Kahramanmaraşlı merkezli depremler hayatın her alanını etkilediği gibi eğitim hayatını da olumsuz biçimde etkiledi. 6 Şubat 2023’te yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremler, resmi açıklamalara göre 50 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine ve yerleşim alanlarında büyük yıkımlara yol açtı. Deprem sonrasında eğitim-öğretim de kesintiye uğradı, çok sayıda okul yıkıldı veya hasar aldı. 3 Mart 2023 tarihli verilere göre, MEB’e bağlı 20 bin 340 eğitim binasının 8 bin 162’sinde tespit çalışmaları tamamlandı. 72 bina yıkıldı, 504 binaya ağır, 331 binaya orta ve 2 bin 533 binaya az hasar raporu verildi. 4 bin 722 eğitim binasının ise hasarsız olduğu paylaşıldı. Özel öğretim kurumlarına ait 5 bin 24 binadan 119’unda hasar tespit çalışmasının tamamlandığı ve 119 eğitim kurumundan 14’ünün yıkıldığı, 27’sinin ağır, 19’unun orta ve 58’inin ise az hasar aldığı paylaşıldı.
BÖLGEDE NELER YAPILDI?
Peki deprem bölgesinde nasıl bir eğitim-öğretim süreci yaşandı? Öğrenciler, öğretmenler ve aileler bu süreçten nasıl etkilendi? 6 Şubat 2023’ten bu yana deprem bölgesindeki eğitimin durumunu izleyen Eğitim Reformu Girişimi uzmanları, bölgede eğitimin durumuna ilişkin verileri, eğitim gündemindeki gelişmeleri, kamu kurumları ve sivil toplum örgütleri (STÖ) tarafından hazırlanan yayınları Afet Döneminde Eğitim başlıklı sayfada paylaşıyor.
ERG’nin 14 Mart 2023’te yayımlanan ve depremin eğitime etkilerini inceleyen ilk bilgi notunda, akut kriz döneminde eğitim-öğretim faaliyetleri değerlendirildi ve öneriler paylaşılmıştı. Depremin eğitime etkilerine ilişkin hazırlanan ikinci bilgi notunda, kamu tarafından paylaşılan güncel bilgiler ve STÖ’lerin hazırladığı raporlar incelendi. ERG’nin paylaştığı bilgilere göre Hatay’dan yaklaşık 78 bin, Kahramanmaraş’tan 65 bin, Malatya’dan 50 bin öğrencinin başka illere göç ettiği tahmin ediliyor. Raporda Millî Eğitim Bakanlığı’nın bilgi notu da paylaşıldı: Buna göre Millî Eğitim Bakanlığı deprem bölgesinde kalmaya devam eden öğrenciler için eğitim alanları açmayı sürdürdü. Çadır ve konteyner merkezlerinde tüm kademeler için çadır ve konteyner sınıfları kuruldu. Deprem bölgesine 500 adet yeni ve çelik konstrüksiyonlu prefabrik okul yapılacağını belirtildi. Yapılan okulların bölgede kalıcı olacağı ve kapsamlı eğitim kampüsleri açılacağı ifade edildi. Hatay, Kahramanmaraş, Kırıkhan ve İskenderun’da kurulacak kampüslerde yaklaşık 4 bin öğretmen ve öğrencinin konaklayabileceği yaşam alanlarının, eğitim alanlarının, revirin ve yemekhanenin olacağı açıklandı.
Raporda, depremden etkilenen birçok bölgede yerel örgütlenmelerin de eğitim-öğretim faaliyetlerine devam ettiği belirtildi. Hatay/Samandağ Tomruksuyu bölgesinde, Karaçay Koordinasyonu tarafından yürütülen eğitim alanında aralarında atanamayan ve özel sektörde çalışan öğretmenlerin de olduğu 35 öğretmen gönüllü olarak çalışırken, 650 öğrenci bu çalışmalardan faydalandı.
BARINMA ALANLARI YETERLİ DEĞİL
Raporda, deprem bölgesinde çadır alanları, çadırkentler, konteynerkentler gibi geçici barınma alanlarının bulunduğu ifade edilirken, bu konuyla ilgili şu değerlendirmelere yer verildi: “Barınma alanlarında sunulan hizmetlerin yeterliliği, sürekliliği ve niteliği çocukların iyi olma hâllerini doğrudan etkiliyor. Ayrıca, bu alanlarda kalan çocukların fiziksel güvenliklerini tehdit eden birçok riskle karşı karşıya olduğu da çeşitli raporlarda ortaya konuyor. Çadırların kurulduğu bölgelerin enkaz veya hafriyat alanlarına yakın olması zehirli atıklar sebebiyle de çocukların ve orada yaşayan herkesin sağlığını tehdit ediyor. Benzer şekilde, saha gözlem raporlarında, barınma alanlarındaki altyapı hizmetlerinin çocuk güvenliğini gözetecek şekilde sunulmadığına dair çeşitli örnekler yer alıyor. Tuvalet ve duş alanlarının yeterli ve temiz olmaması özellikle kız çocukların sağlık koşullarını olumsuz etkiliyor. Afetlerde toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleşiyor.”
ÖĞRETMENLERİN SORUNLARI DEVAM ETTİ
ERG’nin raporunda öğretmenlerin yaşadığı sorunlara da dikkat çekildi. ERG’nin paylaştığı verilere göre, Hatay’da görev yapan 27 bin 840 öğretmenin yaklaşık 18 bininin, Kahramanmaraş’taki 18 bin 184 öğretmenden yaklaşık 15 bininin şehir dışında olduğu açıklandı. Raporda şu notlar paylaşıldı: “MEB’in kurduğu Arama ve Kurtarma Birimi’ndeki (MEB AKUB) öğretmenler arama-kurtarma faaliyetlerine, psikososyal destek çalışmalarına ve çadır/konteynerkentlerdeki koordinasyona destek oluyorlar. Bununla birlikte öğretmenlerin barınma problemleri tam anlamıyla çözülemedi. Ayrıca, ulaşım imkanlarının eksik olması nedeniyle özellikle kırsal bölgedeki okullara ulaşmakta sıkıntılar çekiyorlar. Öğretmen Ağı’nın yaptığı çalışmalarda öğretmenler, yıllar içerisindeki belirsizlik ve travmalar nedeniyle tükenmişlik ve yorgunluk hisleriyle de karşı karşıya kaldıklarını belirtiyorlar. Deprem bölgesindeki özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler, çalıştıkları okulların yıkılması, hasar alması, okulların kapatılması veya eğitim-öğretime ara vermesi gibi nedenlerle işlerini kaybettiler veya çeşitli ekonomik zorluklar yaşıyorlar.”
“HİZMETLERE ULAŞIM ZORLAŞTI”
Deprem bölgesinde dikkat edilmesi gereken kesimlerden biri de özel eğitime gereksinimi olan çocuklar. Raporda, özel eğitime gereksinimi olan öğrencilerin okullarına dönmesi, ihtiyaçlarının karşılanması ve kriz sonrası normalleşme sürecine geçilmesinin çok kritik olduğu vurgulanırken “Özel gereksinimleri olan çocukların ve ailelerinin psikolojik danışmanlık, yardımcı araç ve teknoloji, protez ve ortez desteği ve rehabilitasyon gibi, deprem öncesinde ulaşmakta güçlük çektikleri çok çeşitli ihtiyaçları bulunuyor. Bu ihtiyaçlar depremle beraber arttı ve hizmetlere ulaşım daha da zorlaştı.” değerlendirmeleri yapıldı.
KÖY OKULLARI ÖNEM KAZANDI
Depremin ardından binlerce insan kırsal alanlara göç ederken, köy okullarının da önemi arttı. Raporda, ulaşımda yaşanan sorunlardan ötürü “Deprem sonrasında artan nüfusla birlikte halihazırda var olan köy okullarının bu kapasiteye nasıl cevap verebileceği sorusu önem kazanıyor. Bu nedenle, köy okullarının mevcut öğretmen ve personel kapasitesinin artırılması ve ayrıca bu okullarda çalışanların desteklenmesi, köy okullarının dayanıklı eğitim ortamları haline gelmesine katkı sağlayacaktır.” görüşleri paylaşıldı.
ÖNERİLER
Raporun sonuç kısmında değerlendirmelere ve önerilere yer verildi.
-Depremle birlikte eğitim-öğretimin kesintiye uğraması, çocukların takip edilmesini zorlaştırdı ve çocukları ihmal, istismar ve çocuk işçiliği gibi risklere karşı daha savunmasız hale getirdi. Konteyner ve çadır kent gibi geçici barınma alanlarında yaşanabilecek olası problemlerin önüne geçmek ve tüm çocukların iyi olma hâllerini desteklemek için bu alanlarda çocuk hakkı ihlallerine yönelik bildirim ve takip mekanizmalarının kurulması gerekiyor.
-Geçici barınma alanlarında yapılan çalışmaların büyük bölümünün 3-12 yaş grubunu hedeflediği ve gençlere yönelik faaliyetlerin kısıtlı olduğu görülüyor. Gençlere yönelik faaliyetlerin sınava yönelik çalışmalara yoğunlaştığı, psikososyal destek ve diğer çalışmaların eksikliği birçok saha raporunda vurgulanıyor. Ayrıca, gençler, yalnız kalabilecekleri sakin alanlara sahip değiller. Gençlere yönelik faaliyet ve çalışmaların, gençlere yönelik mekanların yaygınlaştırılmasına ihtiyaç sürüyor.
-Depremle birlikte öğretmenler ciddi bir barınma riskiyle karşı karşıyalar. Birçok öğretmen evini kaybetti, bölgede azalan hasarsız konut sayısıyla birlikte kiralar arttı. Barınma sorunları nedeniyle öğretmenler çadır ve konteyner alanlarında ailelerinden uzak bir şekilde yaşıyorlar. Bu nedenle birçok öğretmen deprem bölgesini terk etti. Ayrıca, öğretmenlerin psikolojik olarak desteklenmeleri, depremin yaratmış olduğu belirsizlik ortamının azaltılması için önceliklendirilmeli.
-Kamu idaresi tarafından toplanan verilerin ve sahada gerçekleştirilen çalışmalara yönelik izleme ve değerlendirme çalışmalarının şeffaf bir şekilde paylaşılması, sahadaki eksiklerin eşgüdüm içerisinde giderilmesine ve kamu kurumlarıyla STÖ’ler arasındaki iş birliğine katkı sağlayacaktır.
-Krizlerin artarak devam ettiği bir çağda yaşıyoruz. Krizlerden en çok etkilenen gruplardan olan çocukların nasıl korunacağı ve destekleneceğine yönelik kısa, uzun ve orta vadeli planların yapılması, hak temelli, ulusal ve bölgesel çocuk koruma politikalarının geliştirilmesi krizlere karşı hazırlıklı olunmasına katkı sağlayacaktır.