avukat Nebi Barlas idi.
Yılmaz Yukarıgöz yaptığı açış konuşmasında darbecilerin yargılandığı mahkemede darbeci generallerin ceza aldığını hatırlatarak, “Yargıtay kararları doğrultusunda ne olacağı kesin olarak beli olacak. Yargıtay kararlarının cezayı onaması halinde o zamanki mahkeme kararları yok hükmünde sayılacak, idamlar resmi olarak cinayet sayılacaktır. Yeni bir dava daha başlatıyoruz. Suç duyurusu birkaç gün önce yapılmıştır. Et Balık Kurumları biliyorsunuz işkencehane olarak kullanılmıştır. Orada yapılan işkenceler günışığına çıkmamıştır. Ve dolayısıyla orada işkence yapan insanlar değil de bu sefer de o kurumların yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur” dedi.


“GÜZEL BİR DÜNYA İSTİYORDUK”
İlk olarak söz alan İnsan Hakları Aktivisti Seza Mis Horuz, 12 Eylül deyince akla ilk gelen şeyin işkence olduğuna belirterek “Yaşanan her şey işkence ile bağdaştırılıyor. İşkence deyince benim aklıma hep bütün acıların, kıyımların, biat ettirmenin bileşkesi geliyor. Benim yaşadığımı içerde ve dışarıda binlerce insan yaşadı. Askeri rejimin ne olduğunu birçoğumuz o günleri yaşayarak öğrendik. Güzel bir dünya istiyorduk” dedi.
Horuz konuşmasının sonraki bölümünde gözaltına alındıktan sonra yaşadıklarını anlattı.
Avukat ve kayıp yakını Ahmet Cihan ise şöyle konuştu: “Evlatlarınızın, kardeşinizin, dostunuzun katillerini daha uzun yaşamları için dua eder misiniz? Biz 12 Eylül’de bu ‘dua’ları ettik. Onların ölmemeleri, daha uzun süre yaşamaları için çırpınıp durduk. Bu dava bir an önce bitsin, ölmesinler ve bu yargılama sonuçlansın istedik. Yargılandılar, ceza aldılar, ama onaylanmasını bekliyoruz.”
Cihan’ın ardından söz alan Avukat Eşber Yağmurdereli, 12 Eylül’ü Diyarbakır Hapishanesi’nde karşıladığına vurgu yaparak, şu değerlendirmeyi yaptı:
“12 Eylül, sadece belli siyasi fikirlere sahip olanları değil, değişik uygulamalarıyla toplumun her kesimini en derinden etkileyen, insanları insanlıktan çıkaran, insanları insanca yaşama şartlarından uzak tutmaya çabalayan dolayısıyla sadece Türkiye’de değil dönemin özellikleri itibariyle dünyanın başka yerlerde de sistemin 1970’li yıllarda içine girdiği krizin çözümü anlamında uyguladığı aksi siyasi yöntemlerden biri olarak toplumları cendereye sokan bir anlayışın Türkiye’de ortaya çıkan biçimiydi. Her toplumun bir 12 Eylül’ü var, 1960’lar, 1970’lerden itibaren… 12 Eylül ve sonuçları son derece kalıcı oldu. Bu süreci yaşayarak kişiliği oluşan, bu döneme ait özellikleri taşıyan, bu dönemin öngördüğü siyasi insanı ortaya çıkaran yapının varlığını sürdürdüğü şartlarda yaşamaya devam ediyoruz.”
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu Üyesi Rahim Noz, “F tiplerine, bugün insanlığın sıfırlandığı nokta diyoruz” derken, Cezaevi İnceleme ve İzleme Komisyonu Üyesi, CHP Milletvekili Nurettin Demir de Türkiye’deki mahkumların sağlık sorunlarının çok önemli olduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu: “Komisyon olarak İstanbul Protokolünün uygulanması gerektiğini, üçlü protokolün özellikle insanların sağlığını engellediğini, bir işkenceye dönüştüğünü söyledik. Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasındaki üçlü protokolün mahkumların sağlık sorunlarını çözmediği kanısındayım. Dolayısıyla bu konuda mücadeleye devam etmek lazım” diye konuştu.
Panelin sonunda ise Avukat Nebi Barlas söz aldı. Barlas, devrimcilerin şahit olduğu idamlarını anlatırken hem kendi ağladı, hem de kendisini dinleyenleri ağlattı.…
Barlas konuşmasının sonunu ise Metris Türküsü’nden çıkarak şöyle bağladı: “Şu Metris’in önü bir uzun alan/ Bir tek o yiğit gençleri savundum/ O yiğit gençleri sevdim/ O yiğit anaların yanında oldum/O yiğit anaları sevdim/Gerisi yalan…”
Konuşmalardan sonra ise idam edilen devrimcilerin ailelerine yazdıkları mektuplar yansıdı ekrana…

ARŞİV