16 Mart 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde katledilen 7 öğrenci bu yıl da törenle anılıyor.
16 Mart 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde katledilen 7 öğrenci bu yıl da törenle anılıyor.
16 Mart Platformu tarafından düzenlenen etkinlikler kapsamında bu yıl da her yıl olduğu gibi Beyazıt Meydanı'nda çeşitli gruplar, dernekler, siyasi örgütlenmeler “anma” yapacaklar. 16 Mart Platformu, “16 Mart Cumartesi günü saat 13.00’te Beyazıt'ta, Merkez Binanın Önündeyiz!” çağrısını yaptı. İleti, tweeter ve facebook’ta da paylaşıldı.
Anma töreninin yanı sıra Platform, 16 Mart’ın “Anti-faşist Öğrenci Günü” olarak bilinmesi ve kabullenilmesi için çalışmalar yapıyor. Ayrıca 16 Mart katliamını anlatan, Enis Rıza ve arkadaşlarının yaptığı belgesel filmin çalışmaları sürüyor. Enis Rıza, belgesel hazırlıkları sırasında yapılan görüşmelerden yararlanarak Birgün gazetesine iki günlük, 16 ve 17 Mart günleri yayımlanacak bir dizi hazırlayacak. 16 Mart Cumartesi gecesi de Rıdvan Akar’ın CNNTURK’teki programı Beyazıt Meydanı’nı ele alacak ve ekseninde 16 Mart olacak. 16 Mart Platformu geçtiğimiz yıl da Beyazıt Meydanı’na, katledilen öğrencilerin anısına, temsili 16 Mart heykeli dikmiş, çeşitli sergiler ve söyleşiler düzenlemişti.
16 MART’TA NE OLMUŞTU
16 Mart Katliamı, 16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde 7 öğrencinin ölümü, 41 öğrencinin de yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı ve silahlı saldırıdır.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1. sınıf öğrencisi olan Ülkücü öğrencilerin içinde gizlice faaliyet gösteren genç bir istihbaratçı, İstanbul Emniyeti'ne geçtiği bilgi notunda, ülkücülerin 8-10 gün içinde İstanbul Üniversitesi çıkışında solcu öğrencilerin üzerine dinamit atıp, silahlı tarama yapacakları’’nı bildirmişti. Ancak, Emniyet arşivine 7 Mart 1978 tarih, 1.D.2.12780 koduyla girip, resmiyet kazanan bilgi notunda belirtilen yer ve tarihte gerçekleşen katliama engel olunmadı. Bilgi notu katliamla ilgili soruşturma ve yargılamalar sürerken hiç ortaya çıkmadı. Olaydan 19 yıl sonra dava ikinci kez açılıncaya, bilgi notunun yazılışının üzerinden 22 yıl geçinceye kadar...
Şükrü Balcı ve Süreyya San'ın aralarında bulunduğu polis şefleri “görevlerinde kayıtsız kalmak”la, Reşat Altay ise saldırıya uğrayan öğrencileri dağılma noktasına kadar koruma altında tutması gerekirken üniversite kapısında terk etmekle suçlandılar. İzmit 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde TCK 230 uyarınca görevi ihmalden yargılanıp, delil yetersizliğinden beraat ettiler. Sanık emniyetçiler hakkında verilen tek ceza, polis başmüfettişlerinin önerdiği, disiplin cezası niteliğindeki “ihtar” cezası oldu.