‘'MODA'DAN HİÇ KOPMADIM''

“Devlet hizmetinde bulunup, halkıma hizmet etmeyi istediğim için diplomat oldum!” diyen CHP İstanbul 1. Bölge Milletvekili Osman Korutürk, Moda'daki evinin balkonunda bakınca İstanbul’da olduğunu hissediyor. Çocukluğu burada geçen Korutürk, ''1973'te Moda’dan ayrıldım ama hiçbir zaman bağımı koparmadım'' diyor.

21 Eylül 2011 - 14:51

MUSTAFA SÜRMELİ
Marmara Denizi ve Sarayburnu manzaralı, her köşesi anılarla dolu Moda’daki evinin balkonunda Gazete Kadıköy’ü ağırlayan Korutürk’ün hem kahvesini içtik hem de tatlı sohbetini dinledik. Babası 6. Cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk ile ilgili anılarından da bahseden deneyimli diplomatımız geçmişe doğru bizi uzun bir yolculuğa çıkardı. Başarıyla dolu kariyerini kendisi hakkında yazılanlardan sıkça okumuştum ama itiraf etmeliyim ki, kısa bir röportaj süresince bizzat kendisinden dinlemek ise bambaşka bir duyguydu.
 
Türkiye’ye damga vurmuş bir partide halkı temsil etmek gibi önemli bir sorumluluğu almak nasıl bir duygu?
 
40 yıl kadar dış içlerinde çalıştıktan sonra ve birçok iş yoğunluğu olan görevlerde bulunduktan sonra emekli oldum. Emekli olduktan sonra zamanımı biraz daha okuyarak, yazarak, toplantılara katılarak geçiriyordum ve yeni bir hayata başlamıştım. Birikimimi paylaşmaktan memnundum. Fakat yurtdışındayken ülkenizi farklı görüyorsunuz. Memleketteki eksiklikleri çok daha yakından bizzat yaşarak görüyorsunuz. Dışarıdan baktığınız zaman memleketin, yönetimindeki aksaklıkları görüyorduk. Kendi mesajlarımızda o konulardaki düşüncelerimizi yazıyorduk ama karar vermek bize ait değildi. Dışardan bakınca farklı bir yaşam vardı. Buraya gelip görünce burada bir şeyler yapmak gerektiğini hissettim. Yalnız ben değil yurt dışındaki görevlerde yoğun çalışma yapan arkadaşlar da bunu hissettiler. Bu sırada da CHP’de yeni bir yapılanmaya gidildiği ve dış politika konularında bize ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Türkiye’ye gelip elimi taşın altına koymak gerektiğini düşündüm. Birikimlerimi paylaşabildiğim daha rahat, daha sakin bir hayat sürerken, bu işin içine girmeye karar verdim. CHP olarak bizim niyetimiz, iktidara gelip, görmüş olduğumuz yanlışlıkları düzeltmek, Türkiye’yi gerçekten layık olduğu çağdaş değerleri üzerine kurulmuş, insanların özgür olduğu, kadın erkek eşitliklerinin geçerli olduğu bir ülke haline getirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bu duygu hakikaten bir sorumluluk duygusu. Kendimi büyük bir sorumluluğun altında hissediyorum. Bu sorumluluğu da yerine getirmeye çalışıyorum.
 
Uygulamayı düşündüğünüz proje, vs. çalışmalarınız var mı?
 
Benim partiye en büyük katım yurtdışı konusunda ve siyaset konusunda olacaktır. Türk dış politikasının önemli dosyalarının hepsinde görev aldım. Kıbrıs dairesi başkanlığı, Birleşmiş Milletler(BM) daire temsilciliği, başkan yardımcılığı yaptım. Kıbrıs konusunun 3 ayağında görev yaptım. Hem Lefkoşa, hem New York, hem Ankara’da görev aldım. Ortadoğu konusunda çok uzun süre görev yaptım. Somali’ye 4 kere gittim, askeri birlik yokken de gitmiştim. O zamanlar daha Birleşmiş Milletler de yoktu orada. Daha sonra orada BM gücü kuruldu. BM gücünün başına bir Türk korgenerali geldi. Lübnan, İran, Irak Kuzey Irak ile ilgili çalışmalarda görev aldım. İsrail’den Filistin konusunda aktif görev aldım. Sovyetler Birliği zamanında Moskova’da görev yaptım. Tahran’dayken ekonomik işbirliği örgütünün Türkiye temsilciğilini yaptım. Oradan Oslo’ya atandım. Oslo’dan Berlin e geçtim. Berlin’de vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgilendim. Daha sonra iki yıl Irak özel temsilciliği yaptım. Oradan da Paris Büyükelçiliği’ne geçtim. Gerek merkezde gerek dışarıda Türk dış politikasının ana eksenleri oluşturan dosyaların hepsinde çalıştım. Bu belirli bir birikim oluşturdu. Bu birikimimin CHP dış politikasına katkısı olmasına çalışıyorum. Benim gibi başka çok arkadaşımız var. Bu anlamda dış politika konusunda CHP’nin kimseden bir eksiğinin olmadığını çok açıklıkla söyleyebilirim. Dış politika konusunda CHP, bir çizgi tutturtuyorsa, bu çizgi belli bir birikime ve dışişleri konusunda ciddi bilgiye dayanır. Dış politika konularının dışında bir siyasetçi olarak ayrıca kendi memleketimizdeki insanlarımızın durumlarının daha iyiye dönüştürülmesi konusunda çalışmalar yapıyorum. Türkiye’nin imkânlarını iyi kullanması konusunda çaba gösteriyoruz. Başkasının politikasını izleyip eleştirmek yerine kendimiz proje yapıp, o projeleri uygulamak ve hayata geçirmek için uğraşıyoruz. CHP’nin 41 projesi var ve bunların hepsi çok ciddi birikime dayalı projeler ciddi akademik araştırmalar üzerine yapılmış projeler. Bu projeleri önümüzdeki yasama döneminde yasa teklifleri şeklinde meclise de yansıtacağız.
 
Boş zaman bulma sorununuz var mı?
 
İnsan kendisine boş zaman yaratabiliyor ama boş zamanlarımı okuyarak geçiriyorum. Daha çok dünya siyasetleriyle ilgili bir takım akademik çalışmaları izlemeye çalışıyorum. Haftada üç gün düzenli olarak spor yapıyorum.
İstanbul ve Kadıköy doğduğumuz yer, çocukluğumuzdan beri yaşadığımız yer. İstanbul’a, Kadıköy’e şimdi işimin gereği olarak geliyorum. Ankara’da çalışmalarımı sürdürüyorum.
Annem ressam olduğu için sanata ilgim var. Boş zamanlarımda fotoğraf çekmesini de severim. Her zaman yanımda ufak bir makinem olmuştur. Rauf Denktaş da fotoğrafa meraklıydı ve bana, “Meraklıysan yanında hep makine taşı” diye tavsiyede bulunurdu.
 
 
Kadıköy’de kuşkusuz çok anınız vardır?
 
Anıdan çok seçim kampanyası sırasında Muzaffer Ayhan Kara ile burada etrafı gezdik. Her yerinde benim eskiden tanıdığım insanlarla karşılaştık. Mesela Moda’nın çok büyük bir tesisatçısı Kemal Bey ile görüştüm, kucaklaştık. İlkokul arkadaşlarımla karşılaştım. Bu tür şeyler insanın çok hoşuna gidiyor. Ben Moda İlkokulu’nda okudum annemle babam yurtdışındaydı. Saint Joseph Lisesi’nde okudum. Çok iyi bir okuldu, bizi çok zorlardı çok disiplinli bir okuldu. Sonra topçu okulunda okudum. Oradaki disiplin bile Saint Joseph’i aratmıyordu. Saint Joseph’te çok disiplinli olduğu için okumaktan memnun değildik. Ama mezun olduktan sonra baktık ki çok yararını görmüşüz.
 
Balkon manzaranız müthiş. Bakınca neler hissediyorsunuz?
 
İstanbul’da olduğunuzu hissediyorsunuz. Başka yerde oturmak zorunda olduğunuz için İstanbul da olduğunu hissetmek çok güzel bir duygu. Benim her şeyim İstanbul’da geçmiş İstanbul’da doğmuşum, yaşamışım, İstanbul’da hukuk fakültesini bitirmişim. İstanbul’dan başka bir şeyim yok benim. İstanbul’da bulunmak insana mutluluk ve derinlik hissi veriyor. Babam da bu balkonu çok severdi. Metin Toker’in bana anlattığına göre babam, “Ben buradan baktığım zaman bu gemilerin içerisinde kendimi köprü üstünde görürüm, merdivenden aşağı inerim, makine dairesine bakarım, tekrar yukarı çıkarım. Çünkü geminin nasıl işlediğini bildiğim için şu geminin şuradan geçişini bu balkondan yaşarım.” demiş. Benim de hoşuma gidiyor bu balkondan bakmak. Bizim çocukluğumuzda Moda hep evlerden oluşuyordu. Herkes birbirini tanırdı. Yabancı kökenli Türkiye’ye yerleşmiş insanlar vardı. Moda her zaman çekim merkezi oldu. O zamanlar da Moda’nın iki tane çekim noktası vardı. Moda plajı vardı. Hemen arkasında da kadınlar hamamı vardı. Biz Moda plajını çok iyi bilirdik. Çocukluktan beri yüzerim ve yüzme konusunda çok iyiyim. Bizim orada sandalımız vardı. Çok bakımlı iyi bir sandaldı. Moda iskelesine gelen yandan çarklı vapurları hatırlıyorum. Moda iskelesinin Kenan Kaptan diye çok meşhur memuru vardı. Beyaz elbiseler giyerdi. Çok sevimli biriydi. Herkes saygı duyardı. Moda’daki plajın da işletmecilerinden Arap Burhan çok sert, dürüst, herkesin çok sevdiği bir adamdı. İstanbul Üniversitesi’ne giderken 8:10 vapuruyla gider oradan Beyazıt’a geçerdim. Dışişleri Bakanlığı’na girene kadar bütün hayatım Kadıköy’de geçti. 1973 yılında Moda’dan ayrıldım ama hiçbir zaman bağımı koparmadım.
Kadıköy Çarşısı’nın üstüne başka zevkli bir yer bilmiyorum. Çarşıda nimet lokantası var, orası çok güzel bir yer.
 
Aileniz ve kendinizden kısaca bahseder misiniz?
Bizim ailemiz eski Modalı. Dedem de CHP İstanbul milletvekiliydi. Atatürk zamanında görev yapmıştı. Eşim Suzan Hanım ile İsviçre’de tanıştık. İlginç bir tanışmaydı. Prof. Dr. Münci Kapani’nin kızıdır kendisi. Oğlum Selçuk da basın-yayın sektöründe çalışıyor. Televizyoncudur.
Ben lisedeyken de diplomat olmayı düşünüyordum. Daha önceden de deniz subayı olmayı istiyordum. Orda babamın etkisi olmuştur herhalde. Çünkü Bahriye’nin içinde büyüdüm. Gölcük’teki Piri Reis İlkokulu’ndan mezunum. Kabakçı diye anılmak hoşuma gitmediği için Hukuk Fakültesine gittim. Mehmet Ali Cimcoz’un yanında avukatlık stajı yaptım. Ama diplomat olmayı tercih ettim. Devlet hizmetinde bulunmayı özel hayatta çalışmaktan çok yeğledim.
 
Kadıköy'e mesajnız var mı?
 
Kadıköylüler görüyoruz ki memlekete çok sahip çıkan bir kesim. Çok nitelikli insanlar. Fenerbahçe’nin durumunu da çok yakından izliyoruz. Kadıköylülerin de kendi takımlarına sahip çıkmalarını umuyoruz.

Osman Korutürk hakkında

 Saint Joseph Fransız Lisesi mezunu olan ve Dışişleri Bakanlığında çeşitli görevlerde çalışan Osman Korutürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni temsilen 1996-1997 arasında Tahran Büyükelçiliği, 1998-2000 arasında Oslo Büyükelçiliği,2000-2003 arasında Berlin Büyükelçiliği, 2003 yılında kısa bir süre Dış Politika Danışma Kurulu üyeliği, 2003-2005 arasında Irak Özel Temsilciliği, 2005-2009 arasında Paris Büyükelçiliği yaptı. 2009 yılında Dışişleri Bakanlığı merkez örgütüne atandı ve bir süre sonra emekli oldu. Emekli olduktan sonra CHP'ye üye oldu. 2010'da Parti Meclisi'ne seçildi. 2011 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin İstanbul birinci bölge ikinci sıra milletvekili adayı olarak TBMM'ye girdi.Türkiye Cumhuriyeti'nin 6. Cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk ve eşi Emel Korutürk'ün büyük oğlu olan Osman Korutürk, Prof. Dr. Münci Kapani'nin kızı Suzan Korutürk ile evlidir. Kendisi gibi diplomat olan Hüseyin Selâh Korutürk'ün ve psikolog Ayşe Arzık'ın ağabeyidir.
 

ARŞİV