Semra ÇELEBİ
Fotoğraf: Berivan TANRIVERDİ
Gazeteci Nuh Köklü, geçen hafta, Yeldeğirmeni’nde arkadaşlarıyla kartopu oynarken, bir esnaf tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Yanında, Gezi direnişinden sonra mücadeleyi kendi mahallelerine taşıyan Yeldeğirmeni Dayanışması’ndan arkadaşları vardı. O feci olayı Köklü’yle birlikte yaşayan nişanlısı Ferda Sayın ve mahalleden arkadaşları Kadim Fırat, Enver Arğ, Tamer Doğan’la bir araya geldik, Nuh’u bir de onlardan dinledik. Nuh’u tanıdıkça hem bir meslektaşımızı hem bir komşumuzu kaybetmiş olmanın üzüntüsü bir kat daha arttı…
Aşağıda okuyacağınız söyleşi, dostlarını kaybetmiş bir grup insanla yapılmış sohbetin yazıya dökülmüş halidir.
Nuh ile ilk ne zaman tanıştın?
Ferda Sayın: 7 Ocak 2012 akşam 8’de tanıştık. Tanıştığım günden sonra zaten hep birlikteydik. O zaman NTV’de çalışıyordu, Ortaköy’de oturuyordu. Ben Yeldeğirmeni’nde oturuyordum. Mahalleye Gezi döneminde, 22 Haziran 2013’te taşındı. Gezi’den sonra Yeldeğirmeni’nde çok sık vakit geçiriyordu zaten.
Yeldeğirmeni Dayanışması’nın etkinliklerine katılıyor muydu?
Ferda Sayın: Nuh, biraz daha uzaktan izliyordu bizi. Yeldeğirmeni Dayanışması’nda ona göre yaşça daha genç bir ekip vardı. Don Kişot Evi sürecinde ara ara geldi gitti. Bizim etkinliklerimizi dışarıda yaygınlaştırmaya çalıştı. Özellikle İspanya’daki, İtalya’daki Arjantin’deki işgal hareketleriyle ilgili çeviriler yapıyordu, oralarla dayanışma ağının büyütülmesini önemsiyordu. Son olarak Karşı Lig’e katılmıştı.
“BU SEZON BAYA GOL YEDİK”
Nasıl bir futbolcuydu?
Kadim Fırat: Nuh, Karşı Lig’in ikinci sezonu başlamadan önce takıma dâhil oldu. İdmanlarımıza gelmeye başladı. Samimiyetimiz orada gelişti. Kaleci olarak geldi direk. İlk sezona göre baya gol yemiş bulunuyoruz. En çok yenilgiyi bu sezon aldık Forza Yeldeğirmeni olarak. Maalesef iyi bir kaleci değildi. Ama bunda sadece Nuh’un payı var dersek haksızlık etmiş oluruz. Nuh’un futbolla ilişkisi kuramsal düzeyde çok iyiydi. Beşiktaş taraftarıydı, Çarşı grubunu desteklerdi. Alternatif futbol liglerini izler, kitaplar okurdu.
Keyifli, heyecanlı biriydi. İyi bir kaleci olmamasına rağmen, çabalıyordu. Tutkulu bir yönü vardı. Ben onun bu yönünü çok seviyordum; o tutku ve heyecanını… Gol yediği zaman çok sinirleniyordu ama hemen toparlanıyordu. Takımımıza bir ‘neşe’ unsuru olarak geldi.
Tamer Doğan: Normalde alışkanlıktır, ölünün arkasından iyi konuşulur ama Nuh gerçekten çok iyi bir insandı. Çok eğlenceliydi. Nuh 47 yaşındaydı ama hiç yaşının insanı değildi. Ben 35 yaşındayım bizim genç arkadaşlar bana “ağabey” der ama Nuh’a çok rahat Nuh derler. Şakalarıyla, esprileriyle o yaş farkını ortadan kaldırmıştı. Kıpır kıpırdı, çok hareketliydi. Tek olumsuz yanı çok kötü bir kaleciydi. Saygıyı hak edecek kadar bilgi birikim sahibiydi. Saatlerce tartışabilirdik. Birbirimizden öğreneceğimiz çok şey vardı. Müzik zevki çok iyiydi, evrensel bir müzik anlayışı vardı. Aslında edebiyattan sinemaya kadar bütün alanlarda öyleydi. Naif ve anlayışlıydı.
“TAKIM RUHU TAŞIYORDU”
Enver Arğ: Dayanışma’nın ilk günlerinde çok samimi değildik. Karşı Lig başladığında samimiyetimiz ilerledi, aynı takımdaydık. Mahallede daha çok vakit geçirmeye başladık. Birlikte esnaf çalışması da yürüttük. Takım ruhunu taşıyan bir insandı.
Başka nasıl çalışmalar yürüttünüz birlikte?
Kadim Fırat: Önem verdiğimiz her meseleye katkı sunuyordu. Örneğin biz Forza Yeldeğirmeni takımı olarak mahalleye dağıtabileceğimiz bir takvim tasarladık. Bu takvimin mahalleye dağıtılma kısmında Nuh özel bir insiyatif alıp arkadaşlarla birlikte dağıttı. Haydarpaşa Garı eylemlerinde düşünsel olarak hangi sloganları öne çıkaracağımız konusunda katkı sunuyordu. Kent mitinginde aktifti. Karşı Lig’in açılışında “Faşizme karşı Top’lu mücadele” sloganını o önermişti.
“KİTAP VE FİLM PROJESİ VARDI”
Düşünsel yönü ağır basmasına rağmen işsiz kalan gazetecilerdendi değil mi?
Ferda Sayın: En son NTV’deydi. Oradaki bir buçuk yılına tanık oldum. Basının iktidar tarafından ele geçirildiği, gerçekten haber yapmak isteyenlerin dışarı itildiği bir zamandı. “Zaten haber yapamadığım bir yerdeydim. Alternatif işler yapmalıyız” derdi. O yüzden kendi blogunu çok önemserdi. Yine de iş başvurusu çok oldu. Şimdi haberini yapan birçok kanala, gazeteye başvuruda bulunmuştu ama dönüş bile olmuyordu. İşsiz kalması, yazmaya ağırlık vermesine olanak tanıdı. Düzenli çeviriler yapıyordu. İspanyolcayı çok iyi biliyordu. Arjantin’de üç yıl yaşamıştı. Dünyada sporu, toplumsal gündemi, kent hareketlerini, politikayı yakından takip ediyordu. Çeviriler yapıp bloguna koyuyordu. Bunu eğlenerek yapıyordu, çok komik bir insandı.
Blog dışında çalışmaları var mıydı?
Ferda Sayın: Yazmayı çok seviyordu. Bir kitap projesi vardı. Tarihi bir roman yazmak istiyordu. Bir film senaryosu vardı; kent hareketine, kent mücadelesine vurgu yapan, alt metninde futbolun, mahalle takımının, Erasmuslu öğrencilerin de olduğu bir hikâye üzerine çalışıyordu. İşsiz gazetecilerle bir araya geldiler. Birlikte gazete çıkarma kararı almışlardı. Gazetede çıkmak üzere bir Soma dosyası hazırlamıştı. Çok ayrıntılı, madencilik sektörünü anlatan bir dosyaydı.
“NEFRET KÖTÜ BİR ŞEY DERDİ”
Mahalleliyle arası nasıldı?
Ferda Sayın: Komşularla arası çok iyiydi. Takımdaki arkadaşlar komşularımızdı aynı zamanda. Genel anlamda esnafla arası çok iyiydi. O, dükkana girince dalga geçerler, eğlenirlerdi. Alışverişe çıkması tam bir komediydi. Bir tane tost makinesini yaptırana kadar dört kere gitti geldi. Çok sabırlıydı. Çok heyecanlı bir karakter olmasına rağmen, olaylar karşısında çok kontrollüydü.
Nuh, iyi insanları çok önemsiyordu. Kimseye bir şey olmasın isterdi. Nefret kötü bir şey derdi. Biz renklerimizle, kimliklerimizde bir arada durabilmeliyiz derdi.
Nuh’u öldüren esnaftan alışveriş yapıyor muydunuz?
Ferda Sayın: Evet, hem de sık sık. Nuh “Biz girdiğimiz zaman çok kötü bakıyor buradan alışveriş yapmasak mı?” demiş ama sonra düşününce “O kadar esnafla ilgili çalışıyorsunuz, şimdi bizim gidip çarşıdan almamız olmaz. Yaşlı babası var” diyip alışverişe devam etmişti. “Çözüm ondan alışverişi kesmek değil” derdi. Bu düşmanlığı körüklemek anlamına gelirdi. Mahallede onun gibi kötü bakışlarıyla karşılaştığım esnaf tabi ki var. Burada yaşıyoruz. Ben buradan gitsem de yine böyle şeyler olabilir. Kentsel dönüşüme karşı birlikte hareket etmemiz gerekiyor. O dönüşüm olunca onun dükkânı belki Sturbucks olacak, benden önce o gidecek belki ama bunu göremiyor. Aslında biz aynı saftayız.
“SALDIRIYI TAHMİN ETMİYORDUK”
Esnafın size karşı bir tavrı var mıydı? Böyle bir saldırı bekliyor muydunuz?
Kadim Fırat: Biz böyle bir saldırının gelebileceğini tahmin etmiyorduk. Mahalledeki çalışmalara bir takım insanların negatif yaklaştığını biliyorduk. Bunu yaptığımız çalışmalarda da, kendilerini ziyaret ettiğimizde de hissedebiliyorduk. Ama bunun cinayete varabileceğini asla kestiremedik. 1,5 - 2 yıl önce İşgal Evi vesilesiyle esnafla içli dışlı olduk. Don Kişot inşaat halindeyken malzemeleri sürekli mahalle esnafından alıyorduk. O dönem bir esnaf şunu söylemişti: “Düşüncelerinize katılmıyorum ama sizin çabanızı çok önemsiyorum çünkü mahalle kültürünü yaşatmaya çalışıyorsunuz. Alacağınız malzeme konusunda yüzde 50 indirim yapacağım.” Böyle sayısız örnek var. Olaydan iki gün önce çocuklara 23 tane forma yaptırmak için esnafı dolaştık; beklediğimizin dört katı para topladık.
“MÜCADELEYE NEŞEYLE DEVAM”
Enver Arğ: Mahallede birinin yiyeceğe ihtiyacı varsa temin ettik, bir amcamızın evini yeniden inşa ettik, sokakta çocuklar varsa onlara yardım ediyoruz, kızlı erkekli futbol oynuyoruz, bir mahalle evi inşa ettik, yeryüzü sofrası kurduk… Bütün bunlar devletten bağımsız insanların kendilerini örgütleyebilecekleri bir zemin yaratıyor. Biz bunları yaparken neşe içinde kahkahalarla yapıyoruz. Bizim yaptığımız şey önemli ve buna devam edeceğiz. Kinle, nefretle yapmayacağız, neşe içinde, çocuklarla şakalaşarak, kartopu oynayarak, eğlenerek yapacağız. Bizim mücadele tarzımız bu. Kan ve vahşet asla olmayacak.
“NUH KÖKLÜ CADDESİ OLSUN”
Yeldeğirmeni Dayanışması ve Nuh Köklü’nün dostları, Nuh’un öldürüldüğü Karakolhane caddesinin adının “Nuh Köklü Caddesi” olarak; dükkânın bulunduğu Beydağı sokağının adının da “Kartopu” olarak değiştirilmesini istiyor. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’ne ithafen başlatılan imza kampanyasında binlerce imza toplanırken, arkadaşları sokak tabelalarını astı bile…
BİR ZANLI DAHA VAR
Nuh Köklü’nün arkadaşı ve aynı zamanda olay yerinde bulunan avukat Tamer Doğan, zanlı esnafın altı ayrı dosyası olduğunu; aile içi şiddet ve evrakta sahtecilik suçlarından hüküm giydiğini belirtiyor. Olayda ikinci bir bıçaklı esnafın olduğunu ve savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını belirten Doğan davayla ilgili şu bilgileri veriyor: “Ruhsal bozukluğu olduğuna dair bir raporu yok. Epilepsi raporu var. Şu an cezaevinde. Ben aynı zamanda sanık olduğum için davada avukat olamıyorum. Bize de kasten yaralama davası açıldı. Soruşturma ciddiyetle yürütülmüyor. Tanıkları biz bulmaya çalışıyoruz, kamera görüntülerini biz inceleyip savcılığa götürüyoruz. Bunları savcı talimatıyla polis yapmalı. Görüntüde ikinci bir bıçaklı saldırgan olduğunu biz ortaya çıkardık.
Bu insanın “kasten öldürme” ve üç kişiyi de“öldürmeye teşebbüs” suçundan yargılanması gerekiyor. Müebbet artı en az 30 yıl alması gerekiyor. Ne meşru müdafaa ne haksız tahrik indirimi olmamalı. Yeni ortaya çıkan esnafın da cinayete yardım ve yaralamaya teşebbüsten yargılanması gerekiyor.”
“DÜKKANLARIMIZIN CAMLARINA KARTOPU ATABİLİRSİNİZ”
Gazeteci Nuh Köklü, 17 Şubat tarihinde Kadıköy Yeldeğirmeni’nde arkadaşları ile kartopu oynarken bir esnafın bıçaklı saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Kadıköy’deki esnaflar dükkanlarına “camlarımıza kartopu atmanızda bir sakınca yok” diyerek tepkilerini gösterdiler.
Başta Kadıköy olmak üzere İstanbul’un bir çok İlçesinde esnaf dükkanlarının camlarına “Bu dükkanın camına kartopu atabilirsiniz”, “Bu cama kartopu atabilirsiniz! Gaz kapsülü atmadığınız sürece problem yok!” yazısı asarak protesto ettiler. Yaşanan katliamı kınayan esnaflar ayrıca #NuhKöklü hashtag’iyle sosyal medyadan dükkanlarının camlarındaki yazıları paylaştılar.