4+4+4 Eğitim Sistemi Türkiye'ye geliştirebilir mi?

05 Nisan 2012 - 11:48

Prof. Dr. Ali KAHRİMAN (Okan Üniversitesi MYO Müdürü) Prof. Dr. Sadettin ÖZEN, Y. Doç. Dr. Hüseyin MERT

Eğitim Sisteminin etkinliği ve verimliliği, öncelikle üniversite öncesi eğitim sisteminin etkinliğine ve verimliliğine bağlıdır.  Eğitim Sistemi genel olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin başlarında gerçekçi, gerekirci, maddeci, bilimci, halkçı, ulusçu, ülkücü, faydacı, bilimsel, ekonomik ve demokratik ilkeler ve görüşler yönünde önemli gelişmeler sağladı. Ancak 1950’lerden itibaren üretkenlik, verimlilik ve bütüncüllük ilkeleri ve çalışma biçimleri yerine mükemmelcilik, keyfilik, seçkinlik ve seçicilik özellikleri önemsenmeye başlandı. Bu yaklaşımlar Türk eğitim sisteminin gerçeklerden, olanaklardan, üretimden ve alt sistemlerin birbirlerinden zamanla kopmasına; ulusal toplam verimlilik, üretenlik karakteristik değerlerinin azalmasına yol açtığı gözlendi. Son yıllarda eğitim-öğretim çalışmalarının önemli bir kısmının tahta başında, masada, bilgisayarda, internet ortamında sürdürülmekte olduğu gözlendi. Bir diğer ifade ile gerçeklerden ve gerekircilikten kopuk, bulanık ve genel bilgiler ile keyfi, öznel, duygusal, kaderci biçimlerde sürdürülmekte olduğu gözlendi. Genel ve temel bilgilerden gerçek üretime, teknik ve teknoloji üretimine geçişlerde arzu edilen ölçülerde verimlilik ve etkinlik elde edilemedi. Üniversite öncesi eğitim programlarında da benzeri olumsuzlukların mevcut olduğu görüldü.
Aynı yönde üniversite öncesi eğitim programlarının Türk Milli Eğitim Sistemi temel amaçları, iç ve dış evrimleri ve koşulları çerçevesinde günün ve geleceğin sorunlarını çözmesi, reformlarını ve stratejilerini somutlaştırması, gereksinimlerini karşılaması; süreçlerini ve stratejilerini iyileştirmesi, güncelleştirmesi ve gerçekleştirmesi gerektiği görülüyor. Üniversite öncesi eğitimprogramlarında beklentiler, sorunların çözümleri yönünde meslek öğretimine öncelik verilirken temel bilimsel bilgiler, bilimsel düşünme ve bilim ahlakı çerçevesinde olayları ve sorunları tanımlama, çözümleme tekniklerine önem verilmesi gerektiği önem kazanıyor.
Bu görüşler çerçevesinde Türk Milli Eğitim Sisteminin verimlilik, etkinlik ve kalite sorunları; yöresel ve ulusal düzeylerde sektörlerin gerçekleri, kısıtları ve olanakları, ana amaçları, ilkeleri ve sistem yaklaşımları ile teorik ve pratik olarak ortaya konması gerektiği belirginlik kazanıyor[. Türkiye’de eğitim programlarınınbir yandan genel kültür ve eğitim düzeylerini, diğer yandan da sektörlerin ekonomik verimliliklerini, katma değerlerini artırabilecek olanakları, yöntemleri ve işleri tanımlaması, geliştirmesi gerektiği görülüyor.
      
Önümüzdeki günlerde Parlamento da görüşülecek olan zorunlu eğitim (4+4+4) modeli ile yukarıda değinilen amaç ve hedefler sağlanabilirmi?
Ysa tasarısı incelendiğinde aşağıdaki saptamalar öne çıkmaktadır. 
 
      Yasa teklifine göre,
·       İlk temel öğretim (4+4) iki kademeye bölünüyor.
·       İlk temel öğretimde ikinci kademe için açık öğretim yolu açılıyor.
·       Zorunlu örgün eğitim süresinin fiilen 4 yıla düşürülüyor anlamına geliyor.
·       İlk temel öğretimin kesintili hale gelmesi, çocuklar için büyük riskler yaratıyor.
·       İkinci kademenin zorunlu olup olmadığı, keyfileştiriliyor.
·       Kız çocuklarının okuldan alınabilmesinin önü açılıyor.
·       Kız çocuklarının eğitimi kesintiye uğratılıyor.
·       Sosyalleşme, kaynaşma riske atılıyor.
·       Çocuklar 10 yaşında mesleklere yönlendiriliyor.
·       Çocuklar erken yaşta bilinçsiz tercihlere yönlendiriliyor.
·       Çıraklığa başlama yaşı genel sözleşmelere aykırı olarak 11’e düşürülüyor.
·       Sekiz yıllık zorunlu temel eğitimle bile temel bilgiler için yetersiz kalıyor.
·       Okulöncesi eğitimin yasal zorunluluğu ortadan kalkıyor.
·       Bütçeye maliyeti hesaplanmıyor.
·       Eğitim sisteminde ve kalitesinde yaratacağı tahribat hesaplanmıyor.
·       (4+4+4) zorunlu eğitim için bir başlangıç tarihi öngörülmüyor.
 
     Genel olarak doğa olaylarında, iş ve aile hayatında belirlilikler ile kaoslar, belirsizlikler yan yana, iç içe, arka arkaya ortaya çıkıyor. Mevcut ürün ve teknolojilerin ekonomik ömürleri, yeni bilgi, ürün ve teknolojilerin cazibesi ve kullanımları ile kısa sürede sona eriyor. Gelecekte hızla gelişen ve dönüşen yeni meslekler ortaya çıkıyor. Aynı yönde düşük ve orta gelirli aileler çocuklarının güvenceli, iyi gelirli işe sahip olmalarını istiyor. Düşük ve orta gelirli ailelerin bu beklentisi işveren çevrelerinin beklentisi ile de örtüşüyor. Anlaşıian o ki hükümet de toplumun bu beklentileri yönünde iyi bir meslek eğitimi modeli arayışı içinde oluyor; aynı yönde “bir taş iki, üç kuş vurmak” istiyor. İyi bir meslek eğitimi ile Türkiye’nin ekonomik sorunlarının da çoğunun çözümleneceğini düşünüyor. Aynı zamanda köy enstitüleri modelini gerçek ötesi bir düşünce, uygulama ile taklit etmek istiyor. Asıl önemlisi dindar, inançlı, inanç temelli ahlak sahibi nesiller yetiştirmek istiyor. Ancak meslek eğitimi ve iş sorunun çözümü, önemli ölçüde stratejik sektörlere, projelere dayalı kararlı dinamik işletmelerin mevcudiyetine bağlı bulunuyor. Daha da önemlisi her türlü iş sorunun çözümü deterministik, analitik ve sentetik düşüncelere, verimli pratiklerine bağlı bulunuyor. Her türlü inancın dinin, ideolojinin eğitimi; günümüzde verimlilik, yaratıcılık bakış açıları ile deterministik, analitik, sentetik, pragmatikve pozitif düşünceler, sistemler, programlar uygulamalar temelli olmaları gerekiyor.Eğitim programlarında diğer yandan demokratik ve bilimsel eğitimin karşılıklı olumlu etkileşimi ile zamana ve koşullara bağlı bireysel ve toplumsal görüşler ve görevler geliştirmesi beklenmektedir. 
Sonuç olarak, mevcut yasa tasarısı geri çekilmeli, gelecek on yıllarda ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel seviyesinin oluşmasında belirleyici etkenlerden biri olacak ve en az Anayasa kadar önemli olan temel eğitim konusunun geniş kesimlerin katılımı ile tartışılacağı ve modelleneceği bir fizibilite ekseninde ele alınması sağlanmalıdır.

ARŞİV