10 Ekim 2015’te, Emek, Demokrasi ve Barış Mitingi’ni hedef alan IŞİD saldırısının üzerinden tam on yıl geçti. 104 kişinin yaşamını yitirdiği, 500’e yakın kişinin yaralandığı, onlarcasının sakat kaldığı katliamın hukuki süreci, bir avuç IŞİD militanının cezalandırılmasıyla sonuçlanmış görünse de, katliama giden süreçteki ihmalleri ortada olan kamu görevlileri ve siyasi sorumlular hala yargı önüne çıkarılmadı. Ailelerin ve avukatların katliamın “insanlığa karşı suç” kabul edilmesi talebi ise reddediliyor. Böylece ülkenin en büyük katliamına dair “zamanaşımı” tehlikesi kapıda bekliyor.
7 HAZİRAN’DAN 10 EKİM’E
10 Ekim Ankara Garı Katliamı, ülkede yıllarca sürecek karanlık siyasi iklimin taşlarını döşeyen olaylardan biriydi. Her şey 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri'nde AKP’nin 13 yıllık tek partili iktidarını kaybetmesiyle başladı. Bu tablo, Türkiye'yi uzun bir aradan sonra koalisyon hükümeti arayışına soktu. Ancak 45 günlük süre içinde koalisyon hükümeti kurulamayınca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa'nın verdiği yetkiyle TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verdi. Seçim takvimi, 1 Kasım 2015 olarak belirlendi. İşte ne olduysa bu süreçte oldu. Ülkeye barış getireceği umuduyla yürütülen “Çözüm Süreci” sona erdi, ülkenin dört bir yanında bombalı saldırılar başladı.
AYNI HÜCREDEN ZİNCİRLEME KATLİAM
7 Haziran seçimlerinden sadece bir buçuk ay sonra 33 kişinin öldürüldüğü Suruç Katliamı gerçekleştirildi. 5 Haziran’daki Diyarbakır Mitingi saldırısı ile bu katliamın, aynı IŞİD hücresi tarafından yapıldığı ortaya çıktı. Ankara Garı’ndaki canlı bombalardan birinin, Suruç’taki saldırıyı gerçekleştiren bombacının ağabeyi olduğu tespit edildi. Bu durum, IŞİD eylemcilerinin yerlerinin bilindiği, hatta takip edildiği iddialarına rağmen üçüncü kez büyük bir eylem yapabildiği gerçeğini ortaya koydu.
“EYLEM YAPMADAN TUTUKLAYAMAYIZ”
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun katliamdan hemen sonra yaptığı açıklamalar dikkat çekiciydi. Davutoğlu, elinde IŞİD’li canlı bomba listesi olduğunu kabul etti, ancak bu kişileri eylem yapmadan tutuklamanın “demokratik hukuk devleti ilkesine aykırı” olacağını savundu. Davutoğlu'nun yıllar sonra dile getirdiği “7 Haziran - 1 Kasım arasındaki o defterler açılırsa, yer yerinden oynar” ifadesi ise bu döneme dair siyasi sırların olduğu şüphesini daha da pekiştirdi. Ayrıca, 1 Kasım seçimleri öncesinde gerçekleşen bu katliamın hemen ardından Davutoğlu'nun “Oylarımızda yükselme trendi devam ediyor” sözleri ise barış savunucularının ve ailelerin acısını perçinlerken katliamın siyasi yönünü açıkça ortaya koydu.
“İNSANLIĞA KARŞI SUÇ” REDDEDİLDİ
2016’da Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, yakalanan bir kısım IŞİD sanığı hakkında dava açıldı ve yargılama süreci başladı. Avukatlar, katliamın uluslararası hukuka göre en ağır suçlardan olan “İnsanlığa Karşı Suç” kapsamında değerlendirilmesini talep etti. Mahkeme, uzun süren yargılama sonucunda yakalanan IŞİD sanıkları hakkında çeşitli hapis cezaları verdi. Sanıklar, “kasten öldürme” suçundan yüzlerce kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ancak mahkeme, avukatların ısrarlı talebine rağmen, eylemin “İnsanlığa Karşı Suç” olarak nitelendirilmesi yönündeki talebi reddetti. Bu ret kararı, uluslararası hukukun tanıdığı en ağır suçu görmezden gelmek anlamına gelirken, davanın gelecekte diğer suçlar açısından zamanaşımına uğrama tehlikesini de beraberinde getirdi.
KİLİT İSİMLER HALA FİRARİ
Aralarında saldırının organizatörü olduğu iddia edilen İlhami Balı'nın da bulunduğu kilit IŞİD sanıkları ise hala firari. Dosyaları, yakalanamadıkları için ana davadan ayrıldı ve firari sanıklar dosyası olarak takibe alındı. Kilit firari isimler hakkındaki dosya yıllardır sonuçlanmayı bekliyor.
KAMU GÖREVLİLERİ YARGILANMADI
Hukuki süreçte, yargılamanın en büyük eksiği idari ve siyasi sorumluluğu olan hiçbir kamu görevlisinin yargılanmaması oldu. Mağdurlar ve avukatlar, katliama giden süreçteki istihbarat zafiyeti ve güvenlik ihmalleri nedeniyle dönemin başbakanı, bakanları, emniyet müdürleri ve diğer üst düzey kamu görevlileri hakkında suç duyurularında bulundu.Yargı makamları, yapılan suç duyurularının büyük bir çoğunluğu için soruşturmaya yer olmadığı veya takipsizlik kararı verdi. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun açıklamaları ise soruşturma konusu bile olmadı.
Aileler ve avukatlar, katliam emrini verenden, ihmal eden idareciye ve siyasi kararı verenlere kadar tüm sorumlular yargılanmadığı sürece bu davanın kapanmayacağını vurguluyor.
10.YILINDA ADALET YÜRÜYÜŞÜ
Katliamın 10.yıldönümünde, Ankara Garı önü bir kez daha adalet ve hakikat talebiyle yankılanacak. 10 Ekim Barış Derneği, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nın 10’uncu yıl dönümünde Ankara Garı önünde buluşarak Ankara Adliyesi’ne bir “Adalet Yürüyüşü” gerçekleştirecek. Anma programı tüm haftaya yayılacak. İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin 10 Ekim’deki adresi ise Kadıköy olacak. 10 Ekim Cuma 19.00’da Boğa heykeli önünde buluşacak kitle İskele Meydanı’na yürüyecek.