‘AKP, Türkiye'yi TOKİ cumhuriyetine dönüştürdü!'

Kentsel dönüşümü ve insan yaşamı üzerindeki tahribatı kaleme alan gazeteci Gülşen İşeri, “AKP, kentsel dönüşüm projesiyle yaşam alanlarını ranta dönüştürdü ve Türkiye’yi bir ‘TOKİ cumhuriyeti’ne dönüştürdü” diyor.

23 Ekim 2014 - 16:27
Aysel KILIÇ
İlk kitabı ‘Metropol Sürgünleri’nde kentsel dönüşümle yıkılmış ve yıkılacak mahallelerin izini süren gazeteci Gülşen İşeri, ikinci kitabı “Ateşin ve Sürgünün Gölgesinde-Kentsel Dönüşüm”de aynayı yine yoksul mahallelere tutuyor. 

İşeri, İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Van, Nusaybin ve Antakya illerinde yaptığı araştırma ve saha çalışmasında pek çok mahalle gezdi, evleri yıkılan insanları dinledi, belediyelerle görüştü. Kentsel yıkımın yaşandığı mahallelerdeki mücadele ve Gezi eylemleri arasında bağlantı kuran İşeri, Gezi eylemlerinde yaşamını yitiren Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Ahmet Atakan,  Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım, Hasan Ferit Gedik ve Berkin Elvan’ın aileleriyle görüştü, onların öykülerini kaleme aldı.

Gazeteci Gülşen İşeri’yle kitabı ve ‘kentsel dönüşüm’ üzerine söyleştik.

‘Kentsel dönüşüm’ü kitaplaştırma fikri nasıl oluştu?
Çocukluğu gecekondu mahallesinde geçen, mahalle kültürünün ne olduğunu bilen, yaşayan, acı çeken ve kayıp veren biri olarak bu kitabı yazdım. İlk yıkımla 90’lı yıllarda tanıştım. Küçükarmutlu Mahallesi’ne buldozerler girmiş, tek gözlü odaları yıkıyordu. Çocuk aklımın almadığı şeylerdir bunlar.  Ta ki amcam Hüseyin İşeri’nin o büyük yıkımda polisin attığı kurşunla vurulmasına kadar! O yüzden bu kitap evi başına yıkılmış birinin hikâyesi aslında. 

İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Van ve Antakya’da çok sayıda mahalle gezdiniz.  Bu yerlerin temel ortak noktası neydi?
İstanbul kozmopolitik bir kentti. Ve kentsel dönüşümün en vahşice yaşandığı bir yer. Politik mahalleler, tarihi mahalleler İstanbul’da yok olup gitmişti, gidiyordu. Düşünsenize birkaç yıl sonra yürüdüğümüz sokağı hatırlamayacağız. Sadece İstanbul değil, Ankara Dikmen mahallesi, yıllarca mücadele etmiş bir mahalle, belediye hizmeti yok, insanlar kendi haline bırakılmış. Melih Gökçek Dikmen halkıyla baş edemeyince devreye mafyayı sokmuştu. İzmir başka bir acının sonu! Kadifekale yıkıldı, Narlıdere mücadele ediyor, Ege mahallesi, Yeşildere, Limontepe ve Gültepe. Batıya baktığımızda çok öncesinden tanışılmış ‘kentsel dönüşüm’le ama mesela Diyarbakır 2011’den sonra tanışmış. Kısacası saydığımız illerin ortak özelliği yerel yönetimlerin TOKİ karşısındaki başarısızlığı!

Görüşmeler yaptığınız insanların beklentisi neydi?
Elbette tüm halkın tek beklentisi mağdur olmamak!  Onlar lüks konutlarda, sitelerde yaşamak istemiyor. Kendi mahallesinden kopmadan, bakkalıyla sohbet ederek, veresiye yazdırarak ya da parası olmadığında komşusunun kapısını çalmak… Yani hayatı paylaşmak dışında hiçbir beklentileri yok!

‘BELEDİYELER KONUŞMAK İSTEMİYOR’

 ‘Kentsel dönüşüm’ün uygulayıcısı belediyeler, soruna nasıl yaklaşıyor ve kendini nasıl savunuyor?
Belediyeler bu konuda pek konuşmak istemiyor. Diyarbakır Suriçi için haftalarca uğraştım, halk tepkiliydi, kendi evlerini bırakıp Çölgüzeli’ne gitmişlerdi. Ancak belediye konuyla ilgili benle görüşmedi. Kaldı ki Kırklar Dağı ve Hevsel Bahçeleri de bu dönüşüme uğrayanlardan. Sadece Diyarbakır değil, birçok belediye yetkilisi sorularımı yanıtlamadı.

İstanbul Fikirtepe de, kentsel dönüşüm sancısı yaşayan semtlerden biri.  Orayla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Mahallelere bakıyorsunuz hepsi rantın çok yüksek olduğu yerler. Fikirtepe büyük bir alan ve pek çok farklı şirket var. Bu şirketlerin her biri mahalleyi proje alanına çevirmiş! Modernite diye yutturdukları bir hafıza kaybı aslında ve Fikirtepe bunlardan biri!
Metrobüs yanından geçiyor, ‘soylulaştırma’nın en acımasızı burada uygulanıyor.  Bu kadar büyük bir semtin yok olmasını hep birlikte izledik, ta ki o tek ev bir başına kalıncaya dek! O da gitti sonunda! Çünkü ranta dönüştü her şey. O kadar sinsi ki kentsel dönüşüm!

‘HAYDARPAŞA BOŞUNA YAKILMADI!’

Peki Haydarpaşa? 
Kadıköy özelinde baktığımızda elbette Kadıköy’ün en büyük rantı Haydarpaşa. Boşuna yakılmadı! İstanbul’la ilk tanışmamızdır Haydarpaşa, ilk göz ağrımız… Valizimizi merdivenlere koyup Boğaza seyre dalışımız. Siz tüm bunları yok sayabilir misiniz?  Ama artık trenler kalkmaz oldu, sessizleşti Haydarpaşa. Sonra da diyecekler ki bu garın bir faydası yok zaten tren de yok! Dedim ya bu ülkede her şey o kadar kolay ki!

Kitabınızda kentsel dönüşüm mağduru, ‘Fakirim havuzlu sitede nasıl yaşayayım’ diyor. Evlerinden, mahallelerinden edilen insanları nasıl bir yaşam bekliyor?
Bu sözü söyleyen Gaziosmanpaşa’da bir Roman mahallesi olan Sarıgöl’den Şadi Amca. Belki önceleri kentsel dönüşüm çok cazip geliyordu ve insanlar kolayca evlerini satabiliyordu ancak satıp gidenler ve yaşadıktan sonra pişman olanların sayısı arttı. Çünkü apartman parası, kira, aidat, bahçıvan derken yoksul olan halk daha da yoksullaşarak TOKİ’nin verdiği konutları geri sattı ama elde avuçta para yok! Şöyle düşünün, devlet sizin evinizi 50-70 bin liraya alıyor, TOKİ’den 200 bin liralık konut satıyor ve siz geri kalanı borçlanıyorsunuz, bir de bunun üzerine saydığım giderler eklenince, yaşayabilir misiniz? Siz bir halkın sosyal yaşamını değiştirmeden fiziksel koşullarını değiştirmeye kalkışırsanız sonuç bu! Kaldı ki niyet bu da değil, yani yoksul halkı lüks sitelerde yaşatmak değil, yoksulu kentin çeperinde eritmek!

‘TOKİ ÇÖZÜM OLAMAZ’

TOKİ evleri çözüm mü?
 Kentsel dönüşüm adı altında yürütülen proje, pervasız bir şekilde sürdürülüyor. 2000’li yıllarda kent yoksullarının maruz kaldığı yerinden edilme politikası, bu kez çatışma değil, sermayenin para gücüydü; bunun adına da TOKİ denildi. Başbakanlığa bağlı olarak kurulan TOKİ büyük bir iştahla işe girişmişti. TOKİ, ıssız arazilerde her biri doğaya saplanmış kazık görüntüsü veren binlerce ev inşa etti. Yaşam alanlarının sıcaklığı, gerekleri, tazmini ve nasıl oluşturulacağı düşünülmeden yapılan bina topluluklarıydı bunlar. AKP, sermaye mekânları yarattı, ranta dönüştürdü ve Türkiye’yi bir TOKİ cumhuriyetine dönüştürdü. Yoksul halka ‘modernite’ diye yutturulan bu konutlar bugün büyük bir dert olmaya başladı. Sosyal yaşamı değişmeyen halkın fiziksel koşullarını değiştirmeye çalışan Hükümet, yoksulun cebinde kalan son parasını da TOKİ konutuna vermesini ve yıllarca borç içinde yaşamasını istiyor.

Gezi Direnişi’nde yaşamını yitirenlerin aileleriyle de görüştünüz.  ‘Kentsel dönüşüm’ ve Gezi arasında nasıl bir ilişki var?
Yıllardır kentsel dönüşümle ilgili çalışmalar yapıyorum, mahallelere gidiyorum, insanlarla konuşuyorum, eylemlerine katılıyorum. Hep şunu düşündüm; bir gün bu halk meydanlara inecek! Çünkü kendi mahallesinde mücadele ediyordu, kendi mahallesinde çatışıyor kendi mahallesinde ölüyordu sessiz sedasız! İşte o gün Gezi isyanıydı.  Aslında bütün mahallelerin kalbine dokunulmuştu çünkü kentin kalbi meydandır. Hadi mesele 3-5 ağaç olsun! O kalp isyanı doğurdu ve ne yazık ki 8 kişi yaşamını yitirdi. Bir bakın bu isimlerin nerede oturduğuna; Ankara Mamak, İstanbul Sarıgazi, Okmeydanı, Küçükarmutlu; Antakya Armutlu… Sizce her şeyi anlatmıyor mu?

 

 

 


ARŞİV