Sağlık Bakanlığı, Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden randevu talebi oluşturmadan önce vatandaşların tercihine sunmak üzere "Aile Hekimine Yönlendirme" uygulamasının devreye alındığını açıkladı. Tercihleri doğrultusunda aile hekimine yönlendirilen hastalar, önce aile hekimleri tarafından muayene edilecek. Aile hekimleri, muayene sonrası gerek duyulan durumlarda, kayıtlı nüfusları için kendilerine ayrılan rezerv kontenjan sayesinde MHRS üzerinden hastalara doğrudan uzman hekim randevusu oluşturabilecek. Konuya ilişkin gazetemize konuşan Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Türkü Yağmur Nehir, “Sağlık Bakanlığı’nın hastanelerde yaşanan randevu sıkıntısını çözmek yerine, bu sorumluluğu aile hekimlerine devretmesi, yapısal bir planlama eksikliğini ortaya koymaktadır.” dedi.
“SİSTEMİN TIKANMASINA NEDEN OLACAK”
Yeni MHRS düzenlemesi hakkında konuşan Nehir, “Aslında kamuoyunda bu konuda ciddi bir yanlış algı oluştu. Sanki her hastane randevusu öncesinde mutlaka aile hekimine başvurulması gerekiyormuş gibi bir izlenim verildi. Oysa düzenleme bu şekilde değil. Vatandaşlarımız doğrudan hastanelerden randevu almaya devam edebiliyor. Ancak hastaneden uygun randevu bulunamaması durumunda, sistem hastayı aile hekimine yönlendiriyor. Aile hekiminin bu durumda hastanın gerçekten hastane muayenesine ihtiyaç duyup duymadığını değerlendirmesi isteniyor. Burada önemli olan; mevcut sistemde aile hekimlerine MHRS üzerinden verilen randevu kontenjanının yalnızca yüzde 10 ile sınırlı olması. Bu kısıtlı kontenjan, özellikle aile hekimlerinin riskli gördüğü hastaları ilgili branştaki uzman hekime yönlendirmesi için tanımlanmış durumda. Her hastanın bu kontenjan üzerinden sevk edilmeye çalışılması, sistemin tıkanmasına ve gerçekten öncelikli olan hastaların hizmete erişememesine neden olacaktır. Bu uygulamanın öncelikli ve aciliyet görülen hastalarla sınırlı olarak uygulanmaya devam etmesi, ihtiyacı tespit edilmiş olan hastaların vakit kaybetmeden sağlık hizmetine ulaşmasını sağlayacaktır.” dedi.
“BİRİNCİ BASAMAK BU YÜKÜ TAŞIYAMAZ”
Uygulamanın sağlık sistemi üzerinde neleri değiştirebileceği üzerine konuşan Nehir, “Bu sistemin en temel etkisi, hastane randevularına erişimde yaşanan problemi aile hekimlerinin sırtına yükleyerek çözme çabasıdır. Ancak bu yaklaşım, sorunun köküne inmeden, yüzeysel bir çözüm önerisidir. Birinci basamak, ikinci ve üçüncü basamaktaki yapısal sorunlar çözülmeden bu yükü taşıyamaz. Düzenlemenin herkesi kapsaması hem vatandaşın hem hekimin daha fazla zaman ve efor harcamasına neden olacaktır. Hastaneye gitmesi gereken ve bunu bilen kişi, önce aile hekimine gelmek zorunda kalacak, bu da hizmetin gecikmesine, kaynakların verimsiz kullanılmasına ve sağlık sisteminin genel performansının düşmesine yol açacaktır. Bugün dahi ortalama 3 bin kişilik nüfuslara hizmet veren aile hekimleri hem koruyucu sağlık hizmetlerini hem de poliklinik hizmetlerini bir arada yürütmektedir. Günlük poliklinik sayılarının 200’leri bulduğu aile hekimliği birimlerimiz mevcuttur. Bu iş yükü altındaki aile hekimlerine, şimdi bir de hastane randevu sistemindeki sıkışıklığın yükü aktarılmak isteniyor. Bu durum sadece iş yükünü artırmakla kalmaz, aynı zamanda çocuk, gebe, yaşlı gibi koruyucu sağlık hizmeti verilmesi gereken grupların da ihmal edilmesine yol açar. Bu kabul edilemez bir durumdur.” şeklinde konuştu.
“SAĞLIKTA ŞİDDET VAKALARI ARTABİLİR”
“Sağlık Bakanlığı’nın hastanelerde yaşanan randevu sıkıntısını çözmek yerine, bu sorumluluğu aile hekimlerine devretmesi, yapısal bir planlama eksikliğini ortaya koymaktadır.” diyen Nehir, “Aile hekimleri birer ‘sevk memuru’ ya da ‘randevu sekreteri’ değildir. Uygun planlamayı yapmak ve randevu sistemini etkin kullanabilmek için personel istihdam edilmesi şarttır. Biz hekimlik yapıyoruz. Muayenemize göre uygun gördüğümüzde hastayı sevk ederiz. Sorunun kaynağına inmeden, çözüm olarak birinci basamağa yüklenmek, sistemi tıkayan geçici bir yöntemdir ve sürdürülebilir değildir. Hastane yükünü azaltmak ve birinci basamağı etkinleştirme hedefleri, ancak sistemin bütüncül bir yaklaşımla yeniden yapılandırılması ile mümkündür. Aksi halde bu uygulama ne hastanelerin yükünü azaltır ne de birinci basamağı güçlendirir. Aksine birinci basamağın da işlemez hale gelmesine yol açabilir. Hekimler uygun görmediğinde sevk yapılmayacağı için, hasta memnuniyetsizliği ve sağlıkta şiddet vakaları artabilir.” ifadelerini kullandı.
“HER BASAMAK KENDİ SORUNLARIYLA YÜZLEŞMELİ”
Aile hekimlerinin sırtında çok fazla sorumluluk olduğunu dile getiren Nehir, “Aile hekimlerinin asli görevi; koruyucu sağlık hizmetlerini yürütmektir. Aile hekimleri olarak ayrıca kronik hastalıkların takiplerini yapmakta ve poliklinik hizmeti de sunmaya devam etmekteyiz. Ancak tüm sevk işlemlerinin aile hekimliği üzerinden yürütülecek bir sistemde aile hekimine, hastanede randevu bulamayan her hastanın kapısını çalma zorunluluğu getirilirse, bu rol tamamen değişir. Böylesi dayatma bir uygulama, aile hekiminin mesleki nosyonunu zedeler ve hekimin bağımsız karar verme yetisini ortadan kaldırır. Aile hekimleri olarak öncelikli beklentimiz, aile hekimlerinin asli görev tanımlarına uygun biçimde çalışmalarının sağlanmasıdır. Biz sevk memurluğu değil, hekimlik yapmak istiyoruz. Koruyucu sağlık hizmetlerinin niteliğini arttıracak yapısal düzenlemelere, uygun nüfus planlamasına, çalışma koşullarının iyileştirilmesine ve sağlık okuryazarlığını geliştirecek kamu politikalarına ihtiyaç duyuyoruz. Güvenli çalışma ortamında, özlük haklarımızın güvence altında olduğu şartlarda sağlık hizmeti vermek istiyoruz. Sağlık sisteminde yaşanan tüm sorunların çözüm adresi olarak aile hekimliğini görmek yerine, her basamağın kendi sorunlarıyla yüzleşmesini ve çözüm geliştirmesini talep ediyoruz.” dedi.