Ahmet Ümit, iktisat mezunlarıyla buluştu

Son eseri “İstanbul Hatırası” ile satış rekoru kıran polisiye roman yazarı Ahmet Ümit, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyeti (İFMC) üyeleriyle buluştu. 25 Aralık Cumartesi günü...

29 Aralık 2010 - 16:03

Son eseri “İstanbul Hatırası” ile satış rekoru kıran polisiye roman yazarı Ahmet Ümit, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyeti (İFMC) üyeleriyle buluştu. 25 Aralık Cumartesi günü İFMC mezunlarıyla biraraya gelerek, yazarlık serüvenini anlatan Ümit, sıcak sohbetin ardından kitaplarını imzaladı.
Yazarlığa 1989 yılında “Sokağın Zulası” adlı ilk şiir kitabının yayınlanmasıyla başlayan Ahmet Ümit, yazar olmayı hiç düşünmemesine rağmen polisiye romanlar yazmaya başladı ve günümüzde aranan bir polisiye yazarı olmayı başardı. Ümit, yazarlık sürecini özetle şöyle anlattı:
"Ben aslında çok iyi bir kitap okuruydum ama yazar olmayı aklımın ucumdan bile geçirmiyordum. Gençken ya da çocukken yazar olacağım diye bir hedefim yoktu. Yazarlık benim için peygamber olmak gibi bir şeydi. Ancak bu tür işlere yatkınkım ki üyesi olduğum sol örgüt, metinleri bana yazdırır, bir yerde konuşma yapılacaksa da benim konuşma yapmamı isterdi. 1980'de darbe oldu ve 1982'de anayasayı halk oylamasına sundular. Halk evet ya da hayır diyecekti ama hayır demek aslında yasaktı.. Ben de o sıralar sol bir örgütte yöneticiydim. Yasal değildi örgüt. Eski Türkiye Komünist Partisi'nin gençlik örgütünü yönetiyordum. Bir sabah duvarlara 82 anayasasına hayır diyen afişler yapıştırıyorduk. Tabi bu çok tehlikeli bir işti. Çünkü yasak, yakalarlarsa işkencede ölme ihtimaliniz çok yüksekti. Olmazsa da en az 5 yıl ceza yiyecektiniz. O işi yaparken benim sorumluluğum altındaki bir çocuk polis tarafından yakalandı. Çocuk beni tanımıyordu, yani gerçek ismimi bilmiyordu, bu tür örgütler isim vermezler, yer altında çalıştığı için kimse birbirini tanımaz. Bu arkadaş yakalandı, beni aradı, telefonla konuştuk. Çok heyecanlıydı, sesinden yakalandığını anladım. Çocuk benimle görüşmek istedi. Olur gelirim dedim ama gitmedim. Bunun üzerine arkadaşlarım benden bu olayı rapor etmemi istedi. Bu olay nasıl oldu bize yazar mısın dediler. Raporu yazarken farkında varmadan bir öykü tadında yazmışım. Edebi ve estetik yanı zayıftı. Ancak politik yanı vardı. Ondan sonra çok daha ilginç bir şey oldu. O zamanlar Çekoslavakya diye bir ülke vardı. Başkenti Prag'da bir dergi yayınlanıyordu ama 40 dilde basılıyordu. Derginin adı Barış ve Sosyalizm Sorunları'ydı. Arkadaşlarım raporu oraya yollamışlar ve hikaye 40 dilde yayınladı ve birdenbire benim aklıma ben yazar olabilirim düşüncesi geldi. Böylece de hikaye başlamış oldu. Hikaye edebi açıdan çok güçlü değildi ama çok öğreticiydi. Bundan sonra artık hikayeler, şiirler yazmaya başladım. 1989'da bir şiir kitabı çıkardık. Ondan sonra birçok yayınevine şiirlerimi götürdüm. Adam Sanat'a, Varlık'a... Başlarda ince eleyip sık dokudular. Mehmet Fuat birkaç şiirimi yayınladı. Daha sonra bir hikâye kitabı çıkardım”
Ahmet Ümit, polisiye roman yazmasının kendi yaşamıyla uyumlu olduğunu da vurgulayarak, “Partim beni tutuklamaların başladığı 1985’de eğitim almam için Moskova’ya gönderdi. Sahte bir işçi pasaportuyla büyük bir macerayla Moskova’ya gttim. Hayatım 14 yaşımdan 30 yaşına kadar kaç-göçle kaçıp kovalamalarla geçti. Şans eseri yaşıyorum diyebilirim. Benim gibi bir adamın polisiye yazması da normal, polisiye romanlarda entrika ve gerilim var. Bundan zevk alıyorum, yaşamım böyle geçti. Aslında cinayet romanları, insan ruhunu anlatır. Dostoyevski Karamazov Kardeşler’de, Suç ve Ceza’da, Shekespeare de Hamlet de aslında cinayetler üzerinden insan ruhunu anlatır. Hepimiz aslında maskelerle dolaşıyoruz. Yaptıklarımız ve söylediklerimizle içimizden geçenler çok farklı. Yaşanan kriz anlarından yüzümüzdeki maskeler düşer ve cinayet de böyle ortamlarda işlenir. Kriz anında maskeler düşünce insan ruhunu daha iyi anlatabiliriz. Bu yüzden cinayet romanları yazmaktan hoşlanıyorum. Kitap yazmak bana mutluluk veriyorum. Bana mutluluk veren bir işi yaptığım için çok şansılıyım” dedi.
Ümit, Anadolu topraklarının zengin bir tarihi geçmişi olduğunu da sözlerine ekleyerek, “Romanlarımda bu zenginliği fon olarak kullanıyorum” diye konuştu.


ARŞİV