'Silik Düşler'in peşinde…

Kadıköylü müzik insanı Can Güngör, “Bir adamın, bir döneminin melankolik ama hafif bir günlüğü gibi oldu bu albüm’’ diyor

10 Nisan 2015 - 10:18

Fotoğraflar: Aylin GÜNGÖR
Can Güngör, deyim yerindeyse Kadıköy’ün nevi şahsına münhasır müzisyenlerinden… Sakince ilerliyor müzik yaşamında.  Müzisyenliğinin yanı sıra Ceylan Ertem,  Mabel Matiz gibi isimlerin albümlerinin prodüktörlüğünde de onun imzası var. Şimdi “Silik Düşler’’ adını taşıyan ilk solo çalışmasıyla karşımızda. Az röportaj veriyor. Biz de siz okurlarımızın onunla tanışabilmesi için; Türkiye’den Alternatif Sesler sitesinden Uğur Çelik’e verdiği söyleşiyi kısaltarak yayınlıyoruz;

Davul’dan Kent Ozanlığı’na geçişi ile başlayalım. Şarkı söylemeye iten şey neydi?
Kendi şarkılarımı yazma arzusuyla başladı. Başta bir grup kurmayı ve şarkıları söyleyecek birisini bulmayı düşünmüştüm. Bir sürü insanın da numarasını almıştım ama hiçbirini aramadım. Grup arkadaşı bulmak kolay da, his ortağı bulmak değil. Özellikle benim şarkılarım çok öznel meselelerden yola çıkıyor. Başlarda şarkı söyleşimi beğenmesem de zamanla daha iyisinin olacağına kendimi ikna ettim.

Birçok müzisyenin albümünde çaldın, aranjeler yaptın; bunun ile kendi şarkılarına yoğunlaşmak, düzenlemek arasındaki farklar neydi?
Bir başkasının şarkısına ortak olmak demek bir süre onun gözlüklerini takmayı gerektiriyor. Onu temsil edecek olan müziği kendi yolunuzla yapmaya çalışıyorsunuz. Kendi şarkılarımı ise sadece kendime beğendirmeye çalışıyorum.

Tüm enstrümanları kendiniz çaldınız albümde; teknik açıdan zor olsa gerek?
Davul dışında hiçbir enstrümanda kendimi yetkin bulmuyorum. Diğer aletlerde icat yapmayı seviyorum sadece. Parçaya yakışan ve taşıyan sesleri bulmak hayatta en sevdiğim şeylerden. Hakikaten evde nasıl demo yapıyorsam öyle kaydettim bu albümü. Burada en zor olan şey karar vermek. Başka albümlerin prodüksiyonlarında da yaşadığım bir şey bu. Küçük anlık kararlar üst üste gelip bir bütün oluşturuyorlar ve bu toplamda büyük bir sorumluluk gerektiriyor. İnsan bazen bu sorumluluktan yorgun düşebiliyor. Zor olan kısmı benim için bu oldu.

“Hüzün ardında umut barındıran şarkılar” olarak tanımlıyorum şarkılarını. “Silik Düşler” albümü bize neler vaat ediyor?
Bazı şarkıları kendime diye yazdıysam da sonradan bir baktım ki bunu başkasına söyleyince de oluyormuş. Müzik olarak her şeyi basit tutmaya çalıştım. Eklemekten çok çıkardım. Sözü, hissi, hikayeyi öne çıkarmaya çalıştım. Ses dünyası olarak zengin olmasını istedim, bol bol synth’leri, klarneti ve banjoyu kullandım. Bir adamın, bir döneminin melankolik ama hafif bir günlüğü gibi oldu bu albüm.

Son zamanlarda parmağınızın dokunduğu albümler (Mabel Matiz/ Ceylan Ertem) ana akım müzik içerisinde fazlasıyla popüler hala geldi. Artık dinleyici için bazı kriterler değişiyor,  doğru paydaşlar bir araya gelince kaliteli müziğin de geniş kitlelere ulaşabileceği görünüyor.
Alternatif müziklerin anaakım’a sızmaları beni inanılmaz mutlu ediyor. Memlekete ve geleceğimize dair umutsuzluklarıma bile deva olan bir şey bu. İyi niyetin, emeğin, samimiyetin görülmesi ve takdir edilebilmesi çok önemli. TV kanallarının, radyoların tekel iradelerine rağmen, dinleyenlerin yoğun isteklerini göz ardı edemeyip bu sanatçılara yer verebiliyor olmaları çok güzel bir şey. Her şeyin aslında tabandan başladığını hatırlatıyor bana tekrardan. Tabanı kazanabilirseniz, herkes oyununuza katılır. Duman gibi iddialı ve politik şarkıları olan bir grup Anadolu’da binlerce insana hitap edebiliyor. Burada alınacak güzel dersler var bence. Ayrıca hem Ceylan, hem de Mabel’le çalışabilmiş olmaktan dolayı kendimi çok şanslı hissediyorum. Beni yolculuklarına kattıkları için çok minnettarım.

“Kadıköy’ün ruhu var’’
4,5 yıl oldu. Çok olmamış gibi geliyor ama. Hayatımda ilk defa yalnız yaşadığım yer Kadıköy. Hikâyesi de komik aslında. Teoman’la çalıyordum ve çok inanarak yapmamaya başlamıştım bu işi. Tam o sırada Teoman müziği bıraktı ve bir hediye verdi bana. (gülüyor) Ben de kendi müziğimle ilgilenmeye başladım. Yaptığım besteleri şarkıya çevirme dönemi Kadıköy’de oldu. Yaşadığım ev güzeldi. Nazım Hikmet Kültür’ün bahçesine bakıyordu. Daha önce Kurtuluş’ta yaşıyordum ve eve girene kadar her yer cehennemdi. Ev huzurdu. Burada ise vapurdan indiğim zaman şimdi evimdeyim hissi. Deniz görmek, çimlerde oturmak. Sokağa çıktığın zaman yüzüne baktığın insanların senden çok uzak olmadığını görmek. Burada insanlar beni korkutmuyor ve tedirgin etmiyor. Beyoğlu’nda, Şişli’de bu mümkün değil. Kadıköy’ün bir sound’u var mı bilmiyorum ama bir ruhu var. (Can Güngör’ün, Kadıköy’ün müzik mekanlarından Karga Bar’ın Mecmuası’ndan Utkan Çınar ve Tayfun Polat’a verdiği röportajdan)
Etiketler; Can Güngör

ARŞİV