Akıllı kentlerle yerelin gücü azaltılıyor

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yürütücüsü olduğu “Ulusal Akıllı Kentler Stratejisi ve Eylem Planı” Resmi Gazete’de yayımlandı. Akademisyen Sevim Budak, Akıllı Şehir stratejisi ile yerel yönetimlerin geliştirecekleri hizmetlerin ve harcamaların çerçevesinin çizilmeye çalışıldığını vurguluyor

07 Ocak 2020 - 13:10

Resmi Gazete’de yayımlanan genelge ile “Ulusal Akıllı Kentler Stratejisi ve Eylem Planı (2020-2023)” açıklandı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülecek Akıllı Şehir modeli “İnsan müdahalesine gerek duyulmadan şehrin veri ve uzmanlığa dayalı olarak gelecek öngörüleriyle kendi kendini yönetebilmesi” olarak tanımlandı.

KANAL İSTANBUL’DAN BAŞLAYACAK

Akıllı Şehir uygulaması nüfusu 50 binin üzerinde olan tüm yerleşim yerlerini kapsayacak. Konuyla ilgili açıklama yapan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, ilk planlamanın Kanal İstanbul’da başlayacağını işaret ederek, “Rezerv yapı alanlarımızda, akıllı şehir projelerini hem test edecek hem de uygun olanlarını ‘bölge ölçeğinde’ hayata geçireceğiz. Yine konut sayısı yüksek olan TOKİ projelerimizi, akıllı şehir konseptine göre inşa edeceğiz. Kanal İstanbul’un iki yakasında kuracağımız şehri, akıllı mahalle, akıllı şehir konseptine göre dizayn edeceğiz. Bu anlamda Kanal İstanbul projesiyle İstanbul’a trafik, sosyal donatı ve yeşil alanlarıyla nefes aldıracak örnek iki akıllı şehri yapacağız, milletimize armağan edeceğiz. Tüm millet bahçelerinde akıllı uygulamaları üretecek ve kullanacağız.” diye konuştu.

YOL HARİTASI CUMHURBAŞKANLIĞINDA

2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı’nda tanımlanan 40 eylemin tümünde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sorumluluğu bulunuyor. Sorumlu ve ilgili olarak atanan kurumlar arasında merkezi yönetim kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler yer alacak.

Yeni hazırlanan plana göre şehre özgü yerel akıllı stratejisi ve yol haritası ise Cumhurbaşkanlığı- Yerel Yönetim Politikaları Kurulu, üniversiteler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları tarafından hazırlanacak. Akıllı şehir yatırımlarında Cumhurbaşkanlığı, Hazine ve Maliye ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı rol üstlenecek. Yerel yönetimler dahil tüm kamu idarelerinin yatırım projeleri ve buna ilişkin harcamalarının izlenmesi Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılacak.

“AFET TOPLANMA ALANLARI OLUŞTURULACAK”

Plana göre, il bazında dönüşüm hedeflerini içeren kentsel dönüşüm stratejileri hazırlanacak. İstanbul genelinde kentsel dönüşüm uygulamaları ve imara yeni açılacak alanların planlaması yapılırken nüfus yoğunluğu dikkate alınarak afet ve acil durum toplanma alanları oluşturulacak. İstanbul’da mevcut yapılaşmış alanlarda yapı stoku dikkate alınarak, mevcut altyapı sistemlerinde afet risk çalışması yapılarak ihtiyaç duyulanlar yenilenecek. Mekânsal planlama faaliyetlerinde AFAD tarafından hazırlanan Afet Riski Azaltma Sisteminin kullanılması sağlanacak.

KENTSEL DÖNÜŞÜM ALANLARI

Planda, kentsel dönüşüm ve gelişim alanlarının da “Akıllı Bölgeler” olarak değerlendirileceği belirtilirken, konuyla ilgili şu hedeflere yer verildi: “Millet Bahçeleri ve Bizim Şehirler Projesi kapsamında seçilen kentsel dönüşüm alanları Akıllı Bölgelerin oluşturulması için kullanılacak. Kentsel alanlarda yer alan çöküntü̈ bölgelerinin şehrin ortak kullanımına yönelik farklı kullanım amaçlarına hizmet edecek şekilde dönüştürülmesi sağlanacak.”

“MERKEZİN ROLÜNÜ GÜÇLENDİRECEK...”

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Kentleşme ve Çevre Sorunları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi  Doç. Dr. Sevim Budak, Ulusal Akıllı Kentler Stratejisi ve Eylem Planı’nı değerlendirdi. Akıllı şehir stratejisi ile yerel yönetimlerin geliştirecekleri hizmetlerin ve harcamaların çerçevesinin çizilmeye çalışıldığını söyleyen Budak,”Bu özerkliği zedeler mi? Hayır. Nihai karar vericiler 5216 ve 5393 sayılı yasalar çerçevesinde büyükşehirler ve yerel yönetimlerdir. Bu strateji belgesi yönetişim mekanizması inşa ediyor ve merkezin rolünü ve konumunu güçlendirecek ifadeler içeriyor.” değerlendirmesini yaptı.

TANIMLAR MEVCUT DURUMA UYGUN MU?

Akıllı şehir uygulamasının gelişmiş ve gelişmekte olan kentler bakımından ayrı ayrı tanımlaması gerektiğini vurgulayan Budak, “İlgili strateji belgesi tanımı daha çok gelişmiş ülke akıllı kent tanımlaması yapıyor gibi. Yani tercihi o yönde olmuş. Çok insan merkezli ve ekonomik bakış açısına sahip. Diğer tanımları da ihmal etmemiş yazmış ama kendi tanımım bu demiş. Bu tanım Türkiye kentlerine bir kaç numara büyük gelir. İstanbul’a da kanaatimce dar gelir.” dedi.

2018’den beri plan üzerinde çalışıldığını söyleyen Budak, şöyle devam etti: “Merkezin hala güçlü bir aktör olduğunu vurgulamak aynı zamanda dünyadaki yeni trendleri de takip ediyor görünmek için açıklanmış olabilir. Şehirler çok hızlı gelişiyorlar ve kırdan nüfus çekiyorlar. Bu gelişmeye kentsel kaynaklar yetmediği için var olanları en etkin verimli hesap verebilir ve kaynak paylaşımında adalete dayalı olarak dağıtmak gerekiyor. Bu büyük bir ihtiyaç aslında. Mesela İSKİ su tedarikini kayıp kaçakları BIT yöntemiyle takip ederek yüzde 30’ların altına indirebiliyor. Bu sayede su kesintileri azalıyor. Akıllı şehir yönetimi aslında gelişmiş ülkelerde liberal esaslı katılımcı yönetim modelinin bir uzantısı. Bu stratejide ise aksayan taraf, Cumhurbaşkanlığı kurumunu çok öncelemiş olmaları.”

“DEMOKRASİ İLE YÖNETİLİRSE ÇALIŞIR”

Yerelin çıkarının ikincil plana düşeceğini ifade eden Budak, “Yerel yönetimler kabul etmezse ne olur? Yerel mali kaynaklar sınırlı. Bu nedenle merkez, yerel üzerinde mali baskı kurabilir. Ancak bu uzun yıllar yapılamaz. Bizim gibi ülkeler için gerçekten akıllı şehirler inşa etmek elzemdir. Bilgisayar sistemlerinden yararlanarak ve zaten bitmeye yüz tutmuş kaynaklarımızı en etkin şekilde kullanmak için bir şanstır aynı zamanda. Ancak yerelden dizayn edilirse ve müzakereci demokrasi ile yönetilirse çalışır. Aksi takdirde merkezin yerel üzerindeki hiyerarşik vesayetine yeni denetim biçimleri eklenmiş olur ki amacı dışına çıkar.” dedi.


ARŞİV