Ayia Triada Rum Ortodoks Kilisesi’nin geçtiğimiz hafta saldırıya uğraması Kadıköylü Rumları üzdü
Erhan DEMİRTAŞ
Kadıköy Bahariye Caddesi’nde bulunan Ayia Triada Rum Ortodoks kilisesi 9 Haziran Salı akşamı saldırıya uğradı. 25 yaşlarında bir şahıs, tekbir getirerek kilisenin kapısını benzin dökerek ateşe verdi. Bundan beş yıl önce de kilisenin ön kapısının camları kırılmıştı. Uzun bir aradan sonra kilisenin yeniden saldırıya uğraması Rum vatandaşların eski korkularını hatırlamasına neden oldu. Konuyla ilgili görüştüğümüz Kadıköy Rum Ortodoks Cemaati Kiliseleri Mektepleri ve Mezarlığı Vakfı Başkanı Prof. Yorgo İstefanopulos ve Başkan yardımcısı Kostandin Kiracopulos, nefret suçlarının önüne geçmek için siyasilerin ayrımcılık içeren söylemlerini terk etmeleri gerektiğine dikkat çekiyor.
“Son olay bize maddi değil manevi zarar verdi” diyen Yorgo İstefanopulos, saldırgandan şikâyetçi olduklarını ifade ederek, görgü tanıklarının ifadelerine göre kiliseyi yakan şahsın tek başına olmadığını söyledi. Saldırganın İçeri girmesi durumunda daha büyük zararlara sebebiyet vereceğini belirten İstefanopulos, “Acaba bundan sonra ne olacak onu düşünerek yaşıyoruz. Bomba atılmasından bile korkuyoruz. Bu tarz olaylar yüzünden insanlar dini vecibelerini yerine getirmek için kiliseye bile gelmiyor” diye konuştu.
Birkaç yıl önce paskalya ayini çıkışında yuhalanıp, taşlandıklarını hatırlatan İstefanopulos, siyasilere de şu çağrıda bulundu: “Demokratik bir ülkede bunların olmaması gerekir. Dönemin Başbakan’ı ‘Affedersiniz Ermeni, affedersiniz Rum’ derse toplum da bundan vazife çıkarır. İnsanlar bu sözlerden sonra bizi düşman gibi algılıyor. Cumhurbaşkanından parti başkanlarına kadar bütün siyasiler, bize saygı duyulması gerektiğini anlatmalı.”
“300 KİŞİ KALDIK”
Yaşlı bir cemaatimiz var diyen İstefanopulos, 1900’lü yılların başlarında Anadolu Yakası’nda 10 bin Rum vatandaşının yaşadığını şimdi ise Darıca’dan Beykoz’a kadar 300 Rum vatandaşın kaldığı bilgisini paylaştı. Kadıköy’ün 1955 yılına kadar çok güzel bir semt olduğunu söyleyen İstefanopulos, 6-7 Eylül olaylarında mezarlıklar ve kiliselerin tahrip edildiğini de hatırlattı.
“ESKİ GÜNLERE Mİ DÖNÜYORUZ?”
Son saldırıdan sonra cemaatin tedirgin olduğunu söyleyen Kostandin Kiracopulos ise, uzun süredir bu tarz olayların yaşanmadığını belirterek şöyle konuştu: “Saldırıdan sonra herkes kendine eski günlere geri mi dönüyoruz sorusunu soruyor. Yurt dışına çıkanlar da sosyal medyada ‘Biz bu yüzden İstanbul’dan ayrıldık’ yorumlarını yapıyor.”
Kiracopulos, saldırganın akli dengesinin yerinde olmadığı yorumlarını da şöyle değerlendirdi: “Bu gibi eylemlerde bu tarz kişiler seçiliyor. Ya madde bağımlısı ya da daha önce suça bulaşmış kişiler oluyor. Ama bu durum bu saldırının nefret suçu olduğu gerçeğini değiştirmez”
“SINIR KOYMAK İSTEMİYORUZ”
Geçtiğimiz yıllarda kilisenin etrafında çok yoğun bir şekilde içki içildiğini belirten Kiracopulos, insanların tuvalet ihtiyaçlarını bile kilisenin bahçesinde giderdiklerini ifade etti. Kadıköy Belediyesi ve komşuların baskısı sayesinde kilise etrafında eskiye oranla daha az içki içildiğini belirten Kiracopulos, geçtiğimiz yıllarda kilisenin duvarlarını dikenli tellerle yükseltmek istediklerini de ifade ederek şöyle konuştu: “Etraftaki demirleri yükseltin, çitler koyun, davar örün diyenler var. Ama biz bu güzelliği neden saklayalım? Bahariye Caddesi’nden geçenler bahçeyi görsün. İnsanlarla aramıza sınır koymak istemiyoruz.”
“SİYASİ BOYUTU YOK”
Kiliseye yapılan saldırı ile ilgili sorularımızı yanıtlayan Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü, “Olay ile ilgili yapılan araştırma ve değerlendirmelerde konunun planlı ve siyasi bir boyutunun olmadığı anlaşılmıştır” açıklamasını yaptı. Kilisenin kapısını yakan Muhammed Şimdi adlı şahısın olay günü kendinde olmadığı ve uyuşturucu madde kullandığı bilgisini veren Emniyet Müdürlüğü açıklamasında, Muhammed Şimdi’nin siyasi bir olaydan kaydı bulunmadığını, ancak saldırganın hırsızlık suçundan kesinleşmiş cezasının olduğunu belirtti. Muhammed Şimdi’nin tinerle kapıyı ateşe verdiği haberlerinin aksine, kamera kayıtlarını inceleyen güvenlik ekipleri, kapının benzin dökülerek ateşe verildiğini açıkladı.
YÜZDE 41 TEDİRGİN
KONDA araştırma şirketinin Türkiye’de yaşayan farklı inançlardan azınlıkların sosyal medya kullanımını incelediği “Sosyal Medya ve Azınlıklar” anketinin sonuçları açıklandı.
Ermeni, Yahudi, Rum, Süryani, Keldanileri de kapsayan araştırma toplam 746 kişiyle yapıldı. Araştırmanın sonuçlarına göre:
-Ankete katılanların yüzde 85’i facebook, yüzde 49’u twitter, yüzde 49’u youtube, yüzde 57’si instagram kullanıyor.
-Yüzde 86’sı gerçek ismiyle, yüzde 12’si hem gerçek hem takma yüzde 2’si ise sadece takma isim kullanıyor.
-Ankete katılanların yüzde 65’i sosyal medyada hak ihlali olmadığını söylerken, yüzde 16’sı hakaret, yüzde 14’ü aşağılama, yüzde 8’i küfür, yüzde 6’sı tehdit aldığını belirtti.
Sosyal medyada paylaşım yapan gayrimüslim azınlık mensuplarının;
-Yüzde 41’i “bazen tedirgin oluyorum”, yüzde 15’i “çekiniyorum”, yüzde 23’ü de “paylaşım ve yorum yapmıyorum, sadece izliyorum” yüzde 21’i ise “özgürce paylaşım yapıyorum” cevabını verdi.
Katılımcıların yüzde 80’i “Sosyal medyada hak ihlali veya ayrımcığa karşı hukuki bir yaptırıma ihtiyaç var” dedi.
Araştırmaya göre, ankete katılanların yüzde 39’u kendi cemaatiyle, yüzde 36’sı diğer başka cemaatlerle, yüzde 60’ı ise toplumun bütün kesimleri ile ilişki içinde.
“Kadıköy muhteşemdi”
Grigoris Oikonomidis ve Kadıköy Rum Ortodoks Cemaati’nin ortak olarak hazırladığı “Khalkedon Kadıköy İstanbul’un Anadolu Yakası’ndaki Rum Cemaati” adlı belgeselde Kadıköy’de yaşayan Rumlar geçmişte Kadıköy’de nasıl bir hayat yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor:
- İstanbul’da Beyoğlu’nda 17-18 katlı karanlık apartmanlarda yaşadığım için Kadıköy ve Moda bana sayfiye yerleri gibi gelirdi. Demek istediğim İstanbul’da yaşadığımız bölgeye değil, daha çok yaz tatilimizi geçirdiğimiz Prens Adaları’na benzerdi.
- Düşünün ki, Fener Rum Erkek Lisesi’ne gidene kadar yani 12 yaşıma gelene kadar Kadıköy’den dışarı çıkmadım. Adalara, ya da bizim taraftaki, Anadolu Yakası’ndaki Boğaziçi’ne giderdik. Ama İstanbul’un karşı tarafına geçmezdik. Karşı tarafa, yani Fener’e hayatımda ilk kez 12 yaşımda gittim. Beyoğlu’nu ise ilk kez 17 yaşımda gördüm ve düşünün, bu söylediklerim aynı şehrin içindedir. Burası cennetti. Demek istediğim Kadıköy’de her şey vardı.
- Moda sahilinde bizim bir ayrıcalığımız vardı. Bütün Rumlar bir kayada toplanırdık. Büyüklerimiz o kayaya “Kaya Spor” adını takmıştı. Yalnız Rumların gittiği bu kayayı Kadıköy’de herkes bilirdi.
- Hep bu kilisenin içindeydim. Çocukluğumdan beri bu kiliseye gelip kapının açılması için, önünde dururdum. Kilisenin dışı bile ellerinde mum tutan insanlarla dolardı. Oysa şimdi 30 ya da 40 kişi bile olamayız.
OSMANLI’NIN SON KİLİSESİ
Osmanlı döneminde açılan son kilise olan Ayia Triada Rum Kilisesi Kadıköy’ün en büyük kilisesi olmaz özelliğini taşıyor. Yapımı 18 yıl süren Ayia Triada kilisesinin mimarı Velisariyos Markopilos’tur. Kilisenin açılışı, o dönemin Kadıköy Metropoliti Germanos tarafından 10 Nisan 1905 tarihinde yapıldı. Osmanlı döneminde İstanbul’da inşa edilen son kilise olan Ayia Triada, Barok dönemi özelliklerini taşısa da İstanbul Ortodoks kiliselerinin ruhunu yansıtmaktadır. Atinalı heykeltıraş Tombros’un yapımı olan İkonostası, Atina Peteli mermerinden yapılmıştır. Kapalı Yunan haçı planlıdır. Orta mekânın üzerini dört sütun üzerine oturan yüksek kasnaklı bir kubbe örtmektedir. İki tarafında birer çan kulesi bulunmaktadır. Dış cephe oldukça sadedir. Giriş kapısının olduğu cephe yuvarlak geniş bir kemeri içinde yer alan kapı ve üzerindeki yuvarlak kemerli sütunlarla hareketlendirilmiş olup bu kemerin üzerine de sivri bir alınlık yerleştirilmiştir. Kilisenin altında Bizans döneminde Hıristiyan olup günahlarını bağışlatmak için manastıra kapanan Ayia Ekaterini’ye atfedilen bir ayazma mevcuttur.