Kadıköy Belediyesi’nin Dünya Kadınlar günü için düzenlediği “Yasta değil isyandayız” panelinde, kadınlık rolleri, hukuk, medya, emek, akademi ve siyaset alanında ele alındı
Eylül BİROL
Kadıköy Belediyesi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle 7 Mart Cumartesi günü Caddebostan Kültür Merkezi’nde “Yasta Değil İsyandayız” başlıklı bir panel düzenledi.
Panelde hukuk ve kadın haklarını İstanbul Yönetim Kurulu üyesi avukat Aydeniz Alisbah Tuzkan, siyaset ve kadınların ilişkisini CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Hilal Dokuzcan, kadın ve emek sürecini DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, medyanın kadına bakış açısını Hürriyet gazetesinden Emel Armutçu, kadına yönelik şiddet konusunu da İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Prof. Dr. Serpil Çakır anlattı.
“SÖZLEŞMELER UYGULANMALI”
Panelde ilk konuşmacı olan avukat Aydeniz Tuzkan, hukukta kadın hakları konusunda “Biz bildiğiniz gibi cumhuriyet dönemi ile eşit vatandaş olmuş kadınlarız. Medeni kanun çok önemli bir yasamız ama son zamanlarda eşit haklarımızı bile kaybetme noktasındayız.” açıklamasında bulundu.
Tuzkan konuşmasının devamında kadın hakları ile ilgili sözleşmelerden bahsederek “Türkiye'deki kadın hareketi konuyla ilgili epey çalışmalar yaptı. Medeni kanun değişikliği vs… Hala eşitsiz maddeler var ve bunların da değişmesi gerekiyor. Evlenme yaşının 17 olması, çocuk hakları sözleşmesine aykırı mesela. 17 olmasına rağmen hala ülkemizde çocuk gelinler meselesi tartışılıyor. 2,5 milyon civarında çocuk gelin olduğu söyleniyor. Bunların karşısında olup bu eşitliği sağlamamız gerekmekte. Son imzaladığımız İstanbul sözleşmesi de devletlere bağsız yükümlülükler getiriyor. Bu sözleşmeler bizim can damarlarımız. Bu sözleşmelerin uygulanması gerekiyor.” dedi.
“SİYASETTE KADINLAR DESTEKLENMELİ”
İkinci konuşmacı olan siyasetçi Hilal Dokuzcan, önce kadınlara kısa bir sunum yaparak Duygu Asena’nın cenaze töreninden bu yana tabutlarını yine kadınların taşıdığı kadınları anlattı. Sunumun sonunda ise kısa bir zaman önce vahşice katledilen Özgecan Aslan’ın kadınlar tarafından taşınan tabutu gösterildi. Dokuzcan, “Peki ama ne yapacağız?” sorusuna, “Ağzımızın kapatılmasına hiçbir şekilde izin vermemiz gerekiyor. Bizler bir çalışma içersindeyiz. Sokaktayız. Evlerdeyiz. Şiddete uğrayan kadınların yanındayız. Karşımızda bir insanlık sorunu var. Kadının ve hayatlarının üzerine ahkâm kesmek, bunu yasalarla ve görülmeyen yasalarla beslemek bir anlayışın ürünüdür. Topyekûn bir mücadele gerekiyor.” yanıtını verdi. Dokuzcan konuşmasının sonunda “Kadının emeğine uzanan ellerle bedenine uzanan eller arasında fark yoktur” dedi ve son olarak partisi olan CHP’nin aday adayı kadınların siyasette desteklenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
“KADINLAR SERMAYENİN HEDEFİNDE”
DİSK’in ilk kadın Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu ise konuşmasına “8 Mart bizim açımızdan son derece önemli. Yanan işçi kız kardeşlerimizin yaşadığı o dönemin kendisi, geleceğe yürüyüşümüzün simgesi.” hatırlatmasıyla başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her ağzını açtığında kadınların öldüğünü söyleyen Çerkezoğlu “Onlar konuştukça ölmeye devam edeceğiz. Kadına yönelik şiddet 14 kat arttı. Öncelikle susmalarını sağlamamız gerekiyor” dedi.
Kadın emeği konusunda üç temel nokta olduğunu söyleyen Çerkezoğlu “Kadınlar sermaye politikalarının doğrudan hedefinde. Kadınları ucuz ve güvencesiz işgücü deposu olarak gören bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Kadın istihdamından bahsediliyor, aslında bu kadınları güvencesiz ve kayıt dışı işlerde çalıştırmak anlamına geliyor.” dedi. “İkinci olarak sadece üretim değil, yeniden üretim alanı olarak tanımladığımız kent, eğitim, sağlık, barınma gibi alanlarda da kadın düşmanlığı söz konusu. Kadınlar evlerini, ağaçlarını, mahallelerini en önde koruyor.” diyen Çerkezoğlu üçüncü olaraksa “Sermaye yedek işgücü deposuna ihtiyaç duyuyor. Üç çocuk doğur demek sadece kadını eve kapatmak değil, sermayenin yirmi yıl sonrasında ihtiyaç duyduğu ucuz işgücünün de karşılanması anlamına geliyor” açıklamasında bulundu. Çerkezoğlu sözlerini “Eğer sermayenin saldırısının odağında biz varsak direnişin odağında da biz olmalıyız.” diyerek bitirdi.
“MEDYANIN NESNELEŞTİRDİĞİ KADIN”
Gazeteci Emel Armutçu ise medya alanından bahsetti. Hürriyet gazetesinde 11 yıl önce başlattıkları “Aile içi şiddete son” kampanyasını anlatan Armutçu, “Bugün medya kendi içinde de erkek egemen anlayışla savaşıyor. Zamanında biz gazetede acil yardım hattı yaptığımızda yanımızda kimse yoktu. Yalnız kalmıştık. Şimdi herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor ama yeterli değil” dedi. Medyada kadının 3. sayfada mağdur ya da tüm sayfalarda “güzel bir varlık” olarak görülmesine değinen Armutçu “Kadın kimliği bu değil. Hem içerde hem dışarda bununla savaşıyoruz” dedi.
Özgecan cinayetine değinen Armutçu “Özgecan o gün AVM’den değil de bardan çıkmış olsaydı, okul kıyafeti değil de kısa bir etek olsaydı toplum bu infiali gösterir, medya böyle verir miydi bilmiyorum. Kadınların tecavüze uğradığında suçlanmadığı günler gelip bu infiallerin doğmasını diliyorum. Herkes kendini sorgulamalı” dedi.
Akademisyen Serpil Çakır ise kadınların siyasete katılımı ve hak mücadelesi üzerine çalışma yaptığını belirterek, kadına yönelik şiddetle ilgili bir sunum gösterdi. Çakır sunumunu geçen sene eski sevgilisi tarafından öldürülen öğrencisi Özge Gündoğan’a adadığını belirtti. Çakır sunumunda şiddetin biçimleri, öldürülen kadınları, oy hakkı talebinden bugüne kadınların mücadele tarihini, ayrımcılığı, kadına yönelik şiddetin rakamsal boyutlarını anlattı.
Panel kadın dayanışması mesajları ile sona erdi.