'Müzik öğrenmek her çocuğun hakkı'

Ayvalık’ta kurduğu akademide gençlere müzik eğitimi sunan müzikolog Prof. Dr. Filiz Ali, ailelere ‘Çocuğunuzu mutlaka müzikle tanıştırın’ tavsiyesinde bulunuyor

21 Ekim 2016 - 09:14

Gökçe UYGUN
Kadıköy, geçen pazartesi akşamı Süreyya Operası’nda özel bir konsere ev sahipliği yaptı; Ayvalık-AIMA Festival Orkestrası sahne aldı. Peki ya nedir bu orkestra? Ayvalık’tan neden Kadıköy’e geldiler? Kimlerden oluşuyor?
Bu sorular vesilesiyle, Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’nin (AIMA) kurucusu, piyanist, akademisyen, müzikbilimci Prof. Dr. Filiz Ali ile Süreyya Operası’nda buluştuk, hem müziği, hem Kadıköy ve Ayvalık’ı, hem de babası Sabahattin Ali’yi konuştuk…

● Öncelikle şunu sormak isterim; böyle bir müzik akademisi kurma ihtiyacı nasıl doğdu? Ülkemizdeki klasik müzik eğitimi yetersiz mi sizce?
Yetersiz değil, gayet iyi bir eğitim veriyor konservatuarlarımız. Ancak icracı olarak müzikle uğraşan öğrencilerin, dünyaya açılabilmeleri için çok küçük yaştan itibaren kendi okul hayatlarının dışında bir başka müzik hayatıyla da tanışmalarında büyük fayda var. Dünyanın hemen her yerinde ustalık sınıfları (master class) yapılmakta. Ben 98’de Türkiye’de bunun ilk adımını attığımda, bir örneği yoktu. Başta ‘Ayvalık Yaylı Çalgılar ve Oda Müziği Uzmanlık Kursu’ olarak başladık, Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi adını aldık. Öğretmenlik yıllarım boyunca çok düşündüğüm bir şeydi böyle bir akademi kurmak. Çünkü o yıllarda dünyaya çok kapalıydık. Şimdiki gibi değildi, şimdi her şeye kolayca erişebiliyoruz. O zamanlar yabancı ülkelerden gelen müzisyenler, -konser vermek için gelenler- dahi azdı.

● Akademide nasıl bir eğitim veriliyor?
Pek çok ülkeden gelen yabancı hocalarımız –ki bunlar dünya çapında ünlü müzisyenler- ve yerli eğitmenlerimiz var. Son yılarda hoca sayısı arttı hem de ustalık dersleri çeşitlendi. İstanbul, Eskişehir, Antalya gibi pek çok yerden gelen 13-30 yaş arası konservatuar öğrencileri, Ayvalık’taki bu akademi binasında 8-9 gün kalıyorlar. Bu sürede hem ders alıyorlar hem de usta müzisyenlerle birlikte yaşıyorlar. Çırak bir müzisyenin, usta bir müzisyenin çalışma ve yaşam disiplinine tanıklık etmesi…

● Bu akademinin bir de orkestrası var.
Evet. Ayvalık AIMA Festival Orkestrası, 2013’te Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’nin 15. yılında o güne kadar AIMA'nın ustalık sınıfları ve atölyelerine katılmış 500’ün üzerinde genç müzisyen arasından 15 müzisyen seçilerek oluşturuldu. Gerçi bu sayı değişiyor. Önce Ayvalık’ta konserler verdik, İstanbul’da da birkaç kez sahne aldık.

● Şimdi de Kadıköy’desiniz.
Evet, bu ilk Süreyya Operası konserimiz. Bizim için çok önemli ve özel. Çünkü burası hem mimari hem de akustik açıdan güzel bir yer. Kadıköy’ün tarihi bir mekânı olması açısından da bizi çok mutlu eden bir konser. Umarız tekrar gelir ve Kadıköy dinleyicisiyle bir kez daha buluşuruz.

● Ayvalık’ta bir de çocukların müzik eğitimi aldığı Zeytin Çekirdekleri projesi var. Hatta Kadıköy Belediyesi’nin Çocuk Sanat Merkezi ile ortak konserler veriyorlar. Ayvalık-Kadıköy arasında bir müzik hattı kurulmuş gibi değil mi?
Evet. Senelerdir böyle bir tohum atmış olmamız, Ayvalık’ta bir farkındalık yarattı. Ümidim, Zeytin Çekirdekleri’nde yetişen çocukların, bir gün bizim ustalık sınıflarımıza katılabilecek seviyeye gelebilmeleri. Aralarında müziği meslek olarak yapmak isteyenler çıkabilir. Çıkmasa bile, müzikle uğraşmak bir çocuk için haktır. Zor bir çalgı öğrenmek zorunda değil, davul bile çalsa ritim duygusu gelişir. Müzikle uğraşan çocuğun matematikle ilişkisi de gelişir, zira müzik sayı demektir. Ailelere tavsiyem; çocuklarınız bir şekilde müzik yapsın... En kolay enstrüman insanın kendi sesi, hiç olmazsa birlikte şarkı söyleyin.

‘CEHALET DEĞİL KÜSTAHLIK’
Tesadüf o ki Filiz Ali ile bu röportajı yaptığım gün, sosyal medya çalkalanıyordu. Zira bir tv programı sunucusu, Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” romanındaki Madonna’yı ünlü şarkıcı Madonna sanmış ve hatta bu yanlışta ısrar edip, büyük pot kırmıştı.
Filiz Ali’ye, “Sosyal medya kullanıyor musunuz? Bugünkü hadiseden haberdar mısınız?” diye sordum, “Yaa evet...” dedi, bir iç çekti, sustu. ‘Üzüldünüz mü?’ diye sordum bu kez. “Yoo üzülmedim” diye yanıt verdi, şöyle devam eti; “Bu cehaletten öte bir şey… İnsanların küstahlığına ben inanamıyorum. Yanlış bir şey söylediğini anladı kadın -ki azıcık kafası işliyorsa anlamış olması lazım- hala niye üstüne gidiyor? Saygısızlık mı diyeyim, ne diyeyim… Televizyonda program yapan birinin bazı sorumlukları olması lazım değil mi? En alt seviyede bir kültüre sahip olmalı. Çünkü insanlara akıl veriyorsun, örnek oluyorsun. Ne biçim örnek olmak bu?! Bir de şu tuhafıma gitti; ‘Ha bizim Madonna mı?’ diyor sunucu kadın. Ama ‘bizim yazarımız’ı bilmiyor. Ne diyeyim ben şimdi… ‘Güleriz ağlanacak halimize’ diye bir Türk musikisi eseri var. Sanırım Kadıköylü besteci Selahattin Pınar’ındı. Eline ud alıp, onu söylemek lazım…”

 
KADIKÖY, FRANSIZ RİVİERASI GİBİYDİ…
● Annem ve babam 1935’te Kadıköy’de evlenmiş. Anne tarafım Suadiyeli. Biz, babamın ölümüne dek bu tarafa çok gelirdik, çocukluğum Kadıköy’de geçti.
● Tren istasyonlarında püsküllü, tenteneli at arabaları olurdu. Evinize bu arabalarla giderdiniz, taksi yoktu o zaman. Vasıta olarak hep tren ve vapur kullanılırdı. Hatta Kalamış, Caddebostan gibi her bir koya vapur yanaşırdı.  Tek kat evler, köşkler vardı. Şimdi gitsem oralarda bulamam bile evi. Tam bir sayfiye yeri idi. Kışın Avrupa yakasında kalınırdı. Yaz gelince eşyalar arabalara yüklenir, burada evler kiralanır ve Kadıköy’e taşınılırdı.
● Çok değişik bir Kadıköy yaşamışımdır çocukluğumda ki benim çocukluğum milattan önce oluyor biliyorsunuz! (gülüyor)
● Genç kızlığımda da Caddebostan Amerikan Kız Kampı’na giderdim. Tenis, voleybol, beysbol gibi sporlar yapar, koroda şarkılar söyler, denize girerdik. Düşünsenize şortlu genç kızlar bisikletler Fenerbahçe’ye gidip, piknik yapıyor. O zamanlar Kadıköy, Fransız rivierası gibi bir yerdi…


 
Etiketler; Filiz Ali

ARŞİV